Türk hazır giyim sektörü, küresel ticarette uzun yıllardır sürdürdüğü güçlü konumunu son dönemde hızla kaybediyor. Öyle ki dünyanın en büyük tedarik zincirlerinden biri olmasına rağmen 2025’in ilk yarısında dünya ticareti büyürken ihracatı daralan tek ülke Türkiye oldu. Hazır giyim sektörünün kapsayıcılığı en yüksek sivil toplum kuruluşu olan Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD), Ekim ayında düzenleyeceği 18. İstanbul Hazır Giyim Konferansı öncesinde bir basın toplantısı yaptı. TGSD Başkanları Toygar Narbay ve Dr. Ümit Özüren ile TGSD Ekonomi Danışmanı Dr. Can Fuat Gürlesel’in katılımıyla düzenlenen toplantıda, sektörün tarihi kırılma noktasına geldiğini gösteren veriler paylaşıldı ve rekabet gücünün yeniden kazanılabilmesi için atılması gereken adımlar vurgulandı.
Toygar Narbay: “Dezenflasyon programı hem ihracatı hem de yurt içi satışları etkiledi”
Dünya hazır giyim ihracatının 2023 yılında yaşanan sert düşüşün ardından geçtiğimiz yıl itibarıyla toparlanma sürecine girdiğini, Türkiye’de ise bu durumun tam tersinin yaşandığını hatırlatan Narbay, “Özellikle enflasyonla mücadele için uygulanan yüksek faiz-baskılanmış kur politikası sonucu artan maliyetlerimiz, rekabetçiliğimizi kaybetmemize yol açtı. Buna bir de savaş bölgelerindeki yüksek kaybımız eklenince Türk hazır giyim sektörünün ihracatı giderek düşmeye başladı. Bu yılın ilk yarısında da dünya hazır giyim ihracatı geçen yılın aynı dönemine göre %6 artarken; Bangladeş, Vietnam gibi rekabet ettiğimiz ülkelerin payı % 10’un üzerinde yükselirken bizim ihracatımız %6,5 azaldı. Hatta ihracatı düşen tek ülke biz olduk. Türk hazır giyim sektörünün dünya hazır giyim ticaretinden aldığı pay, ilk kez 1990 yılında %3’ün üzerine çıkmıştı. Tam 35 yıl sonra, Haziran 2025 itibarıyla bu oranın altına düşerek 2,96’ya geriledik. Halbuki son 15 yılda aldığımız payın ortalaması %3,67 idi. Geleneksel ve en büyük pazarımız olan AB’deki payımız da 30 yıl sonra %5’in altına inerek %4,65’e düştü. Diğer taraftan dezenflasyon programı, hazır giyim yurt içi harcamalarını da vurdu. Azalan iç satışlar ve bunun yanında geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre %25 artan hazır giyim ithalatı da üretim kapasitemizi hızla kaybetmemize neden oluyor” dedi.
“Yıl sonunda üretimde 2 milyar dolar kayıp, istihdamda 63 bin kişilik düşüş öngörüyoruz”
Rekabet gücü kaybının sonuçlarını değerlendiren Narbay şöyle devam etti; “2022’den sonra azalmaya başlayan hazır giyim ihracatında bu yıl da 1 milyar dolarlık kayıp bekliyor, yılı 16,9 milyar dolar ihracatla kapatacağımızı öngörüyoruz. Bununla birlikte ithalattaki artışın da 1 milyar doları bulmasını bekliyoruz. Çünkü yüksek vergilere rağmen ithalat, içeride üretmekten daha ucuz hale geldi. İhracattaki düşüş ve ithalattaki artış, 2025 yıl sonu itibarıyla 2 milyar dolarlık üretim kaybı anlamına geliyor. Diğer taraftan TGSD olarak yaptığımız modellemeye göre sektördeki her 1 milyar dolarlık kayıp, 31 bin 500 kişinin işini kaybetmesine neden oluyor. Yılın ilk yarısında hazır giyimde 33 bin 724 kişi, tekstilde 22 bin 116 kişi olmak üzere toplamda 55 bin 840 kişilik istihdam kaybı yaşadık. Yine aynı dönemde hazır giyimde 2.527, tekstilde 496 olmak üzere toplamda 3.023 şirket kapandı. Bu yılın başında, devlet destekleri verilmediği takdirde 63 bini hazır giyimden olmak üzere tekstil ile beraber toplamda 100 bin kişilik istihdam kaybı yaşanacağına dair öngörümüzü paylaşmıştık. İlk yarı rakamları, maalesef bu öngörümüzü teyit ediyor. Yıl sonunda hazır giyim istihdamının 520 binli seviyelere kadar düşeceğini tahmin ediyoruz. 2022-2025 yılları arasında %-21,8 olan üretimdeki daralmanın da üzerinde olan istihdam kaybı, sadece üretim değil, beyaz yaka tarafında da işten çıkarmaların olduğunu gösteriyor. Her seviyeden nitelikli çalışanımızı kaybediyoruz; bu, sektör için telafisi olmayan bir kayıp. İstihdam kaybında, döviz bazlı maliyet artışının yanı sıra EYT, tesislerin yurt dışına taşınması ve kapanmaların da önemli bir etkisi var. Öte yandan ülkemizin en çok istihdam sağlayan sektörlerinden biri olan hazır giyim sektöründeki bu tablo, bugün rekor düzeye ulaşan geniş tanımlı işsizliğin artmasına da sebep oluyor.”
Narbay ayrıca, cari işlemler dengesine en net katkı sağlayan sektörlerden biriyken bu katkılarının giderek azaldığını belirterek, 2022’de 18,1 milyar dolar seviyesinde olan net ihracat gelirlerinin 2024’te 13,9 milyar dolara gerilediğini, bu yılın ilk yarısındaki 5,9 milyar dolarlık net ihracat gelirlerinin de kaybın devam ettiğini gösterdiğini söyledi.
“İki yıldır zararına üretim yapıyoruz”
Sektörün maliyet artışları ve rekabet gücü kaybı sonucunda oluşan zararı telafi etmek için fiyat artırdığını ve zorunlu olarak istihdamı düşürdüğünü ancak bunların yeterli gelmediğini ifade eden Narbay, “Sektörümüzün dolar bazlı maliyeti, 2022-2025 yılları arasında %25,8 arttı. Bu zararın karşılanması için satış fiyatlarında %9,6 artış yapılırken istihdam da zorunlu olarak %28,3 azaltıldı. Ancak bunlar bile zararın durdurulmasına yetmedi. TGSD olarak yaptığımız modellemeye göre 2022’de vergi önceki karlılık oranı %10,5 olan bir şirket, 2023’te %5,6 kar ederken 2024’ü %-5,1 zararla kapattı. Bu yıl Şubat ayında da yıl sonu öngörümüzü %-4,6 olarak açıklamıştık. Dolayısıyla iki yıl üst üste zarar eden sektörümüz öz sermayesini de tamamen kaybedecek. Çünkü mevcut para politikaları, sektörümüzün sermayesini koruyacak bir karlılık yaratamıyor. Yüksek enflasyon ve bununla mücadelede kullanılan yüksek faiz-baskılanan kur politikası nedeniyle rekabetçiliğimizi sadece işçilik maliyeti değil, finansman maliyeti kaynaklı da kaybettik. Maliyetten bağımsız, yurt dışındaki rakiplerimizin %3,5 FAVÖK ile sermayelerini koruması yeterli olurken bizde sermayeyi korumamız için elde etmemiz gereken FAVÖK oranı %17,5” diye konuştu.
“Bu fiyatların üzerine çıkmak kolay değil”
Sektörün, katma değerli üretimdeki kilogram başı değerinde 16 dolar seviyesine geldiğini söyleyen Narbay, “Markalaşmadan ve teknik tekstil üretimi yapmadan, geleneksel pazarlara mevcut ürün gamı ile üretim yaparak artık bunun çok üzerine çıkmamız kolay değil. Çünkü geleneksel pazarda ve ürün gamında, fiyat rekabeti dinamiği ön plana çıkıyor. Bizim üretim hacmini ve ölçeği korumak için geleneksel pazar ve ürün gamını da elimizde tutmamız gerekiyor” açıklamasında bulundu.
“Sektör, yurt dışına yatırım seçeneğini daha fazla değerlendirmeye başladı”
Türk hazır giyim sektörünün yeniden toparlanması için Şubat ayında önerdikleri 10 maddelik çözüm önerilerinde bir sonuca ulaşılamadığını, özellikle dünya hazır giyim ticaretinden alınan payın 35 yıl sonra %3’ün altına düşmesiyle birlikte sektörde bir kırılma yaşandığını vurgulayan Narbay, “Bu kırılma neticesinde Türk hazır giyim sektörü olarak yeni alternatifleri değerlendirme zorunluluğuyla karşı karşıyayız. Üretim ve rekabet koşullarının daha uygun olduğu ülkelere tamamen taşınma veya Türkiye’de küçülerek bu ülkelerde yatırım yapma; alıcıların siparişlerini koşulların uygun olduğu ülkelerde üretme yani organizatörlük görevini üstlenerek Türkiye’deki üretim ve istihdamı azaltma seçenekleri giderek daha çok sektör oyuncusunun gündeminde yer almaya başladı. Kamuoyunun da takip ettiği üzere sektörde yurt dışı yatırımları yaygınlaşıyor ve böyle giderse daha da yaygınlaşacak. Neticede kaybeden ülkemiz olacak” şeklinde konuştu.
Dr. Ümit Özüren: “Kısa ve uzun vadeli stratejileri paylaşacağız”
TGSD Başkanı Dr. Ümit Özüren ise dernek olarak yaptıkları çalışmalar ve 7-8 Ekim tarihlerinde düzenleyecekleri 18. İstanbul Hazır Giyim Konferansı hakkında bilgi verdi. Hazır giyim sektörünün yaşadığı sorunların üstesinden gelmek ve sektörün rekabet gücünü artırmak için kapsamlı bir eylem planı üzerinde çalıştıklarını söyleyen Özüren, “Bu doğrultuda hazırladığımız ‘Türk Hazır Giyim Sektörü Strateji Belgesi’ni bu yılın son çeyreğinde, sektörün yol haritasını oluşturacak ‘UFUK 2040 Stratejik Planı’nı ise 2026’nın ilk çeyreğinde yayımlayacağız” dedi.
“Konferansta sektörün izlemesi gereken rotaları ele alacağız”
Bu yılki konferansın temasını ise “Yeni Düzenin Pusulası” olarak belirlediklerini açıklayan Özüren şöyle devam etti; “Bu pusula bize, ‘yeni düzen’, ‘yeni ve uzak pazarlar’, ‘inovasyon’ ve ‘’markalaşma’ olmak üzere bu dönemde izlenmesi gereken dört kritik rotayı gösteriyor. Her biri, sektörün geleceğine yön verecek stratejik odakları temsil ediyor ve sadece yönümüzü değil, birlikte nasıl ilerleyeceğimizi de tarif ediyor. Konferansın ilk gününde bu tema doğrultusunda, değişen ekonomik dengelerden pazarlardaki derinleşme imkanlarına, üretim teknolojilerinden mikro ihracat fırsatlarına kadar pek çok konuyu, ülkemizden ve yurt dışından uzmanlar ve sektör temsilcileriyle birlikte ele alacağız. Her yıl olduğu gibi bu yıl da konferansımızın ikinci gününü hazır giyim ve tekstil sektörünün ihracat kapasitesini artıracak ikili iş görüşmelerine (B2B) ayırdık. Başta Avrupa olmak üzere dünyanın dört bir yanından gelen markaları temsil eden alım grupları, Türkiye’nin önde gelen e-ticaret platformları ve yerli üreticiler doğrudan temas kuracak. Bu kapsamda 1.500’ün üzerinde görüşme yapılacağını öngörüyoruz. Sektörümüzün durumu ve yaşanılan zorluklar ortada ama bizler her şeye rağmen elimizden geleni yapmaya, Türk hazır giyim sektörünü geleceğe taşımak için yılmadan çalışmaya ve bu süreçte TGSD olarak yol gösterici bir rol üstlenmeye devam edeceğiz.”
Hazır giyim sektörünün beklenti ve talepleri
1- Döviz kuru, enflasyonla paralel hareket etmeli ve ihracatçılara, yaptıkları net ihracatın (ithalattan arındırılmış net ihracatları kadar) yüzde 10’u kadar döviz dönüşüm desteği verilmelidir.
2- Eriyen işletme sermayeleri, referans faizin yarısı kadar değişken faiz oranıyla ve uzun vadeli kredilerle tamamlanmalı, reeskont kredilerinde faizin tahsilatı dönem sonunda yapılmalıdır.
3- Emek yoğun sektörlerdeki KOBİ’lere verilen çalışan başı 2.500 TL destek, ölçek gözetmeksizin tüm firmalara verilmelidir. Bölgesel asgari ücret için çalışma yapılmalı ya da asgari ücret için verilen 1.000 TL destek, bölgesel gelişmişliğe göre kademeli olarak artırılmalıdır.
4- Eximbank kredi destekleri 2018’de olduğu gibi toplam ihracat değerinin yüzde 16’sı seviyesine çıkartılmalı, vadeler uzatılmalı, Eximbank tarafından talep edilen banka teminat mektupları %75 oranında KGF ile tamamlanmalıdır.
5- Avrupa Yeşil Mutabakatına uyumun sağlanması için sanayicilerin yapacakları GES yatırımlarına ruhsat almalarının önündeki sorunlar çözülmelidir.
6- İşletmelerin ölçeklerini büyütmelerini sağlayacak yeni teşvik mekanizmaları oluşturulmalıdır. Hazır giyim sektöründe 250 kişi üzerinde istihdamı olan ve toplam firma sayısının %1,3’üne denk gelen firmalar, istihdamın %28’ini, üretimin ise %40’ını gerçekleştirmektedir. Katma değerli üretim için ölçek büyütülmelidir.
7- Çevrim içi kanallardan çevre ülkelere satış yapılabilmesi için mikro ihracat ve KDV iade süreçleri kolaylaştırılmalı; gümrükleme, nakliye maliyetlerini düşürecek düzenlemeler yapılmalıdır.
8- EYT ile kaybedilen tecrübe ve bilgiye sahip iş gücünün işletmelere dönüşünü sağlayacak destekler verilmeli, kayıt dışılığı önlemek için emekli çalışanlardan SGK primi alınmamalıdır.
9- Kadınların iş gücüne katılımlarının sağlanması için eşi sosyal güvenlik sistemine dahil olan ve çalışma hayatında olmayan kadınların SGK primleri 3 yıl boyunca alınmamalıdır.
10- Kadınların iş gücüne katılımlarının sağlanması için yerel yönetimlerin ve bakanlıkların her semte, mahalleye kreş yatırımlarını ihtiyaca uygun şekilde yapması sağlanmalıdır.
Bunlara ilave olarak kısa çalışma ödeneğinin devreye alınması ve ham madde ithalatına getirilen vergilerin kaldırılması da istihdamı korumak için önem taşımaktadır.