Eski AKP Mardin Milletvekili ve MKYK üyesi Orhan Miroğlu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki (KKTC) seçim sonuçlarını değerlendirdiği açıklamasında partisinin izlemesi gereken stratejiye dair dikkat çekici uyarılarda bulundu.
Miroğlu, KKTC seçimlerinin, iktidarın son dönemde öne çıkardığı "Terörsüz Türkiye" süreci ve bununla birlikte yürütülen siyasal çalışmalar açısından önemli dersler barındırdığını söyledi. Partinin kamuoyu araştırma şirketlerinin raporlarına sorgulamadan güvenmemesi gerektiğini vurgulayan Miroğlu, bu şirketlerin gerçek tabloyu yansıtmadığını savundu.
"Bu şirketlerin yönlendirmeleriyle hareket etmek partimize hiçbir katkı sunmuyor" diyen Miroğlu, sahadaki dinamiklerin doğru okunmaması halinde Türkiye'de de KKTC'deki gibi bir hayal kırıklığı yaşanabileceği uyarısında bulundu.
Miroğlu'nun X hesabı üzerinden yaptığı şu ifadelere yer verildi.
"Umarım Kıbrıs seçimleri gerçek ve algı olanı Türkiye'de de birbirinden ayırmak için bir vesile olur. Kıbrıs için hayati önemdeydi bu seçim. Sonuçları şüphesiz çok konuşulacak ve çok tartışılacaktır. Tabi ki aynı şey değil. Ama Çözüm süreci için kullanılan legal bilgi kanalları ve yöntemler, Kıbrıs'ta olduğu gibi, gerçeklik yönünde işlemiyor ve sahanın nabzını ölçme faaliyeti maalesef imtiyazlı bazı kamuoyu şirketlerinin insafına bırakılmış durumda!
Öyle şeyler söyleniyor ki, akıl erdiremiyor insan: Bu adamlar kamuoyu araştırması adı altında, şehrin vekili, siyasetçisi, belediye başkanı hakkında da söz ve kanaat sahibi! Anlayacağınız roller ve görevler birbirine iyice karışmış durumda ve bu da siyaset kurumunu, siyasi aktörü bir çeşit 'sair efrad' konumuna düşürebiliyor! Kıbrıs'ta da az çok benzer bir durum yaşandı ve özetlediğim anlayış ve uygulamalar seçim sonuçlarında belirleyici oldu. İktidarla çalışan bazı kamuoyu şirketleri Tatar, % 62, Erhürman %32 alır diyorlardı tam tersi çıktı!
Sorun şu ki, AK Parti'ye ve muhtemelen başka partilere de sayısız iş yapan bu şirketlerin ve sahiplerinin çözüm süreci için yaptıkları araştırmalara baştan inanılmış ve siyaset kurumunun hala o araştırma sonuçlarına göre hareket ediyor olmasıdır. Başta Diyarbakır olmak üzere bu insanları festivallerde bile halkla buluşturmanın ve gerçeklikten uzak bir takım fikirleri tedavüle sokmanın halkı ve parti teşkilatlarını yormaktan başka bir işe yaramadığı görülmezse, ilk genel seçimde, Kıbrıs seçimlerinde uğranılan hayal kırıklığını yaşamak sürpriz olmaz!
Kürt ve Türk kamuoyu eğilimleri konusunda bu şirketlerin hazırladığı raporların, mensuplarının aktif siyaset kurumunun desteğiyle, birer siyasi aktör gibi davranarak Erbil'den Diyarbakır'a , İstanbul'a kadar uzanan faaliyetlerinin yanlış algıları güçlendirmekten başka bir işe yaramadığını TBMM ve Diyarbakır özelinde son yaşananlar yeteri kadar göstermiş olmalıdır. Hele de Suriye'de hükümeti askeri harekata ikna etmek için, Neo- İttihatçılarla el ele kol kola, "Kürt anasını görmesin" mecrasında harcadıkları gayreti, unutmak hiç mümkün değildir!"