Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısında konuşan YİK Başkanı Ömer Aras, Türkiye ekonomisinin en temel sorununun yüksek enflasyon olduğunu belirterek, fiyat istikrarının bir an önce sağlanması gerektiğini söyledi. Aras, “Fiyat istikrarı, ekonomimizin en önemli sorunu. Bunu mutlaka çözmeliyiz” dedi.
Aras, “Yüksek enflasyon sadece fiyatların yükselmesi değildir. Toplumun her hücresine yayılan bir bozulma ve istikrarsızlık hâlidir. Ekonomik rasyonaliteyi ve gelir dağılımını bozar, güveni aşındırır, sosyal yapıyı zedeler” ifadelerini kullandı. Enflasyonla mücadelede özel sektör ve kamunun birlikte hareket etmesi gerektiğini vurgulayan Aras, “Mümkün olan en kısa zamanda enflasyonu düşük tek hanelere indirmeliyiz” diye konuştu.
Mayıs 2025 itibarıyla Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre enflasyonun yüzde 35,4 seviyesinde olduğunu hatırlatan Aras, savaş halindeki ülkelerle kıyas yaptı: “Savaşan Ukrayna’da enflasyon yüzde 15, Rusya’da yüzde 10 civarında.”
Aras, 2023 ortasından bu yana uygulanan para politikası ağırlıklı ekonomik programın enflasyonda yumuşak iniş hedeflediğini belirtti. “2023 yılının ortasından beri enflasyonda yumuşak inişi tercih eden, zamana yayılmış, para politikası ağırlıklı bir ekonomik program uyguluyoruz. Reel faizle bunu kontrol eden, makro ihtiyati tedbir denilen, ağırlıklı olarak kredi büyümelerini kontrol altında tutarak talebi frenleyen bu yaklaşım; enflasyonda bir düşüş trendi yakaladı” dedi.
Merkez Bankası’nın rezerv politikalarına da değinen Aras, “2023 Mayıs ayında -60 milyar dolara kadar düşmüş olan swap hariç net döviz rezervleri artarak 2025 yılı Mart ayında artarak +65 milyar dolara yükseldi” ifadelerini kullandı. Aras, dövizdeki dalgalanmalara müdahale edildiğini hatırlatarak, “Yükselen reel faiz, ekonomik büyümeyi olumsuz etkilerken enflasyonu düşürme yönünde olumlu katkı verebilir. Düşen enflasyonla birlikte faizler de düşecektir. Bu sürecin uzamasının sanayici açısından önemli bir yük oluşturduğu açıktır. Bununla birlikte buradan tek çıkış yolunun kalıcı, düşük enflasyon olduğunun altını çizmek istiyorum” değerlendirmesinde bulundu.
Jeopolitik gelişmelere ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Aras, içe kapanmacı eğilimlere karşı uyardı. “Bugün birçok ülke belirsizlik karşısında stratejik otonomi arayışına yöneliyor. Ancak bu kavram çoğu zaman içe kapanma, savunma refleksi ya da küresel düzenden kopuş gibi yanlış yönelimlere evrilebiliyor” dedi. Aras, Türkiye’nin güçlü ekonomik ve jeopolitik kapasitesiyle küresel değer zincirlerinde daha etkin rol oynayabileceğini ifade etti:
“Oysa biz hem ekonomik hem de jeopolitik kapasitesi yüksek bir ülke olarak stratejik aklımızı etkili kullanmak suretiyle Gümrük Birliği’ni güncelleyerek, yatırımcılara öngörülebilirlik sağlayarak, ihracata dayalı verimli ekonomik büyüme ve zenginleşme imkânı yaratacak ortamı sağlayabiliriz. Bu kapasitenin gerçeğe dönüştürülmesi bizim elimizde. Bu mümkündür ve gereklidir. Bu ancak tüm paydaşların katkısıyla yapılabilir.”
Toplantıda konuşan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ise küresel ticaret sisteminde yaşanan dönüşüme dikkat çekti. “ABD’nin uygulayacağını duyurduğu gümrük vergileri, son 80 yılın en yüksek düzeyine işaret ediyor. Gümrük vergilerindeki artış sonrasında nasıl bir küresel ticaret düzeninin ortaya çıkacağı uzun yıllar içerisinde netleşecek” dedi.
“Bugün küresel sistemin radikal bir biçimde değiştiğine tanık oluyoruz. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana küresel sistemin tasarımında en etkili aktör olan ABD’de yaşanan gelişmeler tüm küresel sistemi etkiliyor. Bildiğimiz dünya kökten değişiyor” diyen Turan, yeşil ekonomi, yapay zekâ ve demografik değişim gibi alanlardaki dönüşümlerin jeopolitik kaymalarla birleştiğini söyledi.
Türkiye’nin büyüme verilerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Turan, üretim tarafındaki zayıflığa işaret etti. “Türkiye’de 2025 yılının ilk çeyreğinde açıklanmış olan büyüme verilerine baktığımız zaman, ekonomideki yavaşlamanın teyit edildiğini görüyoruz. Gayrisafi yurt içi hasıladaki yıllık bazda yüzde 2’lik büyümeye karşılık, imalat sanayi yüzde 2,4 küçüldü” dedi.
“Büyümeyi, bir süredir büyümeyi sanayi üretimi dışındaki faaliyetler sürüklüyor. 2022’den bu yana gayrisafi yurt içi hasıla yüzde 4,5 büyürken, sanayi yüzde 1,1; tarım ise yüzde 1 büyüdü. Hiç şüphesiz Türkiye gibi büyük bir ekonomi için sanayisiz bir büyüme modeli elbette düşünülemez.”
Turan, sadece para politikasıyla sorunların aşılamayacağını ifade etti: “Ekonomi sadece para politikasından ibaret değil. Para politikaları ile elde edilebilecek kazanım gerekli, fakat yeterli değil. Ekonomimizi daha rekabetçi kılacak yapısal dönüşümleri de hayata geçirmeliyiz. Enflasyonla mücadele devam ederken, reel sektörün sıkıntılarını aşma ve hane halkı refahını güçlendirme yollarını da bulmak önemli.”