Çiğdem Toker

Tarih: 25.07.2025 11:12

Hiçbir felakette hesap vermeyen bir iktidar

Facebook Twitter Linked-in

Orman yangınları azalmak yerine artıyor, ormana işçileri, pırıl pırıl yetişmiş AKUT gönüllüleri yaşamlarını kaybediyor. Hiçbir felaket, hiçbir yıkım, devletin apaçık kusurlu olduğu yıkıcı hiçbir tekil/kitlesel kayıp karşısında hesap vermeyen bir iktidar tarafından yönetiliyoruz

Hiçbir felakette hesap vermeyen bir iktidar

Neredeyse çeyrek yüzyıl olacak.

Hiçbir felaket, hiçbir yıkım, devletin apaçık kusurlu olduğu yıkıcı hiçbir tekil/kitlesel kayıp karşısında hesap vermeyen bir iktidar tarafından yönetiliyoruz.

Çocuklar, o güzelim çocuklar tatile diye güle oynaya gittiği otelde, diri diri yanıyor, devrilen trenin altında, yanan, patlayan işletmelerde, kömür madenlerinde yitip gidiyor çocuklar, insanlar. Gerekli ekipler doğru zamanda seferber edilse yaşayacak bebeğiyle, kadınıyla, genciyle erkeğiyle binlerce yurttaş günlerce enkaz altında can çekişerek yaşamlarını kaybediyor.

Tarikata taşere edilen yurtta kız çocukları ölüyor.

Çocuklar, kadınlar, erkekler sokak ortasında katlediliyor.

Maskeli, riyalı, üzüntülü gibi görünen kısa açıklamalar. Hepsi o kadar.

Sonrası upuzun ve uzunluğunca kahırlı, bürokratik/ yargısal maratonlar…

Yas tutmaya ayrılması gereken zaman, süre, algı, enerjiyi hak aramaya ayırmakla geçen yıpratıcı günler haftalar ve aylar.

Sorumluluğu çürütmek

Sizin canınızdan can gitmişken; falanca bakanlığın, filanca genel müdürlüğünün, feşmekan daireleri, başkanlıkları arasında kayıtsızca seken, kasten “çürütülen” raporları öğrene öğrene, mahkemelerin koridorlarına moleküller halinde dağılıp unufak olan o “sorumluluğun” dönüştüğü sorumsuzluğa şahit ola olan her gün her saat defalarca ölmeniz…

İhmalden kaynaklanan ve elbette insan olarak birer karşılığı olması gereken o sorumluluk bir hayalete dönüşerek bürokrasinin çarklarında unufak olurken, soruşturulmasına izin vermeyenlerin aylıklarının, refah düzeylerinin , yeni atamalar, yeni seçimler yeni “huzur hakları”yla durmaksızın artması

İktidarın ve onun atadığı insanlar tarafından yönetilen kamu kurum ve kuruluşlarının bu hesap vermeme hali, bu sorumsuzluk, vurdumduymazlık sürdükçe, milyonların acısı, mutsuzluğu derinleşiyor ve bu iktidarın zerre kadar umurunda değil.

Enerji ve maden şirketlerine hediye gibi kanun yürürlükte

Umurunda olmadığı gibi simbiyotik ilişkiyle içiçe geçtiği inşaat, enerji şirketleri karlarını büyütsün diye doğayı talan etmelerini kolaylaştıracak kanunları dikte ede ede TBMM’den geçirtiyor. Bunu yaparken, gerçekte şirketlerin aşağıdah yukarıya talepleriyle pişirilen, yine şirketlerin yazımına katkıda bulunduğu o kanun teklifi metinlerine “kamu yararı” yazarak üstelik.

Binlerce talanda, doğa işgalinde, hak ihlalinde akla gelmeyen, yıllardır unutulmuş bir kavram olan “kamu yararı”nın söz gücünü aniden fark edip daha doğrusu söz konusu olan santral kuracak işletecek şirketler, maden çıkaracak şirketler olunca ansızın hatırlayarak.

Eskişehir Seyitgazi’de yangınla mücadele ederken hayatlarını kaybeden orman işçileri ve AKUT gönüllülerinin naaşları DNA testi için Adli Tıbba getirildiği gün, yani dün, içinde zeytinliklerin talana açılması maddesinin de yer aldığı Enerji Maden torbasının yürürlüğe girmesiydi.

Enerji ve maden şirketleri, “Süper İzin” mekanizması olarak andıkları bu kanunun yürürlüğünü coşkuyla karşıladı. Herkesin ortak varlığı olan doğayı, şirketlerin emrine biraz daha amade kılacak maddeler hediye gibi parlıyordu Resmi Gazete sayfasında.

ÇED süreci ön koşul olmaktan çıkarılmıştı.  İmar planı, yenilenebilir enerji şirketlerinn ruhsat ve izin başvurusu yapması için ÇED sürecinin tamamlanması artık gerekmiyordu. İnşaat dönemine kadar bir tanecik orman izni yeterli olacaktı. Orman izinleri tek izne düşürülmüştü yani. Bütün başvurular en geç 60 gün içinde sonuçlandırılacaktı. Şirketler için devlet kurumlarına yüklenen yeni ödevdi bu.

Hayvancılığınız zaten can çekişiyorken, mera hayvancılığınız bitme noktasına gelmişken, birçok meraya şehir hastanesi, santral yapılmışken kalan meraları da YEKA alanlarına tahsis etmek kolaylaştırılıyordu. Acele kamulaştırma kararına dayanarak verilen taşınmaza el koyma kararı, şirketin ruhsat alma aşamasında tapu gibi geçerli belge oluyordu.

Kaçak santrallara af geliyordu.

Enerji ve maden şirketlerine (ki çoğu adını GAYET yakından bildiğiniz büyük inşaat şirketlerinin ve holdinglerinin enerji şirketidir) sağlanan, sağlanırken hepimizin doğal zenginliğini azaltan bu “kolaylıklar” listesi yaz yaz bitmiyor değerli okur.

Orman yangınlarına karşı mücadale eden personelin eğitim için faaliyet gösteren bir merkezin kapatıldığı bir ülkede, sefalet düzeyinin bile altında yevmiyelere çalışan orman işçileri toprağa veriliyor bugün.

Şirketlere, onların bugün “devrim gibi” diye andığı bürokratik kolaylıkları emre amade gibi bir yasayla tanıyan iktidar istese kaynak kullanımını orman yangınlarını azaltma yönünde kullanamaz mıydı?

Bunu yapsa dün yaşamını kaybeden orman işçileri ve AKUT gönüllüleri bugün hayatta olmaz mıydı?

Kapatılan eğitim merkezinin bedeli

Yazıyı uzatma pahasına, iktidarın 2019’daki bir kararının sonuçlarını hatırlatacağım:

CHP’nin önceki genel başkanı Kılıçdaroğlu, Bodrum Milas, Marmaris’te 2021 yılında yaşanan orman yangınları ertesinde 3 Ağustos 2021’de basın toplantısı yapıyor, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın orman yangınlarına karşı mücadele edecek personelin eğitim için faaliyet gösteren merkezi kapattığını açıklayarak şöyle diyor;

"Bir cumhurbaşkanı orman yangınlarına karşı mücadele edecek personeli eğitmek için kullanılan İzmir Buca’daki eğitim merkezini kapatmışsa o cumhurbaşkanı orman yangınlarını önleyemez. Bir cumhurbaşkanı cumhuriyetin göz bebeği olan THK’yı işlevsiz hale getirip adeta cumhuriyetten intikam olmaya kalkıyorsa cumhuriyetin ormanlarını koruyamaz. Yaşadığımız trajedi tam da budur. Türkiye yönetilemiyor.  Saray iktidarı devletimizi aciz duruma düşürmüştür.Ülkemizi derhal yeni iklim krizlerine hazırlamaya başlamamız lazım.”

Gazeteci Dilek Şen’in ertesi gün 4 Ağustos 2021’de bianet’te yayımlanan kapsamlı haber analizini okumanızı öneririm.

2019 yılında CHP İzmir Milletvekili Ednan Arslan’ın, 16 Hektar alan üzerine kurulu eğitim merkezinin kapatılmasını dönemin bakanına sorduğunu ve aldığı yanıtı aktarıyor. Arslan’ın şu sözleri ibretlik:

"Eskiden orman köylüleri, ormanları geçim kaynakları olarak gördükleri için gidip yangınlara müdahale ederdi. Köy kahvelerine nöbetçi listeleri asılırdı, olası bir yangında nöbet listesine göre o alana giderlerdi, çünkü ormanı çok iyi tanıyorlar. Şimdi orman köyleri devre dışı bırakıldı, eğitim merkezi kapatıldı, uçak filosu yok edildi, var olan uçaklar da kullanılmıyor. Bu iş tamamen bilimsellikten çıkmış!Bu işte bir terslik var. Bu çağda, bu teknolojide yangın ihbarlarını alma süresi bu kadar kısalmışken ormanların bu kadar yanması bir tersliği gösterir. Yangınlar farklı nedenlerle çıkar; bu dün de böyleydi bugün de böyle, fakat burada büyük bir zafiyet var. Sorumluların derhal istifa etmeleri gerekiyor. Nedir bu memleketin bu Tarım ve Orman Bakanı'ndan çektiği? “

Dört yıl geçmiş üzerinden. Orman yangınları azalmak yerine artıyor, ormana işçileri, pırıl pırıl yetişmiş AKUT gönüllüleri yaşamlarını kaybediyor.

Hiçbir felaket, hiçbir yıkım, devletin apaçık kusurlu olduğu yıkıcı hiçbir tekil/kitlesel kayıp karşısında hesap vermeyen bir iktidar tarafından yönetiliyoruz.

https://t24.com.tr/yazarlar/cigdem-toker/hicbir-felakette-hesap-vermeyen-bir-iktidar,50864


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —
G-DT9JLG88B3