Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Diyarbakır Milletvekili Cengiz Çandar, ANF'ye verdiği röportajda çözüm sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Çandar, eylül ayında yaptığı "Çözüm sürecinin içinde değiliz, girişindeyiz" açıklamasını hatırlatarak, gelinen noktada hâlâ "girişin ilk paragrafında" olunduğunu ifade etti.
Tecrübeli siyasetçi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yapılan görüşmeler sonrasında kullanılan iyimser dilin umutları yeşerttiğini, ancak somut bir ilerlemenin kaydedilmediğini belirtti.
PKK yöneticilerinden Duran Kalkan'ın "ikinci döneme geçtik" sözlerine atıfta bulunan Çandar, "örgütün üzerine düşeni yaptığını" ve sürecin bundan sonraki aşamasında topun devlet tarafında olduğunu söyledi.
Devletin adım atmakta tereddütlü davrandığını belirten Çandar, bu çekincelerin nedeninin henüz netleşmediğini ifade etti.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) kurulan Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun çalışmalarına da değinen Çandar, "Komisyon hâlâ orta sahada top çevirmekten öteye geçmedi" dedi.
Komisyonun kuruluş amacının "geri dönüş yasası" ve "infaz yasasındaki değişiklikler" olduğunu hatırlatan Çandar, bu düzenlemelerin PKK üyeleri ile örgütle bağlantılı kişilerin Türkiye'ye dönüşünü ve toplumsal yaşama katılımını hedeflediğini kaydetti.
Çandar, komisyonun bu hafta yapılması planlanan toplantısının Gürcistan'daki uçak kazası nedeniyle ertelendiğini, bütçe görüşmeleri nedeniyle sürecin Ocak-Şubat ayına sarkabileceğini de belirtti.
Reuters'ın "9 bin PKK'liyi kapsayacak bir düzenleme" iddiasına değinen Çandar, devletin sürece ilişkin bir "format" hazırladığından emin olduğunu söyledi:
"Devlet şu andaki süreci başlattığında elinde epey bir arşiv var. Bu süreci başlatırken de nasıl sonuçlanacağına dair bir ön hazırlığın olmadığı düşünülemez. Bugün itibarıyla Kasım ayının 12'sinde ya da 13'ünde sizinle görüştüğüm sırada, 'Devletin elinde bunun formatı var mı?' diye sorarsanız, yüzde 100 eminim; evet, var."
Çandar, bu hazırlıkların geçmişteki Özal dönemi ve Oslo görüşmeleri gibi süreçlerden elde edilen birikime dayandığını ifade etti.
Sürecin ilerleyip ilerlemeyeceğinin tamamen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "oyun planı ve takvimine" bağlı olduğunu söyleyen Çandar, Erdoğan'ın son dönemde kullandığı olumlu dilin bir "uygulama niyeti" taşıdığına dair ipuçları verdiğini kaydetti.
Çözüm sürecinin Suriye'ye bağlanmasına karşı çıkan Çandar, geçmişte 2013-2015 döneminin "Suriye yüzünden bozulduğu" yönündeki görüşlere katılmadığını söyledi.
Günümüzdeki sürecin doğrudan Suriye bağlantılı olmadığını vurgulayan Çandar, "Mayıs ayındaki PKK kongresi kararları, Abdullah Öcalan'la yapılan görüşmeler ve Türkiye'de silahlı eylemlerin durması bu durumu açıkça gösteriyor" dedi.
Suriye'deki gelişmelere değinen Çandar, Demokratik Suriye Güçleri'nin (DSG) bireysel silah tesliminin "mantıksız" olduğunu belirterek, bölgedeki durumu "Amerikan mandası" olarak tanımladı. ABD'nin İsrail ve Türkiye'nin görüşlerini dikkate alarak Suriye'deki aktörlerle ilişkileri yeniden şekillendirmeye çalıştığını da ifade etti.
Çandar, çözüm sürecinin en büyük engelinin iç politikada yaşanan gelişmeler olduğunu belirtti. CHP'ye yönelik operasyonlar, DEM Partili belediye başkanlarının görevden uzaklaştırılması ve "kent uzlaşısı" kapsamında yapılan tutuklamaların süreci olumsuz etkilediğini söyledi.
Bu durumun "CHP ve İYİ Parti içindeki ulusalcı kesimleri sürece karşı pozisyon almaya ittiğini" belirten Çandar, bunun da "CHP Komisyon'dan çekilsin" ve "Komisyon İmralı'ya gitmesin" gibi söylemleri güçlendirdiğini ifade etti.
Son olarak, sürecin "iç ve dış provokasyonlara açık" olduğunu vurgulayan Çandar, sürecin ilerleyebilmesi için siyasi partilerin ortak bir zeminde buluşması gerektiğini dile getirdi.