Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu, Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun 2026 yılı için net 28 bin 75 TL olarak açıkladığı yeni asgari ücrete sert tepki gösterdi. Konfederasyon Merkez Yönetim Kurulu imzalı açıklamada, "Mevcut yapısı nedeniyle siyasi iktidarın kontrolünde olan Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 2026 yılı için asgari ücret tutarını 28 bin 75 TL olarak açıkladı. Açıklanan bu tutar siyasi iktidarda asgari düzeyde dahi vicdan olmadığını ortaya koyuyor!" ifadeleri yer aldı.
Açıklamada, kayıt dışı istihdam da hesaba katıldığında en az 10 milyon emekçi ve ailelerinin "tam anlamıyla sefalete mahkum edildiği" belirtildi. Asgari ücretin, "hayat pahalılığıyla, mutfaktaki yangınla, geçim sıkıntısıyla asla uyuşmadığı" vurgulandı.
Konfederasyonun Ar-Ge birimi Kamu-Ar'ın araştırmalarına göre Aralık 2025 itibarıyla açlık sınırı 30 bin 656 TL'ye çıktı. Açıklamada, "Açıklanan asgari ücret, daha şimdiden açlık sınırının 2 bin 580 lira altında kalmıştır. Sermayeyle kol kola giren hükümet, yeni asgari ücret kararıyla ülkede emek veren, değer üreten insanlara açlık sınırında yaşamı bile çok görmüştür" ifadeleri kullanıldı.
Yine aynı çalışmaya göre yoksulluk sınırı 94 bin 913 TL'ye yükseldi. Açıklamada şu değerlendirme yer aldı: "Yıllarca meydanlarda 'En az 3 çocuk' çağrısı yapıp duranların yarattığı tablo şudur: 2 çocuklu bir anne baba, ikisi de asgari ücretle çalışsa dahi haneleri, yoksulluk sınırının neredeyse sadece yarısına ulaşacaktır."
Konfederasyon, "Acı gerçekler rakamlarla böylesine ortadayken, 28 bin liralık asgari ücret açıklamak matematikle de, çarşı-pazarın hakikatiyle de, vicdanla da yan yana gelmemektedir" ifadeleriyle tepki gösterdi. "Emek düşmanı politikaların acı meyvesi olarak asgari ücret, ülkede genel ücret haline getirilmişken, enflasyonun yakıcılığı görmezden gelerek belirlenen asgari ücret, halkımıza 'sen aç kal' demekten başka bir şey değildir" denildi.
2025 yılında yüzde 44,4'lük enflasyona rağmen yüzde 30 zam yapıldığı ve yılın ikinci yarısında artış yapılmadığı hatırlatıldı. 2026 yılı için yapılan yüzde 27'lik artışın da enflasyonun gerisinde kalacağı vurgulanarak, "Siyasi iktidar Anayasa'nın açık hükmüne rağmen asgari ücreti belirlerken 'çalışanların geçim koşulları'nı göz önüne almamış, göz ardı etmiştir" denildi.
2026 yılı bütçe görüşmeleri sırasında iktidar sözcülerinin Türkiye ekonomisine dair "güzellemeler" yaptığı hatırlatılarak, "Türkiye'nin gelişmiş ülkeler kategorisine nasıl girdiğini anlatıp durdular. Onların anlattıkları ekonomik başarı hikayesine baktığımızda, asgari ücretle çalışan milyonlarca vatandaşımızın 'gelişmiş bir ekonomiye' yakışır bir asgari ücretle çalıştırılması Anayasa'nın açık emridir" ifadeleri kullanıldı.
Yeni asgari ücretin yaklaşık 550 Euro düzeyinde kaldığı belirtilen açıklamada, şu karşılaştırmalara yer verildi: "Gelişmiş ülkelerden İrlanda'da asgari ücret 2 bin 340 Euro, Hollanda'da 2 bin 245 Euro, Almanya'da 2 bin 161 Euro, Belçika'da 2 bin 112 Euro düzeyindedir. Övünmeye gelince gelişmiş ülke kategorisinde olduğunu söyleyip, emekçilerine az gelişmiş ülke asgari ücreti ödemek hangi ahlaka sığar?
Konfederasyon, "Geçim koşulları ortada. 28 bin 75 lira, bırakın bir ailenin, bekar bir çalışanın bile geçimini sağlamaktan uzaktır" değerlendirmesinde bulundu. İktidarın çizdiği tabloya göre Türkiye'nin gelişmiş bir ekonomi olduğunu iddia ettiğini ancak çalışanına daha az ücret ödemek için geçerli bir ekonomik gerekçesi olmadığını belirtti.
Asgari ücretin sadece 5 bin 971 lira artırılması, "iktidarın sermaye kesimini ne kadar çok koruyup, emeğe ve emekçiye nasıl şaşı baktığını" ortaya koyduğu belirtilerek, "Siyasi iktidarın asgari ücreti belirlerken, Anayasa'nın emrettiğinin aksine çalışanların geçim koşullarını ve ülkenin ekonomik durumunu değil sadece ücretin sermaye kesimine maliyetine odaklandığı açıkça gözüküyor" ifadeleri yer aldı.
Açıklama, şu cümlelerle sona erdi:
"Geçtiğimiz günlerde Meclis'ten geçirilen bütçe, emekçiyi ve emekliyi yok sayan, yoksulluğu kalıcı hale getiren bir tercihler bütçesi olmuştur. Toplu sözleşme masasında sağır, asgari ücrette kör olan siyasi iktidar, bütçede de tercihini bir kez daha emekten değil sermayeden yana kullanmıştır.
Hak arama mücadelesi polis ablukalarıyla, barikatlarla bastırılmaya çalışılsa da Birleşik Kamu-İş, kamu emekçilerinin ve emeklilerin sesi olmaktan asla vazgeçmeyecektir.
Yoksulluğu dayatan bu düzene, emekçiye reva görülen bu adaletsizliğe boyun eğmeyeceğiz; sebebi olmadığımız krizin faturasını ödemeyeceğiz, emeğin hakkını alana kadar mücadeleyi büyüteceğimizi ilan ediyoruz."