TBMM Başkanvekili Tekin Bingöl’ün başkanlığında toplanan TBMM Genel Kurulu'nda, Milli Eğitim Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın 2026 yılı bütçeleri görüşülüyor. Bütçeler üzerinde grubu olan siyasi partiler görüş ve önerilerini dile getiriyor.
CHP Ankara Milletvekili Semra Dinçer, TBMM Genel Kurulu’na, üzerinde “Yeni doğan, aylık maliyeti 15 bin TL, made in AK Parti” yazısının bulunduğu bebek arabasını getirerek, şunları kaydetti:
“Bugün, Türkiye’de düşen doğum oranını tartışırken, önümüze sadece bir bebek arabasını değil, bu ülkedeki kadınların ve ailelerin omuzlarına yüklenen ağır bir yükü getiriyorum. Bu bebek arabasında bu ülkenin korkuları var. Bu arabada bu ülkenin insanlarının çocuk sahibi olma korkusu var. Bugün Türkiye’de çocuk sahibi olmak, AKP iktidarları döneminde yürütülen yanlış ekonomi ve sosyal politikaları nedeniyle önce kadınların, sonra bütün ailenin omuzlarında ağır bir ekonomik ve duygusal yük olarak durmaktadır. Eskiler, ‘çocuklar bereketiyle gelir’ derlerdi, sayenizde bu söz de tarih oldu. Artık çocuk bereketiyle değil, borcuyla geliyor. Faiz lobilerine teslim ettiğiniz Türkiye’de her doğan çocuk en az 150 bin lira borçla doğuyor. Gözünü açar açmaz borçla tanışıyor. AKP Genel Başkanı kadınlara ‘en az üç çocuk yapın’ diyordu. Şimdi ona da zam yaptınız. ‘5 çocuk’ diyor. Sayın Bakan, kadınların yanında kim var? Hangi genç çift bu tabloda ‘hadi çocuk yapalım’ diyebiliyor?”
CHP Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever, kürsüye "İstanbul Sözleşmesi Yoksa" isimli bir kitapla çıktı. Bütçe görüşmelerinin devam ettiğini, burada hükümet sözcülerini dinleyince, "Sayın Bakanlar başka bir ülkede mi yaşıyor" demekten kendilerini alamadıklarını dile getiren Ersever, şöyle devam etti:
"Anlattığınız ülke Türkiye ise akşam pazarından çürük sebze toplayan, kıymayı gramla, meyveyi taneyle alan insanlar hangi ülkede yaşıyor? Bu ülkede 7 milyon çocuk aşırı yoksul. Aile Bakanlığı sadece 179 bin çocuğa yardım eli uzatıyor ve siz bununla övünüyorsunuz. Artık okul kantinlerinde veresiye defteri tutuluyor. Açlıktan sınıfta bayılan öğrenciler var. Bu tablo sizleri rahatsız ediyor mu? Bu kürsüye siyah bir kitapla çıktım. Bu kitap, yol açtığınız acıları, yarattığınız karanlığı anlatıyor. Bu kitap, kadın politikalarınızın özetidir. İçinde bu yıl katledilen 416 kadının duymadığınız çığlığı, almadığınız önlemler var. Her sayfada bir cinayet, bir ihmal…"
CHP Ankara Milletvekili Aylin Yaman, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2026 yılı bütçesini eleştirerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bugün konuştuğumuz bütçe teknik bir metin gibi görünebilir. Ama gerçekte bu bütçe, bir ülkenin vicdanıdır. Çünkü Aile Bakanlığı’nın bütçesi bir çocuğun gelişimini, bir kadının yaşam hakkını, bir engelli bireyin bağımsızlığını, bir yaşlının onurunu doğrudan belirler. Dolayısıyla bugün tartıştığımız şey, yalnızca parasal bir dağılım değildir. Bu ülkenin en kırılganlarını ne kadar sahiplendiğimizdir. Bir çocuğun gıdaya erişememesi, biz bütçede görmesek bile çocuğun öğrenme güçlüğünde görülür. Enerjisi yüksek, besin değeri düşük gıdalarla beslenirken çocukluk obezitesinde görülür. Bugün bir çocuğun beslenmesine, bakımına, okul öncesine bütçe ayırmak bir maliyet değil, en güçlü yatırımdır.
Kadına yönelik şiddet, bu ülkenin en derin yarasıdır. Her şiddet olayı bir evde değil, tüm toplumun ortak vicdanında yaşanır. Bugün bir kadının maruz kaldığı şiddet, acil servise bir kırık olarak yansır ama yaşamına bir travma olarak kazanır. Ruh sağlığını, iş hayatını, çocuklarla ilişkisini ve toplumla bağını derinden etkiler.”
CHP Manisa Milletvekili Selma Aliye Kavaf ise “Bakanlık, aileyi korumayı ve güçlendirmeyi hedeflediğini söylüyor. 2026 için boşanma hızını binde 1,7’ye düşürme hedefi, geçen yılın hedefiyle aynıdır. 2025’te bu oran, binde 2,18 olarak gerçekleşmiştir. Aynı hedefi tekrar etmek strateji değil, çözüm üretilmediğinin açık ifadesidir. Boşanmanın temel nedenlerine baktığımızda, ekonomik yetersizlik ilk sıradadır. Türkiye’de ev kurmanın maliyeti bir asgari ücretlinin en az 5 yıllık geliriyle bile karşılanamaz durumdadır. Ortalama kiralar birçok şehirde asgari ücreti aşmıştır. Böyle bir ekonomik tabloya rağmen ‘aile birliğini koruyoruz’ demek gerçeklerle bağdaşmayan bir söylemdir” dedi.
CHP Osmaniye Milletvekili ve CHP Kadın Kolları Başkanı Asu Kaya, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın, kadınlara ve çocuklara yeterli bütçeyi ayırmadığını söyleyerek, şunları kaydetti:
"Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın bütçesine baktığımızda görüyoruz ki yine kadınlar, yine kadınlar, yine çocuklar kaderine terk edilmiştir. 2026 yılı için 531 milyar 905 milyon TL’lik bütçeden ‘Kadının Güçlenmesi’ programına ayırdığınız pay sadece yüzde 1,2. Soruyorum size Sayın Bakan, kadınları korumak sizin sadece yüzde 1 önceliğiniz mi? 2025’in ilk altı ayında kadınlar için ayrılan bütçenin sadece yüzde 60’ını kullandınız. Çünkü mesele para değil, irade. Sizin kadına dair hiçbir iradeniz yok.
2025’i ‘Aile Yılı’ ilan ettiniz. Peki hangi aile? Şiddet gören kadının ailesi mi, yoksullukla boğuşan, emeği sömürülen kadın mı? Kreş bulamayan, güvencesiz çalışan, her gün ölüm korkusuyla yaşayan kadınların ailesi mi? Hayır, siz aileyi değil, eşitsizliği güçlendiriyorsunuz. Sizin aile yılı dediğiniz şey, kadınları yok sayma yılıdır. Kadın emeği ucuz, güvencesiz, kadın hayatı değersizleşmiş durumda. Kadını korumayan bir devlet, aileyi asla koruyamaz. Bunca kadın katlediliyor ama siz halen ‘şiddete sıfır tolerans’ demekte başka hiçbir şey yapmıyorsunuz. Soruyorum Sayın Bakan, bu sessizliğinizin sebebi nedir? Kadınlar çantalarında taşıdıkları koruma kararlarıyla katlediliyor. Artık konuşun, sorumluluk alın ya da derhal istifa edin.”
CHP Isparta Milletvekili Hikmet Yalım Halıcı ise eğitim politikalarını eleştirerek, “Eğitim, bir kamusal hak olmaktan çıkarılmış, piyasalaştırılmıştır. Devlet okulları sistemli biçimde nitelik kaybederken, özel okullar bir tercih değil, zorunluluk haline getirilmiştir. Fırsat eşitliği, yerini gelir düzeyine bağlı bir eğitim düzenine bırakmıştır. Bir diğer temel sorun ise istikrarsızlıktır. Eğitim, uzun vadeli bir devlet politikası olması gerekirken, günlük siyasi tercihlere göre yönetilen bir alana dönüşmüştür” dedi.