CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Brüksel’de düzenlenen Avrupa Sosyalist Partisi (PES) Liderler Hazırlık Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, Filistin meselesinden Türkiye’deki demokratik gerilemeye, Avrupa Birliği ile ilişkilere ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutukluluğuna kadar birçok başlıkta çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Özel, Türkiye'nin kaderinin tek bir lidere indirgenemeyeceğini vurgulayarak “Türkiye Erdoğan iktidarından ibaret değildir” dedi.
Konuşmasına Filistin meselesiyle başlayan Özel, Avrupa ülkelerinin İsrail’e karşı sadece kınamayla yetinmemesi gerektiğini belirtti. Filistin halkının yanında durmanın, somut adımlar atmayı gerektirdiğini söyledi. “İsrail'in sadece kınanması değil, Filistin'in tanınması, İsrail'le yapılan ticaret anlaşmalarının askıya alınmasıyla ilgili kararlı bir tutum takınılması, yani sadece söz de değil eylemle de Filistin halkının yanında olunması noktasında duyduğum her şeyden son derece mutluyum” ifadelerini kullandı.
AK Parti iktidarının kamuoyuna sunduğu Filistin dostu söyleminin pratikle uyuşmadığını savunan Özel, İsrail ile ticaretin sürdüğünü ve bunun kamuoyuna açıklanması için baskı yaptıklarını belirtti. “Geçtiğimiz hafta Türk siyasetinin tüm renkleri sekiz parti birlikte büyük bir dayanışma mitingi gerçekleştirdik. Türkiye'de ses getirdi. İsrail'le örtülü ve gizli olarak halen daha yaptıkları ticareti ifşa ediyoruz ve hükümetin üzerinde bu konuda etkili ve net bir tutum takınmaları noktasında baskı yapıyoruz” dedi.
Konuşmasında demokrasi ve hukuk düzeni konularına geniş yer ayıran Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla başlayan sürece ilişkin konuştu. “Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu'nun Türkiye'de Cumhurbaşkanı adayı olabilmek için gerekli olan üniversite diploması verilen üniversite tarafından 31 yıl sonra iptal edilmiştir” diyen Özel, bu kararın ardından İmamoğlu’nun gözaltına alındığını ve ön seçim günü tutuklandığını hatırlattı.
“Bugün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu 15,5 milyon yurttaşın oyuyla partimizin cumhurbaşkanı adayı ilan edildiği gün tutuklanmış ve Silivri Cezaevi'ne konmuştur. Kendisiyle birlikte 10 belediye başkanımız, 10 büyük ilçemizin belediye başkanı da cezaevindedir, hapistedir.”
Avrupa Birliği’ne de çağrıda bulunan Özel, Erdoğan’a yönelik uluslararası baskının son derece düşük seviyede kaldığını söyledi. “Erdoğan Avrupa’dan hissetmesi gereken baskının %10’unu bile hissetmiyor. Alternatifsizmiş gibi sunulması içeride otoriter yönetimi besliyor” diyen Özel, Türkiye’nin yalnızca Erdoğan’dan ibaret olmadığının altını çizdi.
CHP lideri, Avrupa'nın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Türkiye’nin değişmez lideri gibi görmesinin yanlış olduğunu ve bunun Erdoğan’ın iç politikada elini güçlendirdiğini savundu. Özel, son yerel seçimlerde CHP’nin birinci parti olduğunu, belediyelerin çoğunluğunu yönettiğini ve kamuoyu desteğinin arttığını belirterek şunları söyledi:
“Maalesef Avrupa'daki ülkeler, o ülkelerin yöneticileri Erdoğan'ı alternatifsiz ve ila nihayet Türkiye'nin lideri gibi gördükleri ve bunu ona da hissettirdikleri için bu, onu iç politikada elverişle kullanmaya ve Erdoğan'dan başka dünyanın bir seçeneği yok. Erdoğan'dan vazgeçmezler izlenimini iç politikada kullanmaya devam etmektedir.”
“Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin önce sığınmacı, şimdilerde de güvenlik parantezine alınmasını, ilişkilerin bir al verci seviyeye indirgenmesini hiç doğru bulmuyoruz.”
CHP’nin Avrupa Birliği hedefinden vazgeçmediğini belirten Özel, partisinin iktidara gelmesi halinde Kopenhag kriterlerini hızla uygulayarak üyelik sürecini ilerleteceğini söyledi. “İktidara geldikten sonra ışık hızıyla Kopenhag kriterlerini hayata geçirip Avrupa Birliği üyeliğini elde etme stratejisine sahibiz” diyen Özel, AB üyeliğinin demokratikleşme açısından da kritik olduğunu vurguladı.
Konuşmasının sonunda Avrupa ülkelerine çağrıda bulunan Özgür Özel, Türkiye'nin yöneticileriyle değil, halkıyla ilişkilenilmesi gerektiğini şu sözlerle ifade etti:
“Avrupa Türkiye’yi asla itmemeli, kendine doğru çekmelidir. Ama bunu çekerken Türkiye'yi demokrasi zeminine, hukuk zeminine davet etmeli ve bu şekilde kapsayabileceğini Türkiye'yi yönetenlere, yönetimin kim olduğundan bağımsız olarak en net şekilde hissettirmelidir.”