Hür Düşünce Hareketi 2. Olağan Genel Kurulu’nda konuşan Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin “zihniyet, ahlak–adalet, yargı, sosyo-ekonomi ve kurumsal devlet” alanlarında reform değil, devrim ihtiyacı olduğunu vurguladı. “Hür düşünce iklimi olmadan fikir gelişmez” diyen Davutoğlu; kimlik, tarih bilinci, yolsuzlukla mücadele, gelir adaleti ve devlet kurumlarının çöküşü başlıklarında kapsamlı değerlendirmeler yaptı. Konuşmasında AK Parti’den ayrılış sürecini “siyasi ahlak çizgisi” olarak anlatan Davutoğlu, “Yolsuzluğa kim bulaşırsa karşısındayım” mesajı verdi; özel ‘yolsuzluk ihtisas mahkemeleri’ önerisini açıkladı.
Davutoğlu, söze Hür Düşünce Hareketi Genel Başkanı Süleyman Aksoy'a, siyasi partiler ve STK temsilcilerine teşekkür ederek başladı; hareketin 17 Eylül 2022’deki kuruluş kongresini hatırlattı. 17 Eylül’ü “hüzün ve muhasebe” günü olarak niteleyip, Fatin Rüştü Zorlu ile Adnan Menderesin idamlarına atıf yaptı: “İdam demiyorum; bu bir şehadettir.”
Konuşmasının girişinde, Türkiye’nin “sen–ben değil, biz diyebilen bir kültüre” ihtiyacı olduğunu vurgulayan Davutoğlu, “insanoğlunun varoluşsal iki arayışını” güvenlik ve özgürlük olarak tanımladı; özgürlük olmadan akıl ve vicdanın zedeleneceğini belirtti. “Hür düşünce ancak bir iklimde şekillenir; çöl ikliminde gül yetişmez. Türkiye son yıllarda düşünce açısından çölleşti, düşünce takdir edilmiyor,” dedi.
Oxford’da verdiği dört konferansı, Londra Üniversitesi’ndeki gün boyu dersini ve “Genocide in Gaza” kitabının Avam Kamarası’ndaki tanıtımını aktaran Davutoğlu, Oxford Union başkan yardımcısının bir Türk olduğunu vurguladı; Ahmet Kubilay örneğiyle “gençlerin özgürlük ortamını Türkiye’de bulma kaygısını” paylaştı: “Özgürlük iyiyi çeker. Fatih’in sağladığı adalet İstanbul’u ilim merkezi yaptı.”
Türkiye’nin Afro-Avrasya merkezindeki jeopolitik konumunu hatırlatan Davutoğlu, Fukuyama’nın “Tarihin Sonu” tezini genç yaşta eleştirdiğini anımsatıp “Tarih hızlandı, teknolojiyle daha da hızlanıyor” dedi. Yapay zekâ ve robotikte, “kendi kendini düzelten ve öğreten robotlara” geçişin insanlık için varoluşsal sonuçlar doğurduğunu söyledi.
İkinci Dünya Savaşı sonrası düzenin (BM, IMF, DB, DTÖ, UNESCO) sarsıldığını; 2020’de yayımladığı “Sistemik Deprem ve Dünya Düzeni” çalışmasını anımsatarak Türkiye’nin bu “deprem”e ehliyetli kadrolarla hazırlanması gerektiğini vurguladı: “Beni gelecek seçim değil, Türkiye’yi bu travmada ayağa kaldıracak ehliyet ilgilendirir.”
Londra temaslarında eski dışişleri bakanlarına Trump’ın tutumunu eleştirdiğini söyleyen Davutoğlu, İsrail’le normalleşme çerçevesindeki imzalara rağmen ateşkesin işlemediğini, Filistinlilerin ölmeye devam ettiğini vurguladı. Orta Doğu’ya “bataklık” diyerek uzak durma yaklaşımını coğrafya bilgisi eksikliği saydı; Türkiye’nin Balkanlar-Kafkasya-Ortadoğu ile organik bağlarına dikkat çekti.
“Reform eşiği geçildi; radikal değişiklik lazım” diyen Davutoğlu, beş başlıkta devrim önerisini detaylandırdı:
1) ZİHNİYET DEVRİMİ: KİMLİK VE TARİH BİLİNCİ
Kapsayıcı kimlik vurgusu: “Sünni-Alevi, Türk-Kürt ayrışmasını aşmadan demokrasi kurulamaz. Herkes bu ülkenin eşit vatandaşıdır.”
Kılıçdaroğlu tartışması hatırlatması: “Bir Kürt ya da Alevi’nin cumhurbaşkanı olup olmayacağını tartışmak, Cumhuriyetin felsefesini anlamamaktır.”
Anadil saygısı: “Toros’taki Türkçem ne kadar mukaddesse, Dicle kıyısındaki Kürtçe de o kadar azizdir.”
Tarih sürekliliği: Selçuklu-Osmanlı-Cumhuriyet çizgisinde kopuş değil devamlılık; dışlayıcı karşıtlıkları sonlandırma çağrısı.
2) AHLAK DEVRİMİ (ADALETLE BİRLİKTE)
Siyasi hayatına siyaset dışı duruşla başladığını, AK Parti kapatma davası(2008) sırasında demokrasi için sorumluluk alarak Dışişleri Bakanlığına geçtiğini anlattı.
Başbakanlıktan ayrılış: Şeffaflık, imar-ihale-siyasetin finansmanı düzenlemelerinde direniş gördüğünde “Buraya kadar” dediğini, siyasi ahlak çizgisi çektiğini söyledi.
“Kendi genel başkanı olduğu partiden, ilkelerinden sapıldığı için ayrılıp yeni parti kuran ikinci örnek yok,” diyen Davutoğlu, linçlere rağmen ahlak çizgisini koruduğunu vurguladı.
3) YARGI VE YOLSUZLUKLA MÜCADELE DEVRİMİ
17–25 Aralık için “hükümet darbesi” derken yolsuzlukla mücadelede taviz vermediğini söyledi; “Kim olursa olsun, beytülmale uzanana karşıyım.”
Yeni öneri: Geçici süreyle (3–5 yıl) “yolsuzluk ihtisas mahkemeleri” kurulması; en tecrübeli hukukçulardan oluşan bağımsız heyetlerle iktidar-muhalefet ayrımı gözetmeksizin dosyaların görülmesi.
Türkiye’de yargının tarihsel olarak araçsallaştırıldığı (27 Mayıs, 12 Mart, 28 Şubat, FETÖ vb.) dönemleri anımsatarak herkesin güveneceği yargı devrimi çağrısı.
4) SOSYAL-EKONOMİK DEVRİM: ÜRETİM VE GELİR ADALETİ
Ekonomiyi finans göstergelerine indirgeme eleştirisi: “Sıkılaştırma üretimi boğdu; iş dünyası ‘bu şartlarda üretim olmaz’ diyor.”
Enflasyon hedefiyle başlanmasına rağmen artışa işaret etti; çözümün üretim odaklı dönüşüm ve gelir-servet adaletiyle mümkün olduğunu belirtti.
2014 yapısal dönüşüm paketinin hayata geçirilmesi hâlinde kişi başına gelirin 30 bin dolar düzeyine çıkabileceğini söyledi.
Yol haritası: Vergi düzeni, kamu tasarrufu, teknoloji-istihdam dönüşümü, tarım-sanayi entegrasyonu.
5) KURUMSAL DEVLET DEVRİMİ: LİYAKAT VE PLANLAMA
Devlet kurumlarında çöküş tespiti; “Bakanlık kavramı çöktü, koordinasyon yok.”
Devlet Planlama Teşkilatının kapatılmasını “devlet aklına aykırı” buldu; ehliyet-liyakat temelinde kurumların yeniden tanzimini istedi.
“Devlet yönetirken tevazu gösterilmez; ehliyet tartışılmaz,” vurgusu yaptı.
Davutoğlu, Hacı Bektaş-ı Veli ve Mevlâna türbelerinden ücretleri kaldırma kararını hatırlatıp herkesin “Ben bu ülkenin parçasıyım” diyeceği kültür milliyetçiliğini savundu. “Suratı asık olan, kendisiyle kavgalıdır; önce kendimizle barışacağız,” dedi.
Toplumsal dönüşümde siyasetin belirleyiciliğine işaret eden Davutoğlu, başbakanlığı döneminde yakınını kamu kurumunda çalıştıran bir bürokratı gece yarısı görevden aldığını, bunun bürokraside caydırıcı etki yarattığını anlattı: “Ahlak yoksa ben yokum.”
Tarihsel dönemeçleri hatırlatarak tarafsız, eşit, güven veren yargı için kurumsal devrim gerektiğini yineledi: “Bugün hukuk, gücü elinde tutanın siyaseti için araçsallaştırılıyor. Bu çizgi Cumhuriyet öncesinden bugüne uzanan bir hastalıktır.”
MÜSİAD, TÜSİAD, İSO ve sektör dernekleriyle son dönemde yaptığı görüşmeleri aktaran Davutoğlu, finansal sıkılaşmanın üretime baskısını raporladığını; finans göstergesi odaklı yaklaşımın enflasyonu düşüremediğini söyledi. Çözüm olarak “üretim devrimi” ve gelir adaleti devrimini, yeni vergi mimarisini ve kamu tasarrufunu işaret etti.
Hür Düşünce Hareketi’nin “Yeni yolculuk” temasını “yerinde” bulan Davutoğlu, yıllar önce dile getirdiği “Ya yeni hâl, ya izmihlâl” sözünü anımsatarak konuşmasını tamamladı:
“Allah, hür vicdanla ahlak ve dürüstlükle yürüyenleri menzile ulaştırsın.”