Avrupa Komisyonu’nun Batı Balkanlar ve Türkiye'yi kapsayan 2025 Genişleme Paketi yayımlandı.
odatv'nin haberine göre 2025 Türkiye Raporu’nda, ülkenin AB katılım müzakerelerinin askıda kalmasına neden olan demokrasi, hukukun üstünlüğü ve temel haklara saygı konularında sürekli kötüye gidişin devam etmesinden derin endişe duyulduğu belirtildi.
Raporda, son dönemde muhalefete yönelik artan yargı baskısı ve kayyum politikaları sert bir dille eleştirildi.
Raporda, Türkiye'deki yargı alanındaki gerilemenin altı çizildi. Yargının yürütmenin kontrolü altında olmaya devam ettiği ve yargı kararlarının niteliğini olumsuz etkilediği belirtildi. Yargı organlarının muhalefet temsilcilerini seçici bir şekilde hedef aldığı tespiti yapıldı.
***
Türk Dışişleri'nin konu ile ilgili açıklamasında ise “Avrupa Komisyonu tarafından yayımlanan Türkiye Ülke Raporu’nun yargı ve temel haklar ile iç siyasi gelişmelere ilişkin taraflı, ön yargılı ve mesnetsiz iddialarını reddediyoruz. Raporda her zaman olduğu gibi Yunanistan ve Kıbrıs Rum tarafının gerçeklerle bağdaşmayan, hukuk dışı ve maksimalist görüşlerine yer verilmesi ve Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin meşru kaygılarının görmezden gelinmesi, AB’nin Kıbrıs konusunda taraf tuttuğunu ve Kıbrıs meselesinin çözüm çabalarına katkı sunmasının mümkün olmadığını bir kez daha ispatlamaktadır.” denildi.
***
Napolyon, Waterloo Savaşı'nı kaybettikten sonra savaşı yöneten komutana bunun sebebini sorar. Komutan, “Sebep çok... Birincisi barut bitti. İkincisi..." diyecek olunca Napolyon, “Diğer sebepleri saymana gerek yok” diye cevap verir.
Avrupa Komisyonu raporunda “Türkiye'de yargı, yürütmenin kontrolü altına alındı” denildikten sonra gerisini değerlendirmeye gerek var mı?
Dışişleri Bakanlığı, bu konuda ancak "mesnetsiz iddialar" diyebildi.
İyi de daha dün bir siyasi parti genel başkanı, AİHM kararı kesinleştikten sonra "Selahattin Demirtaş tahliye edilmeli" demedi mi?
İyi Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, “Bu konuda karar yargınındır, siyasilerin değil” diye uyarmadı mı?
Kimin tutuklanacağına, kimin tahliye edileceğine, kimin diplomasının iptal edileceğine, kimin eşinin pasaportunun iptal edileceğine, kimin babasının, oğlunun veya yeğeninin suçlanacağına kim karar veriyor? Bu kararlar hukuka uygun mudur?
Avrupa Birliği'nin Kıbrıs ve Ege ile ilgili Yunanistan-Rum yanlısı görüşler açıklaması ise yeni bir durum değil. Yunanistan ve Rum kesimi AB üyesidir! Türkiye ise bu treni kaçıralı çok oldu...
***
Diğer taraftan, hukuk siteminin temeli olan Anayasa her gün ihlal ediliyor; terör örgütü ile cumhuriyetin temel niteliklerini değiştirme tartışması yapılıyor...
Müsavat Dervişoğlu, “Kimi Cumhuriyet'ten kimi Türklükten kimi hukuk devletinden rahatsız. Hala sanki bu memlekette terörle yaşamak isteyen varmış gibi, 'Terörsüz Türkiye' diye zırlayıp milleti kandırmaya çalışıyorlar. Cebren, hileyle bu davulun tokmağını tutanlar kendi yalanlarına inanıyorlar. Terör örgütünün ve cani başının yol haritasını devlet politikası diye yutturup önümüze koymak istiyorlar. Terör örgütü uzantısı siyasi parti hiçbir emelinden ve hedefinden vazgeçmemiştir. Devletle pazarlık ediyorlar, karşı duruşumuz bundan kaynaklıdır. Meclis'ten illa bir heyet gitmesi için ısrar edenler var. Bunun Meclis'in saygınlığına gölge düşüreceğini görmüyorlar mı?" diyor.
***
Devleti ayakta tutan, kurucu felsefedir. "Terörsüz Türkiye olacak" diye bir aldatmaca ile kurucu felsefeyi terör örgütü ile birlikte yıkmaya, yani devletin temellerini sarsmaya çalışanların, diğer söylemlerini dinlemeye gerek var mıdır?
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/barut-bittiyse-gerisini-dinlemeye-gerek-yok-977772h.htm