Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Adli Yargı Hâkim ve Cumhuriyet Savcıları ile İdari Yargı Hâkimleri Kura Töreni'nde konuştu.
Erdoğan'ın açıklamalarında öne çıkanlar şu şekilde:
"Kura törenimizin hayırlara vesile olmasını rabbimden niyaz ediyorum. Bugün mesleklerine ilk adımı atmaya hazırlanan 712 hakim, 492 cumhuriyet savcısı, 147 hakim kardeşimizi tebrik ediyor, adalet yolundaki mesailerinde kendilerine kolaylıklar diliyorum.
25 bini aşkın hakim ve cumhuriyet savcımızın 9 bin 812'sini kadın yargı mensuplarımızın teşkil etmesini ayrıca önemli buluyorum. 28. ve 18. dönemde dereceye giren 8 genç arkadaşımızdan beşinin kadın olması takdire şayandır, memnuniyet vericidir.

Türkiye, kadınları hayatın dışına iten demokrasi ayıplarından kurtuldukça çok farklı bir atmosfer yakaladı. Önlerinde duran engelleri tek tek kaldırdıkça kadınlar kamu bürokrasisinde daha görünür olmaya başladı ancak bazı çevrelerin bu değişime ayak uyduramadığını görüyoruz. Başörtülü yargı mensuplarımız konusunda edep ve ahlak sınırlarını aşan hazımsızlıklara hepimiz şahit oluyoruz. Türkiye, artık bunları geride bırakmıştır. Belki biraz zaman alacak ama özgürlüklerin herkese eşit uygulandığı Türkiye'yi herkes kabullenecek.
Kadınların kamu özel ayrımı olmadan hayatın farklı alanlarında onurluca yer almalarına herkes alışacak. Buradan ülkemizin dört bir yanında en küçük biriminden en yüksek dereceli mahkemesine kadar çalışan çabalayan yargı mensuplarımıza ve adalet teşkilatı çalışanlarımıza muhabbetlerimi iletiyorum.
Büyük bir heyecanla kura çekimini bekleyen genç arkadaşlarıma bir kaç hususu hatırlatmak istiyorum. Birazdan çekilecek kuralar neticesinde vazifelerinize başlayacaksınız. Maaşını alıp köşesine çekilen biri olarak değil adalet için, vicdanı hür, kalbi hür birer vatan evladı olarak fedakarca çalışacaksınız. Talip olduğunuz sorumluluğu layıkıyla ifade etmenin çok çalışmaktan vicdanlı ve sağduyulu olmaktan geçiyor. Önünüze gelecek her dosyanın içinde en az bir insanın umudu, hayalleri olduğunu lütfen unutmayın. Bugünden itibaren vazifenizi yerine getireceğine yürekten inanıyorum.
Ülkeyi yönetme sorumluluğunu omuzlandığımızda Türkiye'yi eğitim, sağlık, adalet ve emniyet üzerinde yükselteceğimizin söz özünü vermiştik. Bu sözümüzün arkasında durduk. Geride bıraktığımız 23 yıl boyunca en büyük yatırımları bu alanlara yaptık. En büyük reformları yine bu alanlarda hayata geçirdik. Adil ve etkin işleyen toplumun bütün fertlerine güven veren bir yargı sistemi için reform irademizi ilk günden beri canlı tuttuk.
Reform çalışmalarını toplumsal talep ve ihtiyaçlar temelinde yenilediğimiz strateji belgeleri ve eylem planlarıyla takvime dayalı süreli hedefler haline getirdik. Bir yandan adalet teşkilatımızın personel yapısını güçlendirirken diğer yandan yeni mahkemeler ihdas ettik. Göreve geldiğimizde 26 bin 274 olan adalet personeli sayımız yüzde 262 artışla bugün 95 bin 224'e çıktı. Müstakil adliye binalarımızın sayısı 78'den 391'e yükseldi. 2002'de 9.349 olan hakim ve Savcı sayımız birazdan çekeceğimiz kurallarla birlikte 26 bin 803'e ulaşacak. Adli yargıda faaliyet gösteren Mahkemelerimizin sayısını 8.681'e, idari yargıdaki sayıyı ise 146'dan 239'a çıkardık. Sadece son 2,5 yılda adli ve idari yargıda 3 bin 474 mahkeme ve istinaf dairesi kurduk. Dosyaların kapatılma süresini kısalttık. Bu alanda pek çok Avrupa ülkesini geride bıraktık.
Artık hem adli hem de idari yargı mahkemelerimiz davaları çok hızlı bir şekilde çözüme ulaştırıyor. Avrupa Konseyi Adaletin Etkinliği Komisyonu raporlarına göre ülkemizde idari yargı mahkemelerinde ortalama dosya görülme süresi 168 gündür. Bu süre Fransa'da 314, Almanya'da 308, İtalya'da ise 574 gündür.
Bölge İdare Mahkemelerinde dosyaların görülme süresi ülkemizde 136 gün iken İspanya'da 325, Fransa'da 329, Almanya'da ise 460 gündür. Türkiye bu aşamaya büyük bir öz veri ile gelmiştir. Hakimler, savcılar yanılgı nedir bilmeyen hakikat avcıları da değildir. Yargılamaya iştirak edenlerin samimi katkıları olmadan varılacak sonuca, kurulacak hükme, hakikatin rengini vermek mümkün olamaz. Bununla birlikte hakim ve savcılarımızın bugün toplumsal algıda tuttukları yer onları adaletin merkezi figürü haline getirmiştir.
Yargının kendi doğal mecrasındaki işleyişine siyaset kurumu ve medya dahil herkesin saygı duyması gerekiyor. İşini doğrulukla, dürüstlükle yapan anayasa ve kanunlar çerçevesinde iyi niyetle yapan yargı mensuplarımıza destek olmalıyız. Ancak ve sadece kararlarıyla konuşabilen yargı mensuplarının sükuneti zafiyet olarak algılanmamalı, bunu hiç kimse istismar etmemeli.
Üzülerek ifade etmeliyim ki bu konuda yeterince özenli davranılmıyor. Özellikle son aylarda yargı mensuplarımızı hedef alan hatta çoğu zaman tehdide varan sorumsuz bir üslubun siyasete hakim olduğu görülüyor. Bunun sebebi muhatap olunan iddiaların vehameti ve ciddiyetidir. Her fırsatta hakim ve savcılara parmak sallayarak tehdit ve taciz ederek adalet sistemini felç etmeye çalışanların en büyük korkusu adalet önünde maskelerinin düşmesinden duydukları derin endişedir.
Rüşvet, irtikap, ihaleye fesat karıştırma gibi nitelikli suçların işlendiğine dair yeterli suç şüphesi ulaşan savcılık makamı için kamu davası açmak bir tercih değil, yasal bir mecburiyettir. Her fırsatta yargıya parmak sallayanların öncelikle bu hukuk kaidesini öğrenmelerinin şart olduğuna inanıyorum. Yargıya siyasallaştı ithamında bulunanlar aslında çirkin üslupla yargı mensuplarımızı tartışmaların içine çekerek yargıyı bizzat kendileri siyasallaştırıyor.
Hukuk devletini korumak ve adalet idealini yaşatmak sadece yargı mensuplarının sadece hukuk insanlarının değil siyasetçi ve gazeteci hepimizin görevidir. Kabahati sürekli başkalarında arayanlar, çıkarlarına dokunulduğunda üsluplarını kirletenler, artık yargıyı ve işini yapan yargı mensuplarını hedef göstermekten vazgeçmelidir. Bakınız her fırsatta vurguluyorum. Hukukun önünde herkes eşittir. Kimse layüsel değildir. Hukuk devletinde suç işleme imtiyazına sahip sınıflar yoktur ve olamaz. Hukuk ancak meşru çıkarını korur.
Bizim de sorumluluğumuz hukukun işlemesine yardımcı olmak adaletin tecellisine katkı sunmaktır. Adalet ve hukuk sadece mahkemelerin kararlarıyla değil toplumun her kesiminin hukuka ve adalete sahip çıkmasıyla sağlanabilir. Biz tam 23 yıldır işte bunu yapmanın derdindeyiz."