Adını net koyamadığımız bir dönemden geçiyoruz. 2017 referandumuyla liberal demokrasiyi terk edip otokrat rejimi seçtik… Biz tercih ettik, oy vererek kabul ettik, kimseye kızmayalım…
Tek adam rejimine sandığa gidip oy verdik.
Son zamanlarda olan bitenin anlamı şu: Varlığını korumaya çalışan otokrasinin sertleşmesinin çektirdiği sıkıntıları yaşıyoruz…
Savcılar suç üretmek, iktidarın hoşuna gitmeyen insanları karalamak, kriminal yaftası vurmak için yarışıyor.
Çoğunun bilgi birikimi buna yetmediği… Bir kısmının elindeki bilgi ve belgelerinin tatmin edici olmadığı… Bazılarının ne söyleyecekleri öğretilmiş gizli tanıklara dayanarak iddianame yazdığı için…
Hepsi çuvallıyor…
Hangi birinden bahsedeyim. Mesela ev hapsine çarptırılan İSKİ Genel Müdürü hakkındaki suçlamaların tutar tarafı var mı?
30 yıla kadar hapis cezası istenen Ayşe Barım dosyasına baktım. Savcı Avni Özgürel’e silahlı terör örgütü Kurma, yönetme veya üye olma yani PKK/KCK terör örgütü şapkası takmış…
Pes dedim, iddianamenin gerisini okumadım.
Savcı herhalde Google ’dan Özgürel’in Kandil’e gittiğini, Murat Karayılan ile görüştüğünü gördü. Veya biri söyledi o da çeşit olsun diye iddianameye koydu.
Başka izahı yok. Avni Özgürel ile yıllar önce artı 1 kanalında ‘fikirler çarpışıyor’ adında program yaptık. Bir saat boyunca o günün meselelerini tartışıyorduk. Özgürel MHP’ye yakındır. Ben oldum olası sol kanattayım. Solak olmamdan mı kaynaklanıyor, Kalbin solu önemlidir; aşk da sevgi de cesaret de devrimci ruh da soldadır dediklerinden mi bilmiyorum…
Bu satırları yazarken Deniz Gezmiş’in sözlerini hatırladım:
Aşırı solcudur aşk.
Bu yüzden insanların sol yanını hedef alır.
Ve aşk bu kadar solcuyken içinden sağ çıkmak imkansızdır.
Konumuza dönersek Avni Özgürel ile yaptığımız programa göz atmak için YouTube’a başvurdum karşıma çok ama çok ilginç bir program çıktı. 12 yıl önce Avni Özgürel ile PKK’nın silah bırakmasını, Öcalan’ın açıklamasını, Kandil’in yanıtını, iktidarın yaklaşımını konuşmuşuz/tartışmışız.
O tarihte çözüm süreci vardı. Gerçi şimdi de var ama adına çözüm süreci demiyorlar. Adı ne olursa olsun hedefi aynı. Tarafların yaklaşımı da neredeyse aynı. 2013 yılında Öcalan örgütüne silah bırakın çağrısı yapmıştı. Kandil ‘iradesi irademizdir’ demişti ama aradan 12 yıl geçti. İradesi iradeleri olmadı…
Çünkü araya Suriye girdi. Suriye’deki iç savaşla PKK’nın yeni bir kapı bulması süreci baltaladı…
AKP’nin de oy kaybının etkisi inkar edilemez…
Bugün de farklı bir durum yok. Kandil ‘önder Öcalan’ın dediğine uyacağız örgütü lağvedeceğiz ama önce Ankara adım atsın havasında. Öcalan’a iletişim ve çalışma özgürlüğü sağlanmadan kongreyi toplamayız’ diyor.
Erdoğan al ver yok, pazarlık yok diyerek yanıt veriyor, Bahçeli önderinize itaat edin diye PKK’lılara çağrı yapıyor…
Bizler de satır aralarından ne olup bittiğini anlamaya çalışırken yine araya Suriye girdi…
Kamışlı’ da toplanan Kürt kongresi oy birliğiyle Suriye’de ademi merkeziyetçi yönetim benimsenmeli federatif yapıya kavuşmalı kararı almaz mı?
Al başına belayı… Yani özerklik istiyorlar…
Mesele çıkmaza girdi, girecek gibi….
12 yıl önce Avni Özgürel’le konuşmamızı dikkatle dinledim. Konuşmalarda, üslupta, yaklaşımda, olayların akışında, bizlerin anlama ve değerlendirme çabasında en küçük bir fark yok…
Birinci, ikinci açılım sürecinde olduğu gibi yine havanda su mu dövüyoruz?
https://halktv.com.tr/makale/12-yil-once-ayni-laflari-etmistik-934424