Gelecek Partisi Bursa Milletvekili Cemalettin Kani Torun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda görüşülen ve Diyanet İşleri Başkanlığı'na ilişkin düzenlemeleri de içeren torba kanun teklifi üzerine yaptığı konuşmada dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu.
Dindar kesimlerin geçmişte yaşadığı mağduriyetleri hatırlatan Torun, bugün aynı çevrelerin iktidarda bulunmasına rağmen dini değerlerin siyaset eliyle araçsallaştırıldığını savundu:
“10 yıllar boyunca Türkiye'de dindarlar ağır baskılar yaşadı. Haklarını müdafaa etmek için büyük mücadeleler verdiler. O dönemlerde başörtüsü yasağı başta olmak üzere, dini kimliklerini korumak isteyen milyonlarca insan eğitimden iş hayatına kadar pek çok alanda engellerle karşılaştı. Katsayı gibi uygulamalarla üniversite kapıları kapandı. Siyasi partileri, STK’ları yasaklandı. Fişlemelere ve engellemelere maruz kaldılar. Ancak bu nesil o baskı döneminde ahlaki duruşundan asla taviz vermedi.”
Torun, bu süreçte ortaya çıkan kuşağın adalet, merhamet ve mütevazılık değerlerine sıkı sıkıya bağlı kaldığını belirtti ve bu gençlerin bir kısmının zamanla siyasal alanda etkin hale geldiğini vurguladı. Ancak bugün yaşanan ahlaki dönüşümle birlikte söz konusu değerlerin kaybedildiğine işaret ederek, “Kaderin cilvesine bakın ki aynı iktidarın ellerinden bugün ahlaki üstünlük dediğimiz o kuşatıcı yol gösterici pusula kayıp gitti. Maalesef geçmişin mağdurları bugün mağrur oldu. Yaşanan ahlaki çöküntünün failleri haline geldiler.” dedi.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın asli görevinden uzaklaştığını savunan Torun, “Maalesef Diyanet İşleri Başkanlığı ise bu ahlaki çöküntüye müdahale etmek, bu yangına su serpmek yerine güncel siyasi gelişmeleri yansıtan hutbeler hazırlamakla meşgul oluyor. Gençlerin her geçen gün ateizme, deizme doğru koşmasının altında yatan sebepleri araştırmıyor,” ifadeleriyle kuruma yönelik eleştirilerini sürdürdü.
İktidarın dini değerleri kendi politikalarının meşruiyeti için kullandığını öne süren Torun, “Toplumun ortak paydası olan İslamiyet'e ait argümanlar, siyasetin doğası gereği tartışmalı olan politik hamlelere kalkan yapılmakta. Gençlerimiz bu nedenle İslami değerlerle karşı karşıya gelmekte, hatta bu değerlerden uzaklaşmakta. Maalesef İslami değerler yolsuzluklara kalkan yapılmaya çalışılıyor,” değerlendirmesinde bulundu.
Geçmişte inancı nedeniyle kamusal alandan dışlanan kişilerin bugün liyakat yerine torpili öncelediğini ve benzer adaletsizlikleri sürdürdüğünü söyleyen Torun, “Başörtüsü veya dini kimliği sebebiyle üniversitelere, kamu kurumlarına alınmayanlar, bugün mülakatlarla liyakatin yerine torpili koyarak kul hakkı yemektedir. 28 Şubat'ta türlü bahanelerle işlerinden olanlar, şimdi iktidar ve güç ellerine geçtiğinde gazetecileri, milletvekillerini, belediye başkanlarını hapsetmekte bir beis görmüyor,” dedi.
Gençlerin bu tablo karşısında inançtan uzaklaştığını vurgulayan Torun, “Bolca retorik ve İslami terminoloji ile yapılan konuşmalardan sonra, işlerimizde ve ilişkilerimizde bu değerlerin yaşanmadığını fark eden gençlerimiz bu iki yüzlülüğü görünce dinden soğuyor. Müslüman, elinden ve dilinden insanların emin olduğu kişidir. Şimdi öyle mi acaba?” diye sordu.
Son olarak dinin yalnızca bireysel alanlara sıkıştırılmaması gerektiğini dile getiren Torun, “Ahlakı sadece belden aşağıya indirgeme yanlışından vazgeçip, devlet hayatında yolsuzluk ve hırsızlığa karşı net duruş göstermek, hakkaniyetli uygulamalar yapmak gerekmektedir. Unutmayalım ki devletin dini adalettir,” diyerek sözlerini Maide Suresi'nin 8. ayetiyle tamamladı: “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutun, adil şahitler olun. Bir topluluğa karşı duyduğunuz kin sizi adaletten ayırmasın.”