ABD Başkanı Donald Trump, dış politikada öngörülemez tavırlarını bir stratejiye dönüştürerek uluslararası ilişkilerde yeni bir sayfa açtı. Siyaset biliminde "Deli Adam Teorisi" olarak bilinen bu yaklaşım, Trump döneminde Washington’un diplomatik reflekslerinin merkezine yerleşti.
Trump'ın İran'a yönelik tutumu bu stratejiyi açıkça ortaya koyuyor. 2020'li yılların başında, İran’a saldırıp saldırmayacağı yönündeki sorulara net yanıt vermekten kaçınan Trump, kısa süre sonra hava saldırısı emri vererek tüm denklemi değiştirdi. Bu tarz davranışlar, onu öngörülemeyen fakat tam da bu nedenle etki yaratan bir aktör haline getirdi.
London School of Economics’ten Prof. Peter Trubowitz, Trump’ın dış politikada kişisel karakterini kurumsal yapının önüne koyduğunu ve bu tavrın Amerikan dış politikasının güvenilirliğini ciddi biçimde sarstığını belirtiyor. Ona göre, Trump döneminde ABD'nin uluslararası taahhütleri her an yeniden tartışmaya açılabilecek başlıklar haline geldi.
Trump’ın NATO ve Avrupa Birliği'ne karşı kullandığı dil, müttefiklerde ciddi bir güven erozyonuna neden oldu. Avrupa'nın liderleri, Trump’la ilişkilerinde, onu hoşnut etmenin yollarını ararken, ABD'nin artık güvenilir bir ortak olup olmadığını sorgulamak zorunda kaldı. Trump’ın "Amerika’yı yeniden yücelt" (MAGA) politikası, yalnızca iç politikada değil, transatlantik ilişkilerde de köklü değişikliklerin kapısını araladı.
Notre Dame Üniversitesi’nden Prof. Michael Desch ve University College London’dan Prof. Julie Norman, Trump’ın öngörülemezliği stratejik bir silah gibi kullandığını belirtirken, bu yaklaşımın uzun vadede ters tepebileceği uyarısında bulunuyor. Özellikle düşman aktörlerin –örneğin İran, Kuzey Kore veya Rusya’nın– bu taktik karşısında daha temkinli ve kararlı davrandığına dikkat çekiliyor.
Trump’ın yeniden seçilme ihtimali karşısında Avrupalı liderler, savunma sanayilerini güçlendirme ve ABD’ye bağımlılığı azaltma yoluna gitme gereği duyuyor. Almanya Başbakanı Friedrich Merz’in "Avrupa artık ABD’den bağımsız hareket etmeli" sözleri bu kaygının açık bir yansıması.
Öngörülemezlik Doktrini'nin Trump’ın kişisel eğilimlerinden mi yoksa stratejik bir planlamadan mı kaynaklandığı tartışma konusu olsa da; kesin olan bir şey var ki, bu yaklaşım hem müttefikleri hem de düşmanları ABD'nin tutumundan şüphe eder hale getirdi.