Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın tasarrufu emekliler üzerinden yapma planının yankıları devam ediyor. Sosyal medyada sıkça konu ile ilgili eleştirilere rastlamak mümkün. Biz de yeniden alevlenen bu tartışmada emeklinin en temel ihtiyaçlarından yola çıkarak bir hesap yaptık ve emekli maaşının yıllar içerisinde nasıl eridiğini en basit hesaplamalarla gözler önüne serdik.
Gıdadan enerjiye fiyatlar yıllar itibariyle katlanarak artarken emeklinin aldığı paranın yok olduğunu gördük. 2005'te emekli maaşı asgari ücretin üzerindeyken bugün gelinen noktada emeklinin aldığı para 16 bin 881 lira iken asgari ücret 22 bin 104 lira. 22 bin liralık asgari ücret de hayat pahalılığı karşısında yetersiz kalırken emeklinin aldığı para sefaletin belgesi oldu. 2005'te maaşıyla bin 344 adet ekmek alabilen emeklinin sofrasından 219 ekmek azaldı.
En düşük fiyatla yapılan hesapta artık emekli maaşıyla sadece bin 125 adet ekmek alabiliyor. Benzer hesap simit ve çay için de geçerli. 2005'te emekliler maaşlarıyla bin 92 simit ve 874 bardak çay alabilirken Eylül 2025'te satın alınabilen simit ve içilebilen bardak çay sayısı 844'e düştü. 20 yılda emeklinin alım gücünü en çok sarsan ise kira ve altın fiyatları oldu. Emeklilerin konut ve kira için yaptıkları harcama, aylıklarının yaklaşık üçte birini buluyordu. Şimdi işe bu oran maaşın bir buçuk katına denk geldi. 2005'te en düşük emekli maaşıyla 12,36 adet çeyrek altın alınabilirken rakam şimdi 2 çeyrek altına geriledi.
Türkiye'de 2016'da emeklilerin nüfus içindeki payı yüzde 14 iken bu oran şimdilerde yüzde 18,5'e yükseldi. Ama aynı dönemde toplam emekli aylık ödemelerinin millî gelire oranı yüzde 7'den yüzde 6,1'e geriledi. Ekonomist İnan Mutlu, Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) verileriyle hazırladığı bir grafiği paylaşarak tartışmaya yeni bir boyut getirdi. Grafiğe göre Türkiye, emeklilik harcamalarının milli gelire oranında Avrupa'da en alt sıralarda yer alıyor. Avrupa Birliği (AB) ortalamasında bu oran yüzde 12,21. Yani milli gelirin yüzde 12,21'i emeklilere ayrılıyor. Türkiye'de ise bu oran sadece yüzde 5,27. Bu da Türkiye'yi 35 Avrupa ülkesi arasında sondan üçüncü yapıyor. Sosyal medya hesabından tablo paylaşan Mutlu, "Tüm Balkan ülkeleri dahi emeklilerine Türkiye'den çok daha fazla kaynak ayırıyor" bilgisini not düştü. Türkiye Emekliler Derneği Eskişehir Şube Başkanı Muhsin Dilbaz da "Bakanımız emeklinin aldığı maaşı Mısır'daki bir emekli ile kıyaslıyor. Almanya, İsviçre, Fransa, İngiltere ile niye kıyaslamıyorsunuz?" diye sordu.
Türkiye'de en önemli sorunun vergide adaletsizlik olduğunu söyleyen ekonomistler çok kazanandan vergi alınmadığını bu boşluğun da dar gelirli ve bordrolu çalışanların kazançlarından alınan vergilerle kapatıldığını belirtti. Ekonomistler, "KDV gibi en önemli gelir kalemi olan bu vergi sistemi adaletsizliğin de göstergesi. Zengin de fakir de aynı vergiyi ödüyor. Oysa herkesin gelirine uygun vergi vermesi gerekir. Bu konuda diğer bir sıkıntıda herkesin harcamalarını vergiden düşme yönteminin olmaması. Şirketler ve zenginler vergi muafiyeti ile daha da zenginleşirken, dar gelirli halk yüksek vergi ödemek zorunda bırakılıyor. Ömrünü çalışarak geçirmiş insanlar, yaşlılıkta açlık ve dışlanmayla sınanıyor. Gelirleri zaten açlık sınırının altındayken, şimdi bu gelirlerin de kısılması, "bütçe dengesi" uğruna daha derin yoksulluğa mahkûm etmek demek. Bu tablo sürpriz değil; bugüne dek izlenen siyasetlerin beklenen sonucudur" değerlendirmesinde bulundu.