Tarih: 03.07.2025 11:53

Orman yangınları atom bombası etkisinde

Facebook Twitter Linked-in

Türkiye yaz mevsimine yine orman yangınlarıyla girdi. İzmir’in Menderes ve Seferihisar ilçelerinde yapıların zarar gördüğü, Bilecik’te ise Kaşıkçı Mahallesi’nin tamamen küle döndüğü son yangınlar, afetin boyutunu bir kez daha gözler önüne serdi. Şiddetli rüzgârın da etkisiyle yangınlar kent merkezlerine kadar ulaştı.

Gerçek Gündem'den Rıfat Kırcı'nın haberine göre, yangınların artık yaz mevsiminin değişmez bir parçasına dönüşmesine rağmen, uzmanlara göre yangını önleyici etkin bir strateji hâlâ geliştirilebilmiş değil. Ormancılar Derneği Başkanı Ahmet Hüsrev Özkara, Türkiye’de ormanları ilgilendiren yasal düzenlemelerin yangınları körüklediğine dikkat çekiyor.

SON 10 YILDA YANGINLAR İKİ KATINA ÇIKTI

Resmî verilere göre Türkiye’de 88 yıllık süreçte yıllık ortalama 1453 orman yangını çıkarken, son 10 yılda bu sayı 2.732’ye yükseldi. Sadece 2021 yılında 140 bin hektar orman alanı kül oldu. Özkara’ya göre bu artış bir rastlantı değil; rant odaklı mevzuat değişikliklerinin doğrudan bir sonucu.

“ORMANLAR FAALİYET ALANINA DÖNÜŞTÜRÜLDÜ”

AK Parti iktidarında orman mevzuatında 40’a yakın değişiklik yapıldığını hatırlatan Özkara, “Ormanları, zeytinlikleri, maden sahalarını düzenleyen yasalar doğanın aleyhine. Bu anlayış, ormanı blok bir ekosistem yerine, çok sayıda faaliyetin yürütüldüğü denetimsiz alanlara dönüştürüyor” diye konuştu. Özkara, sadece Cumhurbaşkanlığı kararıyla orman statüsündeki alanların kolaylıkla yapılaşmaya ya da madenciliğe açıldığını, şu an için 5 bin hektarın bu şekilde faaliyete açıldığını ve toplamda 1 milyon hektarın risk altında olduğunu belirtiyor.

EN BÜYÜK TEHDİT: ENERJİ NAKİL HATLARI

Yangınların çoğunun insan kaynaklı olduğu bilinse de, yanan alanların büyüklüğü açısından enerji nakil hatları başı çekiyor. Özkara’ya göre, hatların bakımsızlığı, trafolardaki arızalar ve denetimsizlik, büyük yangınlara davetiye çıkarıyor. “Sadece 2021 yılında 25 bin 600 hektarlık alanın 4 bin hektarı enerji nakil hatlarından çıkan yangınlarla yok oldu,” diyen Özkara, TEDAŞ, TEİAŞ ve Orman Genel Müdürlüğü’nün denetim görevini yeterince yerine getirmediğini vurguluyor.

YANGINA KARŞI İLK SAVUNMA HATTI: ORMAN KÖYLERİ

Yangınla mücadelenin ilk adımının alevlerin başlamadan önce önlenmesi olduğunu belirten Özkara, orman köylerinin hazırlıklı olması gerektiğini söylüyor. Türkiye’de 23 bin orman köyü bulunduğunu hatırlatan Özkara, bu köylerin büyük kısmının yangına hassas bölgelerde yer aldığına dikkat çekiyor. “Evler yangına dayanıklı malzemeden yapılmalı, köy ile orman arasında tampon bölgeler oluşturulmalı, hayvan tahliyesi ve yaşlıların korunması gibi senaryolar önceden planlanmalı,” diyor.

“ÇÖZÜM UÇAKTA DEĞİL, ÖNLEYİCİ POLİTİKADA”

Havadan müdahale yöntemlerinin yeterince etkili olmadığını savunan Özkara, 400 hektara ulaşan bir yangının Hiroşima’ya atılan atom bombasıyla eşdeğer bir enerji açığa çıkardığını hatırlatıyor. “Bu noktada uçak ya da helikopterle müdahale yetersiz kalır. Önemli olan yangın adedini azaltmak, yangınlara hızla ve yerinde müdahale edecek organizasyonu kurmak,” ifadelerini kullandı.

TECRÜBE YERİNE MEVSİMLİK ÇALIŞANLAR

Yangınla mücadelede görev yapan kara ekiplerinde ise ciddi bir deneyim eksikliği yaşandığını vurgulayan Özkara, sezonluk istihdam modelinin yangınla mücadelede zafiyet yarattığını dile getirdi. “Yangın tecrübeyle öğrenilir. Arasöz nasıl kullanılır, yangın hangi rüzgârda nasıl davranır, bunlar zamanla kazanılan bilgiler. Mevsimlik çalışanlarla bu bilgi birikimi korunamıyor,” dedi.

AĞAÇLANDIRMA STRATEJİSİ DE GÖZDEN GEÇİRİLMELİ

Yangın sonrası yapılan ağaçlandırma çalışmalarında da sorunlar bulunduğunu söyleyen Özkara, “Kızılçam kendini yenileyebilir ama karaçam gibi türler için aktif ağaçlandırma gerekir. Her bölgeye aynı türü dikmek yerine, doğanın kendi dinamiklerine uygun hareket edilmeli” uyarısında bulundu.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —
G-DT9JLG88B3