MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) 10 Mart mutabakatını hatırlatarak “riayet edilmemesi durumunda Ankara-Şam ortak iradesiyle askeri müdahalenin kaçınılmaz hale geleceğini” söylemişti.
Bahçeli’nin bu çıkışına, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’dan yanıt geldi. Bakırhan, “Konuşarak mı çözeceğiz yoksa bagajımızdaki ezberlerle mi yürüyeceğiz?” diyerek askeri operasyon vurgusunu eleştirdi.
Bakırhan, yaptığı açıklamada Suriye’deki son gelişmelere değindi ve bölgedeki siyasi gerçekliklerin derinlemesine anlaşılması gerektiğini söyledi.
Şu ifadeleri kullandı:
“ Sorunların çözümü operasyon tehditleriyle değil, hak ve hukuk temelinde diyalogla mümkündür. Kürtlerin hangi statüde, hangi haklar çerçevesinde yaşayacağına dair somut garantiler olmadan, sadece “teslim olun” demek ne adaletle ne de barışla bağdaşır. Suriye’deki son gelişmeler ve Kuzey Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ne yönelik açıklamalar, bölgedeki siyasi gerçeklikleri derinlemesine anlamamızı gerektiriyor. Bu kritik dönemde, tarihin ve güncelin acı tecrübelerinden ders çıkararak geleceği inşa etmek zorundayız.”
Bakırhan, Alevi toplumu ve Süveyda’daki Dürzilere yönelik saldırılara dikkat çekerek binlerce masumun yaşamını yitirdiğini hatırlattı. IŞİD saldırılarının da sürdüğünü belirterek, bölge halklarının güvenlik kaygılarının haklı olduğunu vurguladı.
“Kürtler dahil olmak üzere, bölgedeki hiçbir toplumdan kendi güvenliğini garanti altına almadan, üstelik mevcut uygulamalarıyla güven vermeyen ve demokratik karakteri henüz netleşmemiş bir yapı içinde eriyin demek, hem etik hem de vicdan sınırları dışında kalır.”
Bakırhan, Bahçeli’nin işaret ettiği 10 Mart mutabakatına da atıf yaparak, mutabakatın ruhuna aykırı gelişmeler yaşandığını savundu:
“10 Mart mutabakatına uyulması isteniyor. Soruyorum? Suriye Arap Cumhuriyeti ismi 10 Mart Mutabakatı’nın ruhuna uygun mu? Suriye Geçiş Anayasası’nı Kürtlere, Dürzilere, Alevilere, Türkmenlere sormadan ilan etmek 10 Mart Mutabakatı’na uygun mu?”
DEM Parti lideri, mutabakata aykırı adımların esasen Şam yönetimi tarafından atıldığını öne sürdü:
“Dahası, bütün bu politikaları ile 10 Mart Mutabakatı’nı hiçe sayan Şam tarafıdır.”
Türkiye’nin komşu ülkelerdeki Kürtlerin meşru haklarını savunması gerektiğini belirten Bakırhan, “Türkiye’nin komşu ülkelerdeki Kürt halkının meşru haklarını, onurunu ve statüsünü savunması, kendi vatandaşı olan milyonlarca Kürdün de beklentisidir.” dedi.
Bakırhan, Yeni Yaşam gazetesine yaptığı açıklamalarda şiddet yerine siyaset, çatışma yerine diyalog çağrısı yaptı:
"Burada önemli olan şu: Gerçekten yol almak ve bir şeyleri, tam da dünyanın denediği, sorunlarını en etkili şekilde çözdüğü yol ve yöntemleri takip ederek, konuşarak mı çözeceğiz yoksa bagajımızdaki ezberler ile mi yürüyeceğiz?
Bizler için bu süreç, şiddetin yerini siyasetin; çatışmanın yerini diyaloğun, ötekileştirmenin yerini kucaklaşmanın aldığı bir dönüşüm dönemidir. Bunu en iyi şekilde gerçekleştirmek için canla başla çalışıyoruz. Sayın Ömer Çelik, olmazın kısmındadır. Her şeyi kendinize hak göremezsiniz. Adil konuşmak zorundayız. Çünkü bu süreç bir yap-et süreci değildir. Beklentiler ve adımları konuşacaksak, hiç olmadığı kadar atılan tarihi adımlara karşılık tek somut bir adımın henüz hayata geçmediğini hatırlatmak zorundayız.
Mesela Kürtlerin yüzü Şam’dadır, bunu her gün ifade ediyorlar. Peki sizlerin yüzü neden demokratik bir çözümden, diyalogdan yana olanlardan değil? Asıl soru budur. Gerisi tüm argümanlar, ‘yansıtma psikolojisidir’…"
Bakırhan, Abdullah Öcalan’ın önerdiği “Demokratik Ulus” fikrine de değindi:
“Bir kez daha hatırlatıyoruz. 22 Ekim’de Sayın Öcalan’ı Meclis’e davet eden çağrı, aslında demokratik çözüm arayışının bir parçasıydı. Öcalan Meclis’e gelse yıllardır savunduğu demokratik ulusu ve demokratik cumhuriyeti savunur. Demokratik Ulus anlayışı, her halkın kendi kimliği ve inancıyla yaşayabileceği, adem-i merkeziyetçi bir sistemi öngörüyor. Bu yaklaşım neden bir tehdit olarak algılanıyor? Aksine, bu model farklılıkları zenginlik olarak gören, kimseyi asimile etmeye çalışmayan, herkesi kendi rengi ve iradesiyle kabul eden bir anlayışı temsil ediyor.”
Bakırhan, toplumun büyük çoğunluğunun barış sürecine destek verdiğini dile getirdi:
“Toplumun büyük çoğunluğu sürece destek veriyor. Artık çözüm diyor, savaş diyen bir avuç insanın yüzyılımızı çalmasına izin vermeyelim.”
Son olarak barış ve eşitlik temelinde çözüm çağrısı yaptı:
“Sevap, şerre dua etmekte değil; barışta, eşitlikte ve adalettedir. Barışın kapılarını açan, sorunları diyalogla çözme iradesidir. Bu iradeyle hareket ettiğimizde, hem Kürt onurunu ve hakkını koruyabilir hem de Türkiye’nin güvenlik kaygılarına çözüm bulabiliriz.”