Bugün 2025 yılı ikinci çeyrek büyüme rakamları açıklanacak. Muhtemelen yine büyümüş olacağız.
Ve muhtemelen ekonomiyle ilgili veya ilgisiz Bakanlar acayip övünecekler.
Gelin asıl gerçeğe bakalım.
2018 yılını 791,8 milyar dolar ile kapatan ulusal gelirimiz şu anda 1 trilyon 371 milyar dolara çıkmış durumda. Kişi başına gelirimiz ise 9.713 $’dan şu anda 16.010 $’a yükseldi bile.
Muhtemelen bugün açıklanacak veride kişi başı gelirimiz çok daha yükselmiş olacak.
2018-III - 2025-I döneminde (yıllıklandırılmış) dolar bazında %63,3 ve kişi başına dolar bazında da %55,0 oranında büyümüş olduk.
Bu işin güzel tarafı.
Gelin bir de reel tarafına bakalım.
Aşağıda Türk-İŞ’in açıkladığı Açlık Sınırı grafiğini görüyorsunuz. 2018 ve 2021 yıllarında açlık için harcamamız gereken para 298 $ seviyesindeydi. 2018 yılında ise ortalama açlık harcaması 373,1 $ ediyordu.
Şu anda açlık harcaması ağustos ayında 664,1 $ ve yıllık ortalamada ise 628,5 $ seviyesine gelmiş durumda.
Bu hesabı basitleştirelim: Diyelim ki kişi başına gelir 10.000 dolardan 20.000 dolara yükseldi; yani yüzde 100 arttı. Ama aynı dönemde açlık harcaması 300 dolardan 600 dolara çıkıyor; yani açlık harcaması da yüzde 100 artıyor. O zaman dolar bazında yüzde 100 artan gelir tamamen şişirmedir. Gerçekte refah artışını ifade eden gelir artışı SIFIRDIR.
Şimdi dönelim 2018-III – 2025-I dönem yıllıklandırılmış gelir artışlarına.
Dolar bazında gelirimiz (GSYH) yüzde 63,3 artıyor ama aynı dönemde açlık fiyatına göre gelirimiz sadece yüzde 6,0 artıyor. Bu hesabı bir de kişi başına vurduğumuzda açlık fiyatlarına göre gelir artışımız sadece ve sadece yüzde 0,6 oranındadır. Yani SIFIR.
İşte bu nedenle Türkiye 2018 yılından bu yana BÜYÜK BUHRAN içindedir. (Kırmızı büyük alan)
Bakınız özeti söyleyeyim: Ülkemizin geliri TL bazında ve dolar bazında artıyor. Çünkü hem TL enflasyonu hem de açlık sınırında gördüğünüz gibi aşırı dolar enflasyonu yaşıyoruz.
Hatta ABD’de bile fiyatlar dolar bazında 2021 yılından bu yana yaklaşık yüzde 20 artarken Türkiye’de yüzde 120 artıyor. Yani dolar bazında acayip bir pahalılık yaşıyoruz. Ve bu pahalılık ülkemizde fiyatları hem TL bazında hem de dolar bazında şişirmiş durumdadır.
Bu şişkinliğe büyüme diyoruz ama reel büyüme 2018 yılından bu yana SIFIRDIR.
Mesela kişi başına gelirimiz 10 bin dolardan 16 bin dolara yükseldi ama aldığımız kuru fasulyenin fiyatı da 10 dolardan 16 dolara çıktı. Tıpkı TL bazında fiyat artışı gibi dolar bazında da fiyat artışı sanal olarak gelirimizi artırmış göstermektedir. Oysa reel alım gücümüz 7 yıldır SIFIRDIR.
Ülkemiz 7 yıldır Büyük Buhran içindedir.
Bu işin bir de gelir dağılımı boyutu var.
Ülkede kişi başına toplam refah artışı sıfırdır ama gelirden pay kaybedenler için durum daha da vahimdir.
En zengin kesimin gelirden aldığı pay 3,50 puan artarken toplumun nerede ise geri kalan kısmı kaybetmiştir. Özellikle ORTA SINIF.
Orta Sınıf “Buhran içinde Buhran” yaşanmaktadır. Feci bir tablo.
Basit bir hesapla bunu da aktarmaya çalışalım: Orta Sınıf dediğimiz kesim eskiden yüzde 60 pay alıyordu. Bu oran şimdilerde yüzde 56,7’ye geriledi.
Böyle bir durumda ülke genelinde açlık sınırına göre toplam gelir yüzde 6,0 artarken orta sınıf için hiç artış olmadı demektir. Bu hesabı kişi başına gelire vurduğunuzda nüfus artışı kadar fakirleştiniz demektir. O nedenle orta sınıf 2018’den bu yana yaklaşık olarak en az yüzde 5’in üzerine reel refah kaybı yaşamış demektir.
Krizler gelip geçer.
Mesela 2001 krizi gibi 2—3 yılda gelip geçmiştir. Mesela 2008-09 küresel kriz gibi; o da 2-3 yılda gelip geçmiştir. Ama şimdi kriz yaşamıyoruz; BÜYÜK BUHRAN yaşıyoruz.
Çok çalışıyoruz ama refahımız artmıyor. Kriz yaşamıyoruz ama refahımız yine artmıyor. Hem refah artmıyor hem de paylaşım adaletsizliği artıyor.
O nedenledir ki, yardım yapılan aile sayısı büyük büyüme döneminde azalmıyor, tersine artıyor. O nedenledir ki, Pazar yerlerinde atık toplayanlar artıyor.
https://www.karar.com/yazarlar/ibrahim-kahveci/buyuk-buhran-1605061