Fehmi Koru

Tarih: 25.08.2025 10:16

Vaazlar ve hutbeler nasıl olmalı? Nurettin Topçu anlatıyor…

Facebook Twitter Linked-in

Vaiz, İslam’ın en son ve sahih din olduğunu cemaata anlatmak için, Hz. Peygamber’in ashabıyla sohbet ederken söyledikleri ile hayatında yaptıklarını kayda geçiren hadislerin toplandığı en güvenilir kaynak sayılan Buhari’yi övüyormuş…

“O kitapta hata aranmaz, çünkü Buhari onu yazarken 1189 defa gusül abdesti almış” diyormuş bas bas bağırarak ve ellerini vurarak…

İstanbul’daki bir büyük caminin kürsüsünde… Cemaat da coşuyormuş…

Vaaz Nurettin Topçu’yu çok rahatsız etmiş…

“Abuk sabuk şeyler, kitapta hata olmaması için sebep olabilir mi bu” diye düşünmüş…

Nurettin Topçu (1909-1975) değişik düzeydeki eğitim kurumlarında verdiği dersler yanında, birikimli genç insanlarla ‘Hareket’ mecmuasını çıkararak, gününün önemli konularında makaleler yazıp kitaplar yayınlayarak kültür hayatımıza silinmez katkılarda bulunmuş müstesna bir insan…

Hislerini Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından, Bolu’da, 10-22 Eylül 1973 tarihlerinde düzenlenen vaizler seminerinde dile getirmiş…

İki hafta üst üste okunan günümüz hutbelerini dinlerken duyduğum rahatsızlığın ardından, felsefe alanındaki derin vukufu yanında, İslam’ı da hayatının ekseni halinde tutarak şahsiyetini zenginleştirmiş Topçu’nun din adamlarına tavsiyelerini okurken, hislerimde yalnız olmadığımı anladım.

Keşke o konuşmanın metnini her vaiz ve hatip elinden düşürmese…

Üstlendikleri İslam konusunda kitleleri aydınlatma görevi sebebiyle vaizleri önemsiyor Topçu; aktörlük yapıyorcasına aşırılıklara kaçmadan, hurafelere bulaşmadan, İslam’ın üstünlüğünü ispat edeceğim diye akla aykırı yönlere ve diğer dinlerle anlamsız mukayeselere sapmadan, dinin özünü hal ve tavırla da kitlelere ulaştırmanın yollarını yerinde örneklerle anlatıyor…

Topçu’ya göre, vaizler, hatipler, cemiyetin kurtarıcıları. Sebebini “Vaaz alalade ilim öğretiminden ileri bir şeydir. İlmin ve bütün ilimlerin yardımlarından faydalanmak şartı ile Kur’an’ın ruhunu aşılama sanatıdır” diye açıklıyor.

Metinde, kendi mesleki ilgi alanına giren felsefe, sosyoloji, psikoloji konularında öndegelen isimlerin dine yaklaşımlarına dair alıntılar dikkat çekici.

Dünyanın öndegelen akıllarının, Aristo, Konfucyus, Kant, Leibniz, Malebranche, Descartes, Blondel, Lamartin, Pascal ve ‘son filozof’ saydığı, üzerine Sorbonne’da doktora tezi yazdığı Bergson ile bu arada Einstein ve Eddington gibilerin görüşlerine de yer veriliyor kitapta.

“Pascal’ın “Az ilim Allah’tan uzaklaştırır; çok ilim Allah’a ulaştırır” sözü de var alıntılar arasında.”

İslam’ın aydınlık çağında ilim ve felsefe taraftarları arasında cereyan eden tartışmalara da yer veriyor sunumunda Topçu.

Bir yerde şunları söylüyor: “Bir de ‘Frenk ilmi’ tabiri var. Bu çok çirkin bir kelime. Frengin ilmi mi olur, ne münasebet, haşa. İlim Allah’ındır. Allah’ın lütfudur. Allah’ın verdiği şu akıl nimetinin eseridir. Frenk Frenk olduğu için mi onu buluyor? Kendi mi yapmış kafasını? Her ilim muhteremdir. Allah’ın lütfudur. Hani ‘İlim Çin’de de olsa arayınız’ sözünün manası budur. Onun için hiçbir bilgi küçültülmez, küçümsenmez. Hepsine hörmetle bakılır.”

Örnek olaylar olarak tarihten sundukları arasında, dünyadan, İslam’ın ilk asrından olanlar da var, bizim kendi tarihimizden de…

Gandi’den şu örneği veriyor kendisini dinleyen vaizlere: “Gandi mücadeleye başladığı zaman öğretmendi, mektepte hocalık yapıyordu. Talebesi yaramazlık, ahlaksızlık yaparsa çocuğa bir şey yapmıyor, kendi oruçlarına başlıyordu; ben eksikmişim, daha tam olmamışım diyordu, hata bende olmalı diyordu, olmasa böyle olmazdı diyordu, benden geliyor o diyordu.”

Dinleyenler acaba ne diyordu?

Yavuz Sultan Selim’den de bir örneği var vaizlere:

“Mısır’ı fethetti, Firavunlar ülkesini; halifeyi de yanına aldı geldi. İstanbul’a geldiği zaman Üsküdar arkalarında gündüz vakti orduyu durdurup karargâh kurduruyor, gündüzü orada geçiriyorlar. Gece yarısından sonra sabaha karşı herkes uykuda iken şehre giriyor. Kimse duymadan… ‘Allah Allah hikmeti ne bunun, acaba bir tehlike mi, bir suikast mı var?’ diye padişaha soruyorlar: ‘Niçin şehre gündüz girmediniz?’ Diyor ki ‘Ben çok büyük bir zafer kazandım, halk çok büyük bir nümayiş yapacaktı, bana gurur gelir diye korktum.”

Ve ekliyor Topçu: “İslam böyle anlatılır…”

Kitabı Nurettin Topçu’yu bana konuşuyormuş gibi okurken, dini kitlelere anlatma konusunda bayağı irtifa kaybedilmiş gibi geldi.

[Vaaz ve Dua - Vaizlere Konuşma’ adlı kitap, Dergah Yayınları tarafından, Nurettin Topçu Külliyatı’nın 26’ncısı olarak şu yakınlarda yayınlandı.]

https://www.karar.com/yazarlar/fehmi-koru/vaazlar-ve-hutbeler-nasil-olmali-nurettin-topcu-anlatiyor-1604973


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —
G-DT9JLG88B3