Yavuz Gezer

Tarih: 27.11.2025 11:07

İbret Alınsaydı - IV

Facebook Twitter Linked-in

"Benim memurum işini bilir!"

                                                      Cumhurbaşkanı Turgut ÖZAL

Tüm bunlara rağmen çağı yakalama azim ve gayreti içinde olan Türk milleti, her defasında sahnelenen bölücü oyunlar ve bu oyunun iç ve dış ajan provokatörlerinin gayretleri... diyerek geçen haftaki yazımı sonlandırmıştım.

Genç ve doğurgan bir kadının hastalıksız rahmini andıran Anadolu, kansız bırakılmaz bırakılamazdı.

Şer odakları iç destekli hainleriyle yeni oyun kurarken, dışarıda da bizi rahat bırakmıyor ve arsızca saldırılarına devam ediyorlardı...

Kıbrıs kanıyor, katliam ve vahşete sahne oluyordu. Her ne kadar uluslararası kınama ve siyasi girişimler yapılsa da çözümsüzlük, çözüm olarak önümüze konuluyordu... O dönemin hükümeti (Sn. ECEVİT, Sn. ERBAKAN) cesur bir kararla "Ayşe tatile çıktı!" parolası ile bir sabah tanyeri ağarırken (20 Temmuz 1974) Kıbrıs'a asker çıkarıyor ve zulme son veriyordu.

İkinci harekât; bugünkü Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırlarını -dost ve kardeş ülkeler tarafından tanınmasa da- günümüze taşıyordu.

Siyasilerin ve onların araştırmadan yoksun biatçılarının; gaz yağı, sana yağı, mazot, tüp kuyruğu vardı diye dillerine pelesenk ettikleri ambargo dönemi başlıyordu.

"Her şer, bir hayır içindir!" inancıyla Türkiye Cumhuriyeti Koalisyon Hükümeti bir dizi önlemlerle bugünkü savunma sanayinin temellerini atıyor, Makine Kimya Endüstrisi Kurumunun üretimi çeşitlendiriliyor, G-3 Alman menşeli piyade tüfeği imal ediliyor.

Havan (120 milimetrelik) silahı yapımına başlanıyor,

Tank ve palet fabrikalarında eski tanklar tadil ediliyor.

Aselsan sisteme entegre oluyordu. NATO standart dışı birlikleri oluşturuluyordu (172’nci Mekanize Piyade Alayı ve Ege Ordu Komutanlığı gibi)

"25 cente muhtaç" Türkiye Cumhuriyeti Devleti kendine yetme mücadelesi veriyor ve kendi bütçesiyle büyük barajlar ve sulama sistemlerine imza atıyordu. Hiç kimseye devlet bütçesinden haksız kazanç sağlama fırsatı vermeden !!!

Bu arada iç siyasette Komünizmle Mücadele Derneği ve önceleri sol ve sağ görüşlü öğrencilerin kurduğu Milli Türk Talebe Birliği tarih sahnesine çıkıyordu. Milli Türk Talebe Birliğinden önce solcular tasfiye ediliyor ve sağcılar ise Akıncılar (siyasal islamcılar) ve Ülkücüler (Bozkurtlar) olarak ad alıyorlardı.

Önce 68 kuşağı sonraları 78 kuşağı sağ ve sol çatışmaları zirveye ulaşıyor ve binlerce öğrenci ve vatandaşımızın kanı hesapsızca dökülüyordu.

Bir kesim vardı ki hep sütre gerisinde kalan. "Siyasal islamcılar!!!" Çok az zayiatla, çok büyük işler başarmaya programlanmış olanlar. Bugünün panoraması bu gerçekliğin ifadesidir.

Emperyal gruplarla işbirliği içerisinde olanlar; camilere saldırıldı yalanlarıyla şehirleri ateş alanına çeviriyor ya da şehrin ileri gelen şahsiyetlerinin, yöneticilerinin evlerine bombalı paketler göndererek katliamlar yapıyorlar bu ve benzeri girişimlerle yangını körüklüyorlardı. (provokatörlerin aynı kaynaktan olduğu sonraları tespit edildi)

Emniyet; Polder ve Polbir olarak fraksiyonel derneklere ayrılmıştı.

1978-1980 yılları arasında Malatya-Çorum Kahramanmaraş yanıyordu.

Konya'da başka bir oyun tezgahlanıyor ve milli değerler saygısızca aşağılanıyor, Almanya'dan "Kara Ses" yankılanıyordu.

Ülkenin saygın gazetecileri katlediliyor ve ülkeye korku iklimi hâkim kılınmaya çalışılıyordu.

VE...

Ansızın bir gece yarısı sabaha karşı sokak başları tutuluyor, daha önceden belirlenen isimler tek tek evlerinden alınıyordu.

Radyodan "Yine de şahlanıyor aman!" vidaları ile Hasan MUTLUCAN'ın davudi sesi yükseliyor ve daha sonra duyulmayacak şekilde kesiliyordu. (ihtilal) sonrası uzun süre sahne alamadı ve plakları -kasetleri satmadı. Sanki ihtilalin sorumlusu Hasan MUTLUCAN'dı.

Gözaltılar, her iki kesime göre de suçsuz olmalarına rağmen, gördükleri işkenceler, yargılamalar, hapisler ve idamlar...

Yıllar sonra "her iki taraftan da birkaçını asmalarını ben söyledim." dediği için yargılanan o dönemin kudretli generali...

"Bugün olsa yine yapardım!" dediği için tüm payesi elinden alındığında ölüm döşeğindeydi.

4 yıl kesintiye uğrayan demokrasi, sandıkta tekrar canlandırıldığında bugüne gelineceğinin ilk işaret fişeği ateşlenmiş ve dönemin Cumhurbaşkanı "Kürt" etnisitesini "Anneannem, annem kürt'tü. Teyzem Türkçe bilmezdi " diyerek tartışmaların odağına oturtmuştu. Her ne kadar "Kürdüm" ifadesini kullanmamış olsa da...

Ve yeni bir dönem başlıyordu... Daha önce Sn. EVREN tarafından plânlanan ve Sn. ÖZAL tarafından hayata geçirilen, büyükşehir ve belediyeler ile yerinden yönetim. Ayrıca günümüzde sıfırlanan milli ve yerli fabrikaların satışı. Yani özelleştirme...

Haksız kazancın ilk adımı, hayali ihracat...

Yurt dışından nasıl gelirse gelsin parolası ile aklanan kara para...

Kontrolsüz ve hesapsız zenginleşme, parti üyeleri ve hemşericilik otobanında...

Vakıf ve dini yapıların cüretkâr hamleleri. Daha önce Kur'an-ı Kerim okumamız yasaklanmış Kur'an kursları kapatılmıştı safsatası ile hortlatılan dini gruplar... (67 yaşında olan ben;8-9 yaşlarında Elazığ Bölge Camii'nde Yusuf hoca nezaretinde Kur'an-ı Kerim okuma eğitimi aldım. Ayrıca, mahallemizde İsmail ve deli Halil amcalardan da zaman zaman ders almış biri olarak bu yalanların her zaman karşısında oldum. Tıpkı kışlada dini değerlerimiz yok sayılıyor, oruç tutmamız engelleniyor yalanlarında olduğu gibi)

Bir sihirli ve şeytani el dokundu ülkeme.

Suruç (Urfa) kaynamaya başladı. Fısıltı halinde Diyarbakır ve civarında silahlı bazı kişilerin, Marksist- Leninist KAWA örgütünü tehdit eder hale geldiği kulaktan kulağa yayılmaya başladı. Dağa çıkan "Apocular"

Ve...

15 Ağustos 1984 tarihinde, bebek katili Apo'nun talimatıyla, akşam 21.30 sularında Siirt'in Eruh ve Hakkâri’nin Şemdinli ilçelerine PKK mensuplarınca baskın yapılarak terör saldırısı başlatılmış oldu. Bugün "Terörsüz Türkiye" sloganı ile yola çıkılan ve katil örgütün tasfiyesine yönelik komisyon çalışmalarına ve 50.000'in üzerinde vatandaşımızın şehadetine ve ölümüne sebep olan)

Bir başka sinsi tehlike ise; Okyanus ötesinin ağlak haini "Fetö".

Hizmet Hareketi adı altında başka ülkelerdeki (daha sonra CIA iş birliği ile kurulduğu tespit edilen) Türkçe eğitim ve misyonerlik faaliyetlerinde bulunan örgüt...

Maddi durumu yetersiz ailelerin, zeki çocuklarını (abla-abi) kendi açtıkları yurtlarda ikametlerini sağlayarak ve dershanelerde eğitim vererek devşiriyor, çalınan sorularla üniversite ve yüksek öğretim öğrenim kurumlarına yerleştiriyordu.

Hedefledikleri kurumlar;

Adliye

Maliye

Askeri okullar oluyordu.

Yüksek meblağlarda toplanan paralar, çuvallarla çarşılara taşınıyor (Kapalıçarşı- Doğubank) hizmet gönüllüleri vasıtasıyla üretim ve finans sektörüne aktarılıyordu. Paranın kontrolü için banka kurulması gerekiyordu. Onu da bugünün iktidar kadrosunun muktedirlerinin katılımıyla açıyorlardı. Milli günlerin kutlanmasını engellemek için; günler- haftalar (Kutlu Doğum Haftası "fetö" hainin doğum günü olduğu sonradan ortaya çıkan) ihdas ediyorlardı.

"Kadrolar oluşturulup, güç elde edildiğinde gereği yapılacak." düsturuyla hareket ettiği tespit edilince bir gizli el fetö’yü yurt dışına çıkarıyor ve orada kalması için İsrail-CIA yetkilileri devreye giriyor ve bu imkân sağlanıyordu. Ölünceye kadar. (Ne hikmettir ki öldüğü gün APO sahneye çıkarılıyordu.)

"Gel! Gel ki bitsin bu hasret!" nidalarına mazhar olacak şekilde...

Haine yakın medya kuruluşları Türkçe Olimpiyatlar ve yurt dışındaki fetö okullarına seyahatler düzenliyorlardı. Yüzlerindeki hüzün dolu ifadeleri ve gözlerindeki yaşlarla methiyeler düzüyor ve Pensilvanya'daki malikane hayran kitlesinin akınına uğruyordu...

Ellerinde bavullar ile dolaşan troller içindeki sahte evraklarla ilk saldırıyı gerçekleştiriyorlardı.

BÜROKRAT VE ASKERLERE. İTİBAR SUİKASTLERİNİ...

Yardımcıları kimler mi?

Herkesin malumu siyasiler, devşirilmiş bürokratlar ve gazeteciler... O gazetecilerden bazıları bugünde birilerine hizmet etmekte omurgasızca.

HSYK ele geçirilmişti.

Türkiye'de insan avı başlatılmış, Adalet rafa kaldırılmıştı.

Fakat her hesabı bozan Yüce Adaletin devreye girmesi an meselesiydi. Tıpkı, "KESER DÖNER SAP DÖNER, GÜN GELİR HESAP DÖNER."   darb- ı meselesinde olduğu gibi...

Devam EDECEK…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —
G-DT9JLG88B3