Dolarla vatandaşlık satarsanız, uyuşturucu baronu da o vatandaşlığı alır

Hande Karacasu’nun yapımcılığını üstlendiği, ICRYPEX'in katkılarıyla hazırlanan “Ayık Yaşamlar” belgeseli, Türkiye’nin uyuşturucu dosyasını masaya yatırıyor. Birçok doktor, bağımlılık danışmanı ve gazetecinin katkılarıyla hazırlanan 10 bölümlük belgeselin dördüncü bölümü yayınlandı. Belgesel, uyuşturucu bağımlılığının Türkiye’de yaygın hale gelmesiyle birlikte sosyal çürümenin bir ayağı olarak tüm toplumu nasıl terörize ettiğini, bağımlılığın Türkiye’de nasıl milli güvenlik sorununa dönüştüğünü ele alıyor. Uyuşturucunun ülkeye giriş sürecini, neden yaygınlaştığını, uyuşturucu bağımlılığının nedenlerini, bağımlılık tedavisinin çeşitli ve alternatif yöntemlerini sosyal ve psikolojik boyutlarıyla ele alan belgesel toplumun farklı kesimlerinden gerçek yaşam öykülerine yer veriyor. Belgesel ayrıca, bağımlılığın iş gücü kaybından aile içi şiddete, eğitimdeki başarısızlıktan artan suç oranlarına kadar uzanan sonuçlar detaylı bir şekilde analiz ediyor. “Ayık Yaşamlar”, uyuşturucuyla mücadelede çözüm odaklı bir perspektif sunarak, aktif politikalar ile ve toplumsal dayanışmanın önemine de dikkat çekiyor.

“ARTIK SAVAŞLAR TOPLA TÜFEKLE DEĞİL, UYUŞTURUCUYLA OLUYOR”

Belgeselin yeni bölümünün konuğu olan Eski Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Furkan Sezer, uyuşturucuyla mücadelede adli ve idari sürecin takibinin ne denli önemli olduğuna dikkat çekti. “Uyuşturucu sorunu bir milli güvenlik sorunu haline geldi” diyen Sezer, “Çocukları, gençleri, kadınları ve aileleri korumak zorundayız. Sadece fiziksel sağlıkları ile ilgili değil aynı zamanda ruhsal sağlıklarını da normal seviyede tutmamız gerekiyor. Artık savaşlar topla, tüfekle uçakla olmuyor. Artık istilalar sadece askeri güçle olmuyor bu tip bağımlılıkların yaygınlaşmasıyla da oluyor. Buna sadece bir kolluğun mücadele edip bitirebileceği konu gibi bakmamak lazım. Herkese görev düşüyor. Siyasilere, hükümetlere, kolluk güçlerine, adliyeye ya da Sağlık Bakanlığına değil yediden yetmişe herkese görev düşüyor” ifadelerini kullandı.

Son yıllarda Türkiye'deki yakalamaların Avrupa ve dünya genelinin üzerinde seyrettiğini söyleyen Furkan Sezer, “Sebeplerden biri transit ülke olmamız. Bu sadece yakalama ve adli soruşturma ile çözülemez. Şu an uyuşturucuya erişim kolay, çeşitlenme fazla. Bir takım ağrı kesici ve tıbbi ilaçlarında uyuşturucu olarak kullanıldığını görüyoruz” diye konuştu.

“PKK’NIN EN ÖNEMLİ FİNANSAL KAYNAĞI UYUŞTURUCU”

Eski Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Furkan Sezer, Uyuşturucu kaçakçılığının illegal yapıları da finanse ettiğini belirtti. PKK'nın en önemli gelir kaynaklarından birinin uyuşturucu olduğunu belirten Sezer, şunları kaydetti:

“Sadece bizim ülkemizde değil, dünyada da böyle. Güney Amerika'daki kartellere bakıyorsunuz birinci finans kaynaklarından birisi uyuşturucu ki zaten dünyayı da Güney Amerika'daki karteller domine ediyor. Ama son dönemde bakıyorsunuz dünyaya uyuşturucunun yayılması sevkiyatında artık Türkler partner olmaya başlamış. Güney Amerikalı kartellerin oradaki uyuşturucu baronlarının bunun transitte lojistiğinde kullandıkları iş ortağı haline gelmiş. Çünkü rant çok büyük, çok büyük bir gelir kaynağı. İnsan kaçakçılığı, uyuşturucu, yasa dışı bahis... Toplumu zehirliyor yozlaştırıyor yine neticesine baktığımızda suçu artırıyor. Yani şiddetin, hırsızlığın hatta yolsuzluğun artmasındaki önemli sebeplerden biri bu”

“DOLARLA VATANDAŞLIK SATILAN BARONLAR TÜRKİYE’Yİ UYUŞTURUCUDA TRANSİT ÜLKEYE DÖNÜŞTÜRDÜ”

Uyuşturucuyla mücadelede Türkiye ve dünyadaki pratikleri karşılaştıran Furkan Sezer, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Avrupa'da topyekun bir mücadele niyeti var. Emniyet Genel Müdürlüğümüz Avrupa'da bu konudaki paydaşlarıyla birçok ortak operasyon yapılıyor. Dolayısıyla biz de geçiş güzergahı olduğumuz için bizimle bilgi paylaşımına da çok önem veriliyor. Uyuşturucuyla alakalı ortak operasyon yapılıyor. Kara para ile ilgili ortak operasyonlar yapılıyor. Dünya ile birlikte suç örgütleri de gelişiyor, kendilerini yeniliyorlar. Burada kolluğa, emniyet, jandarmaya, sahil güvenliğe ve adliyeye düşen de bu gelişime paralel olarak bizim de bunlarla mücadeledeki tekniklerimizi, altyapımızı, teknolojik altyapımızı araç gereçlerimizi geliştirmek. Bize düşen bu. Bu uyuşturucuyla mücadele artık milli güvenlik meselesi haline geldi diye söyledim aynı zamanda ekonomik güvenliğiniz de bir milli güvenlik meseleniz. Dolarla vatandaşlık satarsanız, uyuşturucu baronu da o vatandaşlığı alır, sizin nereden buldun yasanız yoksa dünyada Avrupa'da uyuşturucu ticaretinden, insan kaçakçılığından, yasa dışı bahisten kazandığı kara parayı Türkiye'ye getirir, finansal sistemin içine sokar, aklar, ondan sonra da tekrar yurt dışına çıkartır veya mevcut yapısını organizasyonunu bununla finanse eder.”