'Elde edilen kazanç bir kişinin özgürlüğü olmamalı'

Saadet Partisi lideri Arıkan, iktidara yönelik eleştirilerinin merkezine çözüm sürecini aldı. Arıkan, "Bütün süreci 'Öcalan'ın Özgürlüğüne' indirgemek, tek kelimeyle sürece ihanet olur" uyarısında bulundu.

  • A-
  • A
  • A+

Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, partisinin 21 Ekim 2025 tarihli haftalık TBMM Grup Toplantısı'nda dış politika, Kıbrıs, iç siyaset, nadir toprak elementleri ve ekonomi gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

ŞARM EL ŞEYH ANLAŞMASI ELEŞTİRİSİ: TİYATRO

Arıkan, 13 Ekim’de Gazze için ilan edilen ve Trump’ın sahne aldığı Şarm el Şeyh’teki ateşkesi "tiyatro" olarak nitelendirdi. İsrail'in Lübnan ile yaptığı ateşkesi daha önce 4 bin 952 kez ihlal ettiğini hatırlatan Arıkan, anlaşma öncesinde, "Bu anlaşma İsrail'in esirleri alması için bir tuzak olmasın, her gün kaybeden ordusu için bir mola olmasın!" uyarısında bulunduklarını belirtti.

Anlaşmanın ardından 9 günde 130 kez ateşkesin ihlal edildiğini ve insani yardım akışının İsrail’in denetimine verilmesinin ablukayı kurumsallaştırdığını savunan Arıkan, garantör ülkelerin sessizliğini eleştirdi. Arıkan, İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı'nın "Artık rehineleri teslim aldığımıza göre, savaşa geri dönmeli ve Gazze’nin üzerine cehennemin kapılarını açmalıyız" sözlerini hatırlatarak hükümeti uyardı.

ÇÖZÜM SÜRECİ: ÖCALAN'IN ÖZGÜRLÜĞÜNE İNDİRGEMEK İHANET OLUR

İç siyaset ve çözüm süreci değerlendirmesinde bulunan Arıkan, sistemi eleştirerek her dönemde sistemin birilerini mağdur ettiğini belirtti. Sürece "Terörsüz Türkiye" denmesine itiraz ederek, "Yaşanabilir Türkiye" isminin verilmesi gerektiğini savunduklarını hatırlattı.

Sürece çekincelerle destek verdiklerini belirten Arıkan, en büyük çekincelerinin sürecin tek taraflı ajandalara kurban edilmesi olduğunu söyledi.

Diyarbakır’da yapılan "Özgürlük Yürüyüşlerinde" çıkan görüntülerin çözüme gölge düşürdüğünü ifade eden Arıkan, emniyet güçlerine karşı "düşman" nidalarının gölgesinde barış umudunun büyümeyeceğini vurguladı.

Arıkan, bir yılı aşan sürece rağmen Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmaması, kayyım uygulamalarının devam etmesi, gazetecilerin gözaltına alınması ve KHK’lıların adalet taleplerinin görmezden gelinmesi gibi konuları eleştirerek, sürecin bir oyalama ve kandırmaca olup olmadığını sordu.

Aziz İhsan Aktaş davasını gündeme getiren Arıkan, Aktaş’a 704 yıl, muhalif belediye başkanlarına ise 12 ile 415 yıl arasında cezalar istenirken, aynı kişiyle aynı ihaleyi yapan diğer AK Partili belediyelere bir şey olmamasını eleştirdi. Arıkan, "Hakkında 704 yıl istenen Aziz İhsan Aktaş elini kolunu sallayarak dışarıda geziyor; biz böyle yaparsak adaleti güveni nasıl sağlayacağız!" dedi.

whatsapp-image-2025-10-22-at-11-20-05-1.jpeg

Arıkan'ın konuşması şu şekilde:

"Tüm dünya, 9 gün önce, 13 Ekim’de, Şarm el Şeyh’te, Trump’ın “barış güvercini kostümüyle” sahne aldığı bir tiyatroya tanıklık etti.

2 yıldır Birleşmiş Milletler sözleşmesinde, tüm uluslararası metinlerde “soykırım” tanımına eksiksiz uyan bir vahşetin ardından Gazze’de ateşkes ilan edildi. Ateşkesle birlikte, katliamlar duracak, insani yardımlara izin verilecek, Gazze’de işgale son verilecekti.

Biz, şunun farkındaydık; karşımızda, Lübnan ile geçtiğimiz yıl Kasım ayında yaptığı ateşkesi bugüne kadar 4 bin 952 kez ihlal eden “arsız İsrail” vardı. Bizler bu anlaşma imzalanmadan önce uyarılarımızı yaptık: “Bu anlaşma İsrail'in esirleri alması için bir tuzak olmasın, her gün kaybeden ordusu için bir mola olmasın!” dedik…

"TRUMP İLE İMZA ATARKEN POZ KESENLER NEREDE?"

Peki ne oldu? Anlaşmanın daha mürekkebi kurumadan İsrail katliamlara başladı! Ne katliamlar durdu, ne insani yardımların önü açıldı, ne de Gazze’de işgal bitti…
Şu 9 günde 130 kez ateşkes ihlal edildi. İnsani yardım akışının, İsrail’in denetimine verilmesi, ablukayı tamamen kurumsallaştırdı.

Şimdi sormak istiyoruz; Bu garantör ülkeler nerede? Trump ile imza atarken poz kesenler nerede? İmzaların ardından gelen yükümlülükler nerede? Anlaşma metni ile fotoğraf çektirenler nerede?

Attığınız imzalar, temsil ettiğiniz devletlerin şeref ve ciddiyetidir. Bu şerefe sahip çıkmak, mazlumların yanında durmak; attığınız imzaların gereği ve mecburiyetidir. Ama daha 9 günde İmzaladığınız antlaşma bir kağıt parçasına dönüştü, çıkıp bir şey demeyecek misiniz?

İsrail’e dönüp; "Garantörü olduğum antlaşmayı ihlal edemezsin, yoksa sonuçlarına katlanırsın!" diyecek bir lider yok mu? Allah aşkına siz kimin garantörüsünüz?

"AKREP SOKMAKTAN VAZGEÇMEZ"

Akrep sokmaktan vazgeçmez! İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı açık açık; “Artık rehineleri teslim aldığımıza göre, savaşa geri dönmeli ve Gazze’nin üzerine cehennemin kapılarını açmalıyız." dedi.

Biz de, tarihi sorumluluğumuzun gereği olarak, bu bölgenin bir cehenneme dönmemesi için iktidarı -bir kez daha- uyarıyoruz: Şarm el Şeyh tiyatrosunda oyuncu olmayınız. Filistin hakkında bizim gibi düşünen devletlerle sıkı bağlar kurunuz. En önemlisi iktidarınızın geleceğini ABD ve İsrail ile stratejik müttefiklikte görmekten vazgeçiniz.

KKTC SEÇİMLERİ SONRASI UYARI

Hafta sonu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı. Seçim sonuçlarının hayırlara vesile olmasını diliyoruz. Kıbrıs halkının verdiği kararı saygıyla karşılıyoruz.

Seçim sonuçları ile ilgili, Ada’nın sosyolojisini hesaba katmadan, aceleci davranarak, ortaya çıkan sonuçların faturasını oradaki soydaşlarımıza kesmek kolaycılık olur. Doğru yaklaşım Kıbrıs halkının verdiği mesajı doğru okuma gayretini ortaya koymaktır. Türkiye’ye düşen,
Ada’daki kardeşlerimizin şikayetlerini, tercihlerinin arka planına odaklanmaktır.

Biz 51 yıl önce tüm Ada’ya barış ve huzur getirmek için, Kıbrıs Barış Harekâtını yapmış bir siyasi hareketiz. Bu noktada tarihi sorumluluğumuzun bir gereği olarak, şu uyarıyı yapmak istiyoruz. Kıbrıs, milli bir davadır! Bu dönemde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin en önemli önceliği, başta dost ülkeler olmak üzere, tüm dünya nezdinde KKTC’nin tanınmasını sağlamak olmalıdır.

1974 Barış Harekâtı başta olmak üzere, şehit kanlarıyla elde edilmiş kazanımlar hiçbir bahane ya da gerekçeyle pazarlık konusu yapılmamalıdır.

Bütün bunların yanında, önümüzde günlerde çok büyük bir tehlike görüyoruz. 1 Ocak 2026 tarihinde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Avrupa Birliği dönem başkanı olacak. Bilindiği gibi
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Annan Referandumundan 1 hafta sonra 1 Mayıs 2004 tarihinde Rumları “hayır” dedikleri için ödüllendirir gibi “Kıbrıs Cumhuriyeti” adıyla AB üyesi yapılmıştı. Yani Annan Planı’nın bir tuzak olduğunu anlamak için 1 hafta yeterli oldu! Şimdi Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Avrupa Birliği dönem başkanı olacak. KKTC’deki seçim sonuçları üzerinden maddi destekler ve manevi baskılarla; federasyon tartışmaları üzerinden kafa karışıklığı olarak gördükleri alanları istismar etmeye çalışacaklar. Burada uyanık olmak zorundayız. Türkiyesiz Kıbrıs, Kıbrıssız Türkiye olmaz.

Elbette KKTC bir devlettir! Kendi ayakları üzerinde durma mücadelesi vermektedir. Türkiye’ye düşen görev, her zaman olduğu gibi KKTC’nin yanında olmaktır. Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin istismar stratejilerine karşı, olası tehdit ve tehlikelerin boyutları konusunda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yeni Cumhurbaşkanına destek vermek ve riskler konusunda uyarmaya devam etmektir.

"SİSTEM BİRİLERİNİ HEP MAĞDUR ETMİŞTİR"

Kendi ülkemizin tarihine ve durumuna baktığımızda bu ülkede hiçbir zaman mükemmel işleyen bir demokrasi olmadığını görürüz.

Hem askeri darbelerin şekillendirdiği dönemlerde hem de tek partili, çok partili ve AK Partili dönemlerde üzerlerinde baskı ve tahakküm hisseden farklı gruplar olmuştur. Her dönemde sistem birilerini mutlaka mağdur etmiştir. Bize düşen yaraları kaşımak, acıları, haksızlıkları, mağduriyetleri yarıştırmak değildir.

Bize düşen; yaraları sarmak, acıları dindirmek, haksızlıkları ve mağduriyetleri gidermek için gayret etmektir.

Geldiğimiz noktada, iktidar tarafından görünürde bir yılı henüz aşmış, gerçekte ise çok daha önce başlatılmış bir süreç yönetiliyor.

“ADINA” İTİRAZ EDEREK DESTEK VERDİK"

Biz bu sürece desteğimizi, en başta adına itiraz ederek verdik. “Böyle bir sürece ‘Terörsüz Türkiye’ demek meselelerin çözümüne katkı sağlamaz; tam tersine, yaşanılan sıkıntıları sadece bir güvenlik meselesine indirgeyerek öteden beri var olan toplumsal gerçekliğe körlüğü devam ettirir’’ dedik.
Niyetiniz gerçekten bir çözümse, gerçekten samimiyseniz, gerçekten iç cepheyi muhkem kılmak istiyorsanız şayet birilerinin size verdiği ev ödevini yapmıyorsanız, böyle bir sürece verilecek en doğru isim ‘Yaşanabilir Türkiye’ olmalıdır.”

“ÇEKİNCELERİMİZİ” İFADE EDEREK DESTEK VERDİK

İkincisi, biz sürece -en başından beri- çekincelerimizi ifade ederek destek verdik. Bizim bu süreçteki en büyük çekincemiz: Sürecin tek taraflı ajandalara kurban edilmesiydi. Geldiğimiz noktada; bu çekincemizde haklı olduğumuzu, sürecin hala fay hatlarında yürütüldüğünü görüyoruz.

Buradan çok net ifade ediyoruz! Bütün süreci “Öcalan’ın Özgürlüğüne” indirgemek, Tek kelimeyle sürece ihanet olur! Toplumsal birliğin, kardeşliğin tesisi için çıkılan bu yolda, kazanım, -asla- bir kişinin özgürlüğü olmamalıdır! Yaklaşık 50 yıl boyunca yapılan en büyük hatalardan birisi: Kürt meselesi ile PKK sorununu birbirine karıştırarak; PKK, Kürtlerin sanki tek temsilcisiymiş gibi görülmesiydi. Şimdi de; Öcalan’ın süreç için tek mercii olarak görülmesi altını çiziyorum -hayati bir hatadır-. Sürecin her bir paydaşı buna dikkat etmek zorundadır.

Diyarbakır’da yapılan “Özgürlük Yürüyüşlerinde” ortaya çıkan görüntüler, “çözüme” ancak gölge düşürmüştür. Emniyet güçlerimize karşı “düşman” diye bağırmak hiç kimseye, hiçbir çözüm getirmez.

Düşman nidalarının gölgesinde “barış umudu” büyümez, büyüyemez. Bu yüzden; Türkiye’nin tarihsel meselelerinin günlük siyasete alet edilmemesi ve kısa vadeli politik hedeflere meze haline getirilmemesi gerektiğinin altını tekrar tekrar çiziyoruz.

"BİR OYALAMA, BİR KANDIRMACA MI?"

Az değil, bir yılı aştı arkadaşlar. Bir yılı aşan bu sürece rağmen, -hala- Anayasa Mahkemesi kararları uygulanmıyorsa, belediyelere kayyım uygulamaları devam ediyorsa, tweet atan gazeteciler şafak operasyonları ile gözaltına alınıyorsa, asgari ücretliler ve emekliler açlığa mahkum ediliyorsa, KHK’lıların adalet talepleri görmezden geliniyorsa, Meclis koridorları mağdurlarla doluysa, işletilen sürecin bir oyalama olmadığını, bir kandırmaca olmadığını kim ileri sürebilir.

AZİZ İHSAN AKTAŞ DAVASI

Hala aynı hatalar devam ediyor. İşte geçtiğimiz günlerde Aziz İhsan Aktaş iddianamesi tamamlandı. Aziz İhsan Aktaş'a 704 yıl belediye başkanlarına 12 ile 415 yıl arasında cezalar istendi. Peki aynı kişiyle, aynı ihaleyi yapan ve hala davası devam eden Elazığ Belediyesine ne oldu?

Diğer AK Partili belediyelere ne oldu? Muhalif belediye başkanlarına 100 yıllık cezaların yağdırıldığı bir yerde AK Partili belediyelere birkaç yıl bile ceza düşmeyecek mi? Bu arada, hakkında 704 yıl istenen Aziz İhsan Aktaş elini kolunu sallayarak dışarıda geziyor; biz böyle yaparsak adaleti güveni nasıl sağlayacağız! İç cepheyi böyle yaparsak nasıl güçlendireceğiz!

"TÜRKİYE EKONOMİSİ NASIL YÖNETİLİYOR?"

Bizim taşımız toprağımız altın. Elimizi attığımız topraktan cevher fışkırıyor. Ama soru şu: Toprağımızın altı bu kadar zenginken, toprağımızın üstünde yaşayan insanımız neden fakir?
Gelin, şöyle bir geçtiğimiz haftanın ekonomi fotoğrafını çekelim: Altın rekorlar üstüne rekor kırıyor, iş insanları ard arda gidişatın çok kötü olduğunu vurgulayan demeçler veriyor, geçtiğimiz aya göre kapanan şirket sayısının %23 arttığı manşetlere düşüyor. Geçen hafta, bu kürsüden

200 rayı gösterip, Türkiye ekonomisinin nasıl yönetilemediğini anlatmıştık.
Ertesi gün, Türkiye’nin en büyük banknotunda imzası olan eski Merkez Bankası Başkan Yardımcısı kendi ülkesini, kendi milletini, kendi hazinesini dolandırmaktan tutuklandı!

Bir ülkenin parası, o ülkenin itibarıdır! Bu skandal sadece bir kişinin üzerinden okumak yetmez! Bu çürümüş ve yozlaşmış bir sistemin ifşasıdır. Hep söyledik yine söylüyoruz: Bizim insanımız da var, toprağımız da var, madenimiz de var, paramız da var. Ancak bunlara; millet adına sahip çıkan iktidarımız yok!

"SİZE KAÇ GECE LAZIMDI?"

İşte böyle bir düzende Türkiye’de ekonomiden umutlu iki kişi kaldı. Biri Hazine ve Maliye bakanı, diğeri Merkez Bankası Başkanı. Merkez Bankası Başkanı Sayın Karahan, geçtiğimiz günlerde yine çok stratejik bir açıklamada bulundu: Diyor ki: “Güven bir gecede inşa edilmez” Sayın Karahan’a soruyorum; Size kaç gece lazımdı?

AK Parti iktidara geleli, tam 8024 gece geçmiş. Bu 8024 gecede, ne olmadı ki; güven tesis etmek için süre talep ediyorsunuz? Bu iktidar için yapılacak en güzel şey Bu “bin bir gece” masalına son vermektir.

Biz, imtiyazlıların; bin bir gece masallarına son verip, onları milletin gerçekleriyle yüzleştireceğiz.

"MİLLETİN GERÇEĞİ: VERGİ"

Gelelim Sayın Şimşeğe. Bütçe maratonu yaklaşırken, Sayın Şimşek mesaiyi biraz daha fazlalaştırdı. Anladığımız kadarıyla, sene bitmeden; yeni vergilerle hazineyi doldurmaya çalışıyor. Yapılan yanlış yatırımları, peşkeş çekilen madenleri, lüks ve israfa yapılan harcamayı görmeyen iktidar bunlar yüzünden boşalan hazineyi açık veren bütçeyi ya vergileri artırarak ya her gün yeni vergiler icat ederek ya da ceza keserek doldurmaya çalışıyor.

Hazine ve Maliye Bakanlığı; Artık “Vergi Bakanlığına” dönüşmüş durumda. Ranta para lazım, vergi koy. Faize para lazım, vergi artır.

BÜTÇEDE NE KADAR VERGİ VAR?

Şöyle ifade edelim: 2026 bütçesine göre bu milletten 15,6 trilyon vergi toplanacak. Tekrar ediyorum 15,6 trilyon. Ama bu para da yetmeyecek. Bizden toplanan her 100 liralık verginin 21,4 lirası faize gidiyor. 2026 yılında otoyol ve köprülerden garanti geçişler için ayrılan bütçe 103.3 Milyar TL. Geçmediğimiz, geçilmeyen yollara bizim paramızı verecekler. Sadece bununla iki tane daha Osmangazi Köprüsü yapabiliyoruz. Ne kadar vergi alırsanız alın, bu kafayla hazine mi dolar? Bütçe mi denkleşir?

Ha bu arada delikli hortumla yangın söndürmeye çalışan Mehmet Şimşek'in selamını aldınız mı, bilmiyorum! 2026'da da emekliye, işçiye, asgari ücretliye, memura, çiftçiye gün yüzü yok diyor. Nerede söylüyor işte bu 2026 bütçesinde diyor!

Emekliye sabırlı ol, işçiye biraz daha fedakârlık yap, memura biraz daha ‘idare et’ kardeşim, çiftçiye ölmüşsün ama ağlayanın yok, faizcilere ise içiniz ‘rahat olsun' diyor.
Biz; milletimizin alın terini faize peşkeş çeken bu selamı almıyoruz! Almayacağız ve bununla sonuna kadar mücadele edeceğiz.

ASGARİ ÜCRET TARTIŞMALARI BAŞLADI

Sayın Şimşek bütçede millete selam verdiği gibi; ABD’den de kara haberi verdi.
“Bu yıl yüksek enflasyonu düşüremeyeceğiz. Çünkü zirai don ve kuraklık üretimi kötü etkiledi” dedi. Enflasyon hedefi tutar tutmaz tartışmaları devam ederken, Asgari ücret görüşmeleri başladı.

Geçtiğimiz yıl da asgarî ücret artışını bu tahminlere dayanarak yapmışlardı. İktidar şimdiden TÜİK aracılığıyla altyapıyı hazırlamaya rakam oyunlarıyla asgarî ücretliye üç kuruş zam vermenin derdine düşmüş durumda.

Lafı çok uzatmaya gerek yok! Gıda enflasyonun %36 olduğu, kira enflasyonunun %70 olduğu, bankaların “kira kredisi” vermeye başladığı, eğitim enflasyonunun %66 olduğu, doğalgaz fiyatının %44 arttığı bir Cumhuriyet Altının 40 bin TL olduğu bir ülkede asgari ücret AK Parti’nin değil, Milletin ihtiyacına göre belirlenir.

Öncelikle, asgari ücret artık açlık sınırına yenilmemeli. Açlık sınırına 1 ay bile dayanamayan zam olmaz. Dolayısıyla buradan ilan ediyoruz: Asgari ücret -en az- %50 zam ile 33 bin lira olmak zorundadır. Bundan bir kuruş aşağısının kabul edilmesi mümkün değildir! Bunun altındaki her rakam bu millete zulümdür, emek hırsızlığıdır.
Biz bu süreçte asgari ücretlimizin, emekçimizin yanındayız. Haklarını sonuna kadar savunacağız!

"BU BAKANLAR NEREYE BAKIYOR?"

Çok ilginç bir dönemden geçiyoruz… 23 yıllık bir iktidar… İnsan sormadan edemiyor: Bu iktidar, bu iktidarın bakanları nereye bakıyor?
Türkiye'de çeteler cirit atıyor, trafik ringe dönmüş, torbacılar; caddelerde, sokaklarda okul önlerinde kol geziyor, insanlar sokaklarda yürüyemez olmuş ama içişleri bakanına göre Türkiye dünyanın en güvenli ülkesi.

Gazeteciler, yaptıkları haberlerden dolayı gözaltına alınıyor, yolsuzluk ayyuka, kayyımlar makam odalarına çıkmış, muhaliflere, iktidara eleştiride bulunanlara; şafak operasyonları düzenleniyor. Ama adalet bakanına göre Türkiye bir hukuk devleti.

Enflasyon rakamları rekor üstüne rekor kırıyor, altın, dolar, euro almış başını gidiyor, insanlar borç sarmalında ama hazine ve maliye bakanına göre Türkiye ekonomisine güven duyuluyor.
Girdi maliyetleri, üretimi karşılamayan çiftçi kan ağlıyor, ülkede hayvancılık bitme noktasına gelmiş, her yıl on binlerce hektar ormanlık alan yanıp kül olurken sadece izlemekle yetinen tarım ve orman bakanına göre Türkiye dünyaya örnek gösteriliyor.

Tekraren soruyorum arkadaşlar: Bu bakanlar nereye bakıyor? Milletin gerçeğini görmemek için yüzlerini nereye çevirmişler? Ya sosyal medyada siyaset, ya da yandaş televizyonlarda hamaset yapıyorlar!

Yorum Yazın

ÖSYM sistemine sızıp öğrencilerin tercih listesini değiştirmişler!

Bartu Soral PKK açılımının biteceği tarihi açıkladı

Özgür Özel'den Akın Gürlek'e 3 soru geldi

'Autumn’s Dream' Sonbaharın Duygusal Dokunuşunu Sanata Taşıdı

Polis promosyon ihalesine büyük tepki var

'Kara para, küresel güveni sarsıyor'

'Yürütülen ekonomi politikalarının adı, zulümdür'

'Elde edilen kazanç bir kişinin özgürlüğü olmamalı'

Trump Çin vergisini yüzde 155'e çıkardı

Ev sahiplerinin vergi yükü yüzde 100 artacak

FİLM-SAN 29 KATEGORİDE ÖDÜL VERECEK

Gümrük denetimlerinde 8,8 milyar TL’lik ceza

Ümraniye Belediyesi'nden “Evimde Güvendeyim” projesi

İBB iştiraklerinden 210 kişi ifadeye çağrıldı

Asgari ücret en az 55 bin lira olmalı

Konya Büyükşehir Belediyesi'ne ait fırında infial yaratan görüntü

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kuveyt Emiri Sabah ile görüştü

İletişim Başkanı Duran'dan CHP Genel Başkanı Özel'e tepki

'Narko Kapan Mersin'le 3 organize suç örgütü çökerildi'

'Yeni bir 'Yassıada çetesi' kurmak istediğini ilan etmiş oldu'

'Halkın kendi adaletini sağlama içgüdüsünü tetikleyebilir'

TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ Asgari Ücret Tespit Komisyonu’na katılmayacak

Dünyaya Kuzey Kıbrıs'ı tanıyın diyorsanız önce kendiniz tanıyacaksınız

Her polis trafik cezası kesemeyecek

Brent petrol fiyatı 52 dolara gerileyecek

34. Yıllık ESGE Kongresi İstanbul’da Düzenlendi

Paribu ve Papara'ya yasa dışı bahis operasyonu

'Diyanet’in bütçesi üç bakanlığın toplamını aştı'

'KKTC Türkiye’ye katılmalıdır'

11 ilde lüks otomobil operasyonu

Yükleniyor

Trump Çin vergisini yüzde 155'e çıkardı

Eski Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy cezaevine giriyor

İsrail, bu kez Refah'ı vurdu

Kazakistan’da Benzin, su, elektrik ve doğalgaza zam yasaklandı

Madagaskar’da ordu yönetime el koydu

'İki devletli çözüm uygulanmazsa bölge mahvolur'

Netanyahu Trump’a Golan işgalini de onaylattı

'Kırmızı çizgiyi aşmayın'

MIT'den Trump yönetiminin "federal fon" anlaşmasına ret

Trump Çin'e köpürdü, ABD borsaları çakıldı

Emine Ün'ün dönüşü muhteşem oldu

Jenna Ortega'nın önü ayrı arkası ayrı olay

Cemre Baysel Cannes'ı yıktı geçti!

Melis Sezen’den sürpriz değişim!

'Hiçbir zaman böyle şeylerle bir ilgim olmadı'

Berrak Tüzünataç'tan yaza veda pozları

Sütyen alamıyorum

'İnsanların kafasını şişirmeyin'

Serra Arıtürk dantel elbisesiyle mest etti!

Salma Hayek, 59. yaşını kutladı!

Otomobil fiyatları yeniden yükselişe geçebilir

FIAT “Grande Panda” Türkiye’de

YGD “Türkiye’nin En Beğenilen Otomobili”ni Seçiyor

BYD'de Türkiye yatırımını İspanya'ya yapıyor

120 klasik araç, tarihi güzelliklerde yarışacak

Otomobil ithalatına yeni ek vergi

Motosiklet satışları rekor kırdı

Hyundai’nin fabrikasına şok baskın: 475 gözaltı

'Eğitim, ülkemizin geleceğine yapılacak en değerli yatırımdır'

Elektrikli otomobillerin pazar payı yüzde 18,5'e ulaştı

Diz yıpranmasının en önemli sebebi fazla kilolar!

Diyarbakır İl Sağlık Müdürü'ne 'makam aracı' soruşturması

'Yakında kalp damar ameliyatı yapacak hekim bulamayabiliriz'

İlaç krizi Meclis'e taşındı!

Sağlıkta yapay zeka hangi seviyede?

Borcunu ödemeyen sağlık hizmeti alamayacak

22 yılda özel hastane sayısı yüzde 103,7 arttı

Akademisyenlerden SGK'ya usulsüz tahsilat

Filtre kahve içerken bir daha düşünün

VR ile Meme Sağlığı Eğitimi İstanbul’da Farkındalık Buluşmasına Dönüştü

'Karamsarlığa sürükleyen içeriklere müsamaha gösterilmeyecek'

Abdulkadir Çay, Basın İlan Kurumu Genel Müdürlüğüne atandı

'Valiye şemsiye var, gazilere yok' haberine gözaltı

Elazığ'da gazeteciye pompalı tüfekli saldırı

Gazeteci Hakan Tosun'un beyin ölümü gerçekleşti

Yerel gazeteler birer birer kapanıyor!

UGASDER, Gazze İçin Üsküdar’da Bir Araya Geldi

Gazeteci Serkan Candaş’a Prestijli Ödül!

Yüzüncüyıl Gazeteciler Derneği’ne ‘En Aktif Gazetecilik Ödülü’

Ahmet Hakan, uçaktaki soru skandalını itiraf etti!

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.GALATASARAY A.Ş. 9 8 0 1 18 25
2.TRABZONSPOR A.Ş. 9 6 1 2 8 20
3.FENERBAHÇE A.Ş. 9 5 0 4 8 19
4.GAZİANTEP FUTBOL KULÜBÜ A.Ş. 9 5 2 2 1 17
5.GÖZTEPE A.Ş. 9 4 1 4 8 16
6.SAMSUNSPOR A.Ş. 9 4 1 4 4 16
7.BEŞİKTAŞ A.Ş. 8 4 3 1 2 13
8.CORENDON ALANYASPOR 9 3 2 4 2 13
9.TÜMOSAN KONYASPOR 8 3 3 2 3 11
10.HESAP.COM ANTALYASPOR 9 3 5 1 -5 10
11.KASIMPAŞA A.Ş. 9 2 4 3 -3 9
12.ÇAYKUR RİZESPOR A.Ş. 8 2 4 2 -3 8
13.GENÇLERBİRLİĞİ 9 2 5 2 -4 8
14.İKAS EYÜPSPOR 9 2 5 2 -5 8
15.KOCAELİSPOR 9 2 5 2 -6 8
16.RAMS BAŞAKŞEHİR FUTBOL KULÜBÜ 8 1 4 3 -2 6
17.ZECORNER KAYSERİSPOR 9 0 4 5 -14 5
18.MISIRLI.COM.TR FATİH KARAGÜMRÜK 9 1 8 0 -12 3