Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Özgür Karabat, sosyal medya hesaplarından paylaştığı video mesajda Türkiye’deki gelir dağılımı dengesizliklerine ve hükümetin “zenginleşiyoruz” söylemine eleştiriler yöneltti.
Karabat, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı kişi başı milli gelir verilerine atıfta bulunarak, “Kişi başı milli gelir 17 bin dolara çıktı” ifadesinin “büyük bir illüzyon” olduğunu savundu.
Karabat, açıklamasında Türkiye ile Almanya arasındaki alım gücü farkına dikkat çekti:
“Bir asgari ücretli Türkiye’de TOGG almak için 7 yıl maaşını biriktiriyor. Almanya’daki asgari ücretli aynı arabayı 1 yıl 9 ayda alıyor. TOGG’un SUV modeli Türkiye’de 1 milyon 952 bin TL, Almanya’da 34 bin 295 Euro. Almanya’da asgari ücretli 21,5 ayda, öğretmen 8,5 ayda TOGG alabiliyor. Türkiye’de ise asgari ücretli 88 ay, yani 7 yıl 4 ay çalışmak zorunda. Öğretmen 32 ayda alabiliyor.”
Karabat, yerli üretim otomobilin yurt dışında daha uygun fiyatla satılmasını da eleştirerek şunları söyledi:
“Aynı TOGG’u Bursa’da almak isteyen vatandaş, Almanya’daki alıcıdan yaklaşık 300 bin lira daha fazla ödüyor. Bu tablo hem satın alma gücümüzün hem de üretimden aldığımız payın ne kadar düştüğünü gösteriyor.”
CHP’li Karabat, hükümetin ekonomik söylemlerini eleştirerek, “AKP, ‘zenginleşiyoruz’ yalanıyla toplumun en az yüzde 70’ini saran derin yoksulluğu görünmez kılmaya çalışıyor. Ama mızrak çuvala sığmıyor” ifadelerini kullandı.
Karabat, gelir adaletsizliğinin “millî gelir artışı” söylemiyle örtüldüğünü belirtti:
“Milyarderlerin geliriyle açlık sınırındaki vatandaşın kazancını toplayıp ortalamasını almak sahte bir refah tablosu yaratıyor. Bu rakam, yoksulluğu gizlemek için kullanılan bir illüzyondur.”
Açıklamasında gençlerin yaşam koşullarına da değinen Karabat, “Gençler, Almanya’da bir buçuk yılda alabilecekleri arabayı Türkiye’de yedi yılda bile alamıyor. Onlar bu ülkenin kaybolan umududur” dedi.
Karabat, mesajının sonunda sosyal adalet vurgusu yaparak şunları söyledi:
“Bir ülkenin zenginliği, sarayların ihtişamında değil, en yoksul vatandaşının sofrasındaki ekmeğin bolluğunda gizlidir. Bu adaletsizliği ortadan kaldırmadan refah da huzur da mümkün olmayacaktır. Biz, emeğin hakkını savunmak ve halkın hak ettiği adil düzeni kurmak için mücadele edeceğiz.”