- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 11 Nisan 2018, Çarşamba 17:41
Türkiye’nin en iyi ekonomi uzmanları “ekonominin zorda olduğunu, firmaların da halkın da borç altında ezildiğini” anlatıyor. Doların düşmek yerine daha da yükselebileceğini, dış borçların ve cari açığın çok arttığını söyleyerek uyarıyor.
Ekonomik darboğaza girmiş ailelerin bile masraflarını en alt seviyeye indirmeye çalışacağını düşünecek olursak devletin de aynı önlemi alması gerektiği açıktır.
Suriye’de yaptığımız terör mücadelesinin maddi bedeli az değildir. Suriyeli 4 milyonun üstünde mülteciye yapılan harcamaları da eklersek yalnızca bu ikisi bile büyük bir ekonomik maliyet getiriyor.
Mülteci yükü
Suriyeli mülteciler arasındaki genç erkekler kendi ülkelerini “tekrar dönebilecekleri hale getirecek” olan bu mücadeleye katılmadılar.
Onun yerine, zaten işsizlik olan ülkemizde kendi vatandaşlarımızın yararlanacağı iş alanlarında yayılmaya başladılar.
Türkiye’de doğan ve doğacak olan Suriyeli bebeklerle yakın bir gelecekte sayıları üçe, dörde katlanabilir. AB ülkeleri ise yapılan mülteci anlaşmasının ikinci taksitini bile ödemeye yanaşmıyor.
Hâlâ “açık kapı” mı?
Önce şaka olduğu sanılan bir haber; Hatay’da Suriyeli mültecilerin “Türkiye’ye gelen Afgan mültecileri” istemediğini, gösteri yaparak protesto ettiklerini anlatıyordu. Son birkaç ayda binlerce Afganlı İran sınırından Türkiye’ye yasa dışı geçiş yapmış, Erzurumlu yetkililer “1.5 milyonun da girmek için beklediğini” bildiriyor.
Bu durumda, Suriyeli mültecilerin “kendilerinden sonra Türkiye’deki en büyük göçmen grubu” olan Afganlıları istememesine şaşmamak gerek.
Bütün kentlerimizde kendi mahallelerini kuran, adeta “küçük Suriye’ler” yaratanlar bu rahatı bölüşmek istemez. Benim merak ettiğim, acaba Türkiye, İran sınırında da “açık kapı politikası” mı uyguluyor?
2016 yılında Ürdün Kralı Abdullah “Avrupa ülkeleri Suriyeli mülteci almazsa artık Ürdün’ün de almayacağını” açıklamıştı. Biz neden ekonomimiz ve güvenliğimiz açısından ciddi risk yaratan bir konuda hâlâ bu kadar toleranslı ve rahat davranıyoruz anlamak çok zor.
“Borcumu silin”
Diğer tarafta devlet bankalarından çok yüksek miktarlarda borç alarak dünyanın sayılı zenginleri arasına giren bazı isimlerin, bugünlerde “borçlarını yapılandırma” adı altında ödemekten kaçtıkları haberleri arttı. Kamu bankalarının, tanınmış kuruluş ve iş adamlarına milyarlarca lira/dolar kredi verdiği, bu kuruluş veya kişiler zarar ettiğinde “çekilen kredilerin ödenmediği” ama bu çok ünlü iş adamlarının “yurt dışındaki büyük servetlerini koruduğu” duyuluyor.
Sıradan vatandaşların bankalardan aldıkları borcu yapılandırma, zamana yayma, hatta hiç ödememe gibi bir lüksleri asla olamazken, bu iş adamları ve kuruluşların nedense borçlarını devlete-millete bırakıp çekilme hakları olabiliyor.
Özel sektör döviz borcunun ve Türkiye’nin dış borcunun katlanarak arttığı, TL’nin büyük ölçüde değer kaybettiği Türkiye’de bu olayların sırrını anlamak mümkün değil. Hükümet, ekonomi konusuna daha çok eğilmelidir.
MAKALEYE YORUM YAZIN

-
21.04.2018 Cumhurbaşkanı kim olacak?
-
19.04.2018 Erken seçim, sürpriz miydi?
-
10.04.2018 Esad, Saddam gibi…
-
04.04.2018 Seçim, AB yardımı ve mülteciler
-
31.03.2018 Hükümet sorunları sırayla halletmeli
-
27.03.2018 Seçim yasalarının önemi
-
24.03.2018 İnternet’e RTÜK denetimi!
-
21.03.2018 ABD’nin müttefiki ve ‘ortağı’…
-
20.03.2018 Şiddeti polis yaparsa…
-
16.03.2018 ABD Esad’ın gitmesini istemiyor!
-
15.03.2018 NATO’nun tartışılma zamanı!
-
06.03.2018 Türkiye’nin çıkarları ve öneriler!
-
28.02.2018 PYD eskiden terörist değil miydi?
-
17.02.2018 Amerika yerine kimle çözülebilir?
-
14.02.2018 İncirlik Üssü kapatılmayacak mı?
-
12.02.2018 ABD bizi değil, biz onu uyaralım
-
10.02.2018 Yeri geldiğinde Afrin’e gitmek
-
08.02.2018 Rus mu, ABD mi fark etmez!
-
01.02.2018 ABD’nin gizlediği gerçek
-
27.01.2018 Asıl kriz bu
-
23.01.2018 Afrin operasyonu ve güvenlik tehdidi
-
22.01.2018 Ve Afrin savaşı başladı
-
18.01.2018 DEAŞ ve PKK’nın iş birliği
-
16.01.2018 Seçim yoksa neden konuşuyoruz?
-
13.01.2018 Günün en önemli haberi
-
10.01.2018 FETÖ karmaşası
-
04.01.2018 Akşener ve silahlı bir grup
-
30.12.2017 Konu “ülkenin geleceği”dir
-
18.12.2017 Gençler bunalıma sürüklenmesin
-
16.12.2017 Mal varlığı araştırması
-
12.12.2017 Ani tepkilere dikkat!
-
10.12.2017 Lozan’ın güncellenmesi ve alıştırmalar
-
09.12.2017 Kudüs meselesi ve diplomasi
-
29.11.2017 Man Adası olayı ve hukuk!
-
24.11.2017 Gerilim, ekonomi ve YPG şerhi
-
14.11.2017 Seçim barajı yüzde 5’e inecek mi?
-
12.11.2017 ABD’yle ilişkiler düzelebilir mi?
-
11.11.2017 Paylaşılamayan Atatürk
-
08.11.2017 Eğitim ve gazilere saldırı
-
07.11.2017 TEOG ve yeni sistemin sorunları
-
05.11.2017 Ülkemizin bekası
-
02.11.2017 Partiler arası polemik dili
-
01.11.2017 Enflasyon beklentisini artıran zamlar
-
01.11.2017 15 Temmuz’da askeri öğrenciler
-
31.10.2017 Başkanların istifası ve hukuk
-
28.10.2017 Türkiye’nin güvenliği ve yeni bir parti
-
21.10.2017 MHP-Davutoğlu polemiği
-
17.10.2017 Batı’dan kopmak ya da kopmamak!
-
04.10.2017 Yargıda etik ihtiyacı!
-
28.09.2017 Irak, Suriye ve mülteciler!
-
24.09.2017 Topbaş, Barzani ve sorular!
-
21.09.2017 Terör, adalet ve TEOG!
-
18.09.2017 Savaşa mı gireceğiz?
-
17.09.2017 Yargıya güvensizlik ve kaos
-
06.09.2017 Adalet, yargı ve AB
-
05.09.2017 AB’den kopma süreci
-
29.08.2017 Bu referandum “savaş sebebi” mi?
-
27.08.2017 Dokunulmazlıklar ve MİT
-
24.08.2017 Deprem ve YAŞ kararı
-
22.08.2017 Kendini gizleyen FETÖ’cüler
-
20.08.2017 Gerçek sorunlarımız
-
15.08.2017 Bir gece Kandil’de…
-
12.08.2017 Erken seçim söylentileri
-
09.08.2017 Diyanet ve boşa giden vergiler
-
05.08.2017 15 Temmuz’da gidiş süreci!
-
02.08.2017 15 Temmuz nasıl anlaşılacak?
-
30.07.2017 İç Tüzük ve oturma eylemi!
-
27.07.2017 Fatih Terim, şiddet ve basın!
-
26.07.2017 Basın özgürlüğü ve Lozan!
-
20.07.2017 Gerçekler doğru okunmalıdır!
-
16.07.2017 Demokrasinin önemi anlaşılmıştır!
-
13.07.2017 Kim korkar Meral Akşener’den?
-
08.07.2017 Biz kusursuz muyuz?
-
04.07.2017 Demokrasi Nöbeti ve Adalet Yürüyüşü
-
02.07.2017 Demokraside protesto hakkı