Türkiye, gıda güvenliğinde çifte bir krizle karşı karşıya. Bir yanda pestisitlerin çocukların sağlığı üzerindeki yıkıcı etkisi büyüyor; diğer yanda bu kimyasalların tetiklediği en ciddi sonuçlardan biri olan erken ergenlik vakalarında kullanılan ve tek etkili tedavi yöntemi olarak bilinen Lucrin Depot isimli ilaca erişim artık ulaşılamıyor. Greenpeace Türkiye’nin ‘Pestisitler ve Çocuklar’ başlıklı son raporu, sofralarımıza ulaşan sebze ve meyvelerde yüksek oranda hormon bozucu, sinir sistemine zarar verici ve kanserojen pestisitlerin bulunduğunu açıkça ortaya koyuyor. Üstelik bu kimyasalların en çok çocukları etkilediği bilimsel olarak kanıtlanmış durumda. Yüzde 43’ü PFAS (doğada çözünmeyen, vücutta biriken sonsuz kimyasallar) içeren bu pestisitlerin, çocukların gelişmekte olan bağışıklık ve sinir sistemleri üzerinde kalıcı etkiler bıraktığı biliniyor. Sofralara sızan bu kimyasallar yalnızca mide değil, bir ömürlük sorunlara da neden oluyor. Bunların başında gelen erken ergenlik, çocukluk çağında yaşanan sessiz bir sağlık krizine dönüşmüş durumda.
Erken ergenliğe karşı kullanılan ve etken maddesi leuprolid asetat olan Lucrin Depot, Türkiye’de artık eczane raflarında yok. İlacın ithalatı durdurulmuş durumda. Ankara Eczacı Odası Başkanı Uzm. Ecz. C. Cem Abbasoğlu, yaşanan ilaç yokluğunun ‘geçici bir tedarik krizi’ olmadığını, yapısal bir kamu politikası sorununa dönüştüğünü vurguluyor. İstanbul Eczacı Odası Başkanı Pınar Özcan ise “Firma Türkiye’ye satmıyor. Muadili yok. Rapor alım şartları da çok zorlaştırılmış. Bu da fiyat politikasından kaynaklanıyor olabilir” diyor.
Türkiye’de döviz kuru ile ilaç fiyatlandırmasında kullanılan sabit euro kuru arasındaki uçurum, ithal ilaçların ülkeye girişini neredeyse imkânsız hâle getiriyor. Bugün serbest piyasada 44 lirayı aşan euro kuru, Sağlık Bakanlığının ilaç fiyatlandırmasında hâlâ 21,67 lira olarak sabitlenmiş durumda. Bu fark, üreticilerin Türkiye pazarından çekilmesine neden olurken, vatandaşın ilaca erişimini ortadan kaldırıyor. Ve mesele yalnızca ekonomik değil. Özcan’ın da vurguladığı gibi, Lucrin Depot’un muadili yok. Bu, ilacın bulunamamasının sadece teknik bir sorun değil; çocukların hayatı için geri dönülmez bir bedel anlamına geldiğini gösteriyor.
Uzmanlar, erken ergenlik tedavisinde yaşanacak gecikmenin çocuklarda yalnızca boy kısalığına değil; psikolojik travmalara, hormonal bozukluklara ve sosyal dışlanmaya da neden olabileceğine dikkat çekiyor. Lucrin Depot gibi ilaçlara zamanında ulaşamamak, çocukların yaşamını kalıcı olarak şekillendiren sonuçlara yol açıyor. Erken ergenlik vakalarının artışıyla pestisit kalıntıları arasındaki bağ, artık bilimsel bir veri olmaktan çıkıp kamusal sorumluluk alanına girmiş durumda. Zira, bu kimyasallara maruz kalan çocukların erken yaşta hormon sistemlerinin uyarıldığı ve gelişim dengelerinin bozulduğu çeşitli akademik çalışmalarda defalarca ortaya kondu. Pestisit maruziyetiyle ilgili en büyük tehlikeyi yaşayan çocukların gelişmekte olan bağışıklık sistemleri, sinir ağları ve hormonal dengeleri, bu kimyasallara karşı savunmasız. Ancak çocukların sağlığı ticari kârlılık hesaplarının gölgesinde kalıyor. Avrupa Birliği, insan sağlığına zararlı pestisitlerin kullanımını büyük ölçüde yasaklamışken, Türkiye’de aynı maddeler hâlâ tarım alanlarında serbestçe kullanılıyor.
Greenpeace’in ‘Pestisitler ve Çocuklar’ başlıklı raporu, yalnızca bir çevre sorununa değil, bir çocuk hakları ihlaline işaret ediyor. Pestisit maruziyeti ve ilaç yokluğu birlikte değerlendirildiğinde, çocukların yaşam hakkının, büyüme hakkının ve sağlık hakkının ihlal edildiği açık. Ancak yetkili kurumlar, bu görünmez ama etkili krize karşı sessiz. Tarım ve Orman Bakanlığı, geçtiğimiz yıl pestisit kalıntılarının azaldığını iddia etse de sahadan gelen veriler bu açıklamayı doğrulamıyor. İlaç eksikliği konusunda ise ne Sağlık Bakanlığı’ndan ne de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan kamuoyunu tatmin eden bir açıklama yapılmış değil. Oysa bu krizi önlemek için bilimsel bilgi de insan kaynağı da kurumsal kapasite de mevcut.