MISIR’DA BİR HAFTA
15 Kasım 2025 tarihinde başlayan ve bir hafta süren Mısır turumdaki izlenimlerim anlatılmaya değer.
Resmi adı “Mısır Arap Cumhuriyeti” olan Mısır, yaklaşık 8 bin yıllık geçmişiyle yeryüzündeki en eski uygarlıklara ev sahipliği yapmış ülkelerden biri. 1.001.450 kilometrekarelik yüzölçümü onu dünyanın en büyük 30. ülkesi yapıyor. Altı ülkenin kesiştiği sınır kapıları asayiş açısından büyük önem taşıdığı için güvenlik önlemleri oldukça kontrollü bir şekilde sağlanmakta.

Ben seyahatime, Asya kıtasında bulunan El Sharm Sheikh’te başladım ve Kuzey Afrika’da bulunan Hurghada’da sonlandırdım. Bu da demek oluyor ki Mısır bu iki büyük kıtayı birbirine bağlayan coğrafi bir konuma sahip.
Akdeniz'i Kızıldeniz aracılığıyla Hint Okyanusu'na bağlayan Süveyş Kanalı Mısır topraklarında bulunuyor. En önemli su geçişleri arasında yer alan kanal, dünyanın, kapakları olmayan en uzun kanalı. Uzunluğu 193,3 kilometre, en dar yeri ise 60 metre genişliğinde olan Süveyş Kanalı Mısır'ın Osmanlı idaresinde olduğu dönemde, 1869 yılında açılmış.

Mısır’ın %96’sı çöllerden oluşuyor, Büyük Sahra ve Libya Çölü ülkenin büyük bir bölümünü kaplamakta. Nil Vadisi dışında nadir olarak rastlanan birkaç vahası var. Ekili alanlar dışında Mısır’ın orman ve kalıcı bitki örtüsü bulunmamakta. Ülkeyi boydan boya geçen Nil Nehri dünyanın en uzun ırmağı. Heredot, Mısır’ı “Nil’in Armağanı” olarak tanımlamış.
Mısır, dünyanın en fazla su sıkıntısı çeken 8 ülkesinden biri ve su kaynakları neredeyse tamamen Nil Nehri'ne bağlı. Yeraltı kaynak suları yok denecek kadar az. Ülkenin toplam su rezervinin yaklaşık %90’ını Nil karşılıyor.

Yaklaşık 100 milyon nüfusuyla dünyanın en kalabalık 14'üncü, Afrika'nın ise en kalabalık üçüncü ülkesi. Aşırı sıcak ve kurak iklimi nedeniyle nüfusun tamamına yakını Nil ve deltası boyunca yoğunlaşmış. Bu da Mısırlıların %98'inin, ülkenin sadece %3'lük bir bölümünde yaşadıklarını gösteriyor.
Bazı bölgelerdeki yerleşim yerleri çağımıza uygun şekilde modernize edilmiş. Çöllük alanda hâlâ yerleşim var ve geleneklerine bağlı olmayı tercih ettiklerinden son derce ilkel şartlarda, teknolojiden uzak bir yaşam sürmekteler. Bu denli iptidai bir ülke olmasına rağmen yollarının 5-6 şeritli olması da bir o kadar şaşırtıcı.

Başkenti Kahire 20 milyonluk bir nüfusa sahip. 1300 yılı aşkın süredir aynı yerde, aynı adla yer alan şehir, Doğu ile Batı'nın, eski ve yeninin doğal bir karışımı adeta. Şehirde çok sayıda yeni inşaat bulunuyor. Nüfus yoğunluğunun yanı sıra binaların da çok eski olmasından dolayı eski Kahire’nin, “Uydu Kent” adı altında inşa edilecek bölgelere taşınması planlanıyor.
Ülkelerin refah sıralamasında 90. sırada yer alan Mısır, oldukça yoksul bir ülke. Bunun en somut örneği, asgari ücretin 8500 Mısır parası olması (Bir Mısır paundu yaklaşık olarak 1 Türk lirasına eş değerde.) Mısır’da uygulanan standart KDV oranı %14 ve vergi kapsamına giren her türlü mal ve hizmet üzerinden alınmakta. Nadir sayıdaki ürün hariç tutulmakta ve Yatırım Kanunu kapsamında üretim amaçlı makine ekipman alımında %5 uygulanmakta. Buna karşın Mısır’da ÖTV oranı % 0.

Süveyş Kanalı’nın Mısır sınırları içinde bulunması ülkeyi ekonomik olarak destekliyor. İki denizi birbirine bağlayan bu kanal sayesinde, bu güzergâhı kullanmak zorunda olan gemilerden ve tekerlekli araçların tümünden alınan oldukça yüksek geçiş ücretleri, hazineye önemli ölçüde katkı sağlamakta.
Ülke ekonomisinde öne çıkan sektörler turizm, petrol endüstrisi, tarım, tekstil ve hazır giyim. Ülke özellikle pamuk üretimi ve pamuklu giyim alanında dünyada ilk sıralarda yer alıyor. Ekonomik şartların zorlamasından dolayı Türkiye’deki tekstil sektörünün önemli bir kısmı Mısır’a yönelmiş durumda ve Mısır, bu sayede senede 40 miyar dolarlık gelir elde ediyor. Mısır ile Türkiye arasındaki vergi muafiyeti anlaşması Türk tekstil firmalarının ve sanayicilerinin Mısır’ı tercih etmelerinin en başta gelen nedenlerinden biri. Bu anlaşma nedeniyle Mısır’da ticaret yapan firmalardan vergi alınmıyor.
Tarım, Mısır ekonomisinin önemli bir sektörü. GSYİH (Gayri safi yurt içi hasıla)'nın neredeyse sekizde birine katkıda bulunmakta. İş gücünün yaklaşık dörtte birini istihdam ediyor ve ülkeye tarımsal ihracat yoluyla önemli bir döviz girişi sağlıyor. Buna rağmen ekilebilir toplam alan ancak %3 civarında. Ülkenin kurak iklim koşulları ve kayda değer yağışlardan yoksun olması nedeniyle tarımsal üretim tamamen sulamaya bağımlı. 1971 yılında açılan Asvan Barajı ekilebilir arazileri çoğaltmış ama aynı zamanda Nil Deltası’ndaki verimliliği de azaltmış. Hayati öneme sahip su kaynakları bulunmamasına rağmen Nil nehrinin varlığını avantaja çevirip tarıma yönelik üretime destek verilmesi ve bu alanda yapılan uygulamalar çöl iklimine sahip bir ülkede büyük başarıdır.

Tarımda sadece pamuk, hurma, şeker kamışı, şeker pancarı, muz, turunçgiller, patates ve pirince dayalı üretim yapılıyor. Çöl iklimi, özellikle yaz aylarında suyun kısıtlı olması nedeniyle bölgede farklı ürünlerin üretimine imkân vermemekte.
Güvercin dışkısını azotlu gübre olarak kullanıyorlar ve bu yüzden güvercinlere büyük önem veriliyor. Bunun sürdürülebilirliğini sağlamak için aralıklı mesafelerle inşa edilmiş olan güvercin ve kuş evleri gördüm.
Mısır, hurma üretimi bakımından dünyanın en verimli ülkesi ve hurma bahçeleriyle ünlü. Hurma yetiştiriciliği Mısır’da binlerce yıl öncesine dayanıyor. Bu ülkeye ilk yerleşimler Fenikeliler döneminde başlamış ve MÖ 900 yılında deniz ticaretine zeytin ve hurma ile başlanmış. Hurma ağacı büyük sosyo-ekonomik öneme ve besin değerine sahip. Geleneksel olarak birincil gıda ve yan ürün kaynağı olarak kullanılmasının yanında vaha tarımındaki ekolojik faydaları onu önemli bir ürün haline getirmiş.

Hayvancılıkta manda, sığır, eşek, koyun, keçi önemli yer kaplıyor. Asvan Barajı’nın inşasından sonra hükümetin balıkçılığı teşvik etmesiyle beraber balık çiftlikleri de kurulmuş ve tatlı su balıklarının sayısında artış görülmüş. Ancak Nil deltasında deniz suyunun karakterindeki değişimden dolayı deniz balıkçılığı oldukça azalmış. Balıkçılığın zayıf olmasının en önemli nedeni ise Akdeniz’e kıyısı olan İspanyolların Mısır’daki Müslümanları balık etinin “haram” olduğuna inandırmaları. Bu inanç sömürüsü sayesinde İspanyollar tüm deniz ürünleri ticaretini ele geçirmişler.
Bir hafta boyunca gördüklerime istinaden Mısır’ın benim nezdimde Türkiye’nin 200 yıl gerisinde olduğunu söyleyebilirim. Burada temizlik kuralları geçerli değil, umumi tuvaletlerde tuvalet kağıdı hatta sabun dahi yok. Okur-yazarlık oranı çok düşük ve genel anlamda kural ve kanunların hiç işlemediği bir sisteme sahip. Pek çok kuralın ihlal edildiğine tur rehberimin de uyarması sayesinde gözlerimle tanık oldum. Trafikteki kanun tanımazlık, bunun en basit örneği. Yol hakkı şeride ilk girenindir, anlayışıyla araç kullanılıyor. Bu ülkedeki trafik yoğunluğu, ülkemizdeki trafik yoğunluğuyla boy ölçüşemeyecek denli vahim.
Mısırda turistler bir nevi banka gibi görülüyorlar. Ziyaret ettiğim tüm bölgelerde bahşiş oldukça revaçta. Hanutçuluk dediğimiz olay ise hemen her sektörde ve alanda kendini gösteriyor. Mısır esnafı turistlere satış yapmak için elinden gelen her şeyi yapıyor. Burada pazarlık yapmadan alış veriş etmek akıl kârı değil çünkü bir liralık ürünü size beş liraya satmaya çalışıyorlar. Neyse ki bizi aydınlatan tur rehberimiz sayesinde, satın aldıklarımı beşte bir oranında ucuza alabildim.
Bir otel sahibi turizmci olarak Mısır’daki deneyimlerime dayanarak ve üzülerek söylüyorum; burada hizmet hem kötü hem de yavaş. Sipariş verdiğiniz bir kahve otuz dakikadan önce gelmiyor. Oteller son derece kirli ve teknolojiden uzak. Hurghada hariç, servis her yerde kötü. Bindiğimiz tur otobüslerinin neredeyse tamamı Çin üretimi, hepsi son derece konforsuz ve sıradan.
Luxor şehrini ziyaret ettiğinizde eğer konaklama yapmayacaksanız, bir Ortaçağ geleneği olan ve günümüze kadar uzanan, “Şehri 16.30’da terk et,” kuralına tâbi olmak zorundasınız. Bu kurala uymamanın bedeli 4000 dolar.
Yazdığım bunca olumsuz örneklere rağmen bu ülkenin turizmi rağbet görüyor. Dünyanın her ülkesinden; Avrupa’dan, Rusya’dan hatta ABD’den hatırı sayılır ölçüde turist bu ülkeye gelmekte. Piramitleri sanayiye çevirip ülkeye özgü olan develeri dahi kullanarak ekonomiye büyük ölçüde katkı sağlamaktalar. Sina bölgesinde geleceğe yönelik olarak düşünülen büyük oteller projesinin gerçekleşmesi için ciddi adımlar atılmakta.
Mısır’daki bu büyük potansiyeli gören bazı Türk yatırımcıların Mısır’ın belli başlı popüler bölgelerinde oteller zinciri açtıklarına gözlerimle tanık oldum.
Rusya’da Mısır turizmine Tez ve Pegas seyahat acentaları da destek veriyor lakin bu acentaların bilirkişileri aynı zamanda denetçi olup güvenlik ve konfor açısından standartlara uygunluğu bu doğrultuda rapor ediyor.
Ülkenin doğusundaki Kızıldeniz Rivierası zengin mercan resifleriyle dolu turistik bir bölge. Hurghada, Giftun adası, Kızıl Deniz, mercan resifleri, Scuba Dive, bölgenin önde gelen özellikleri. Burada mercanlara ve balıklara dokunmak ve avlanmak yasak. Bölge koruma alanı olarak ilan edilmiş. Oraya ait bir deniz kabuklusunu, mercanı ya da her hangi bir deniz ürününü ülke dışına çıkarmanız yasak.
Kızıl Deniz’in ortasında bulunan Giftun Adası ise doğal güzelliklerle bezenmiş. Mısır’ın kendine has beyaz kumlarıyla kaplı bu ada insanda hayranlık uyandıran bir atmosfere ev sahipliği yapıyor ve doğal olarak turist akınına uğruyor.
Ben bir otel sahibi, sevgili tur rehberim Tolga Günaydın ise bir tur işletmecisi olarak, birlikte Mısır’da turizmin nasıl bir yol izlediğini istişare ettik ve şu sonuçlara vardık:
1. Mısır’da sıkışmış bir turizm talebi var.
2. 2010’un baharından itibaren 2014 tarihine kadar Mısır’da turizm yok.
3. 2015’te başlayan turizm 2018’de yaşanan iki vahim terör olayı nedeniyle 2020 yılına kadar sekteye uğradı ve ülkeye neredeyse hiç turist gelmemiş.
4. 2020’den itibaren %60 oranında artan turizm talebi günümüze kadar şahlanarak devam etmekte.
Mısır turizmimin gelişmesinde en önemli beş faktör ise şunlar:
1. Reklam
2. Sinema sektöründe yapılan Mısır’la ilgili filmler (Mumya 1,2,3)
3. Mısır’ın kendisini güvenli bir ülke olarak lanse etmesi
4. Mistik turizmin rağbet görmesi
5. Mısır’ın ekonomik bir ülke olması
1985 yılında İndiana Jones filmi ile başlayan, duyum stratejisi oluşturan ve bu stratejisini İngiliz ve ABD yapımı filmlerle devam ettiren sinema endüstrisi, Mısır turizminin gelişmesine büyük katkı sağlamıştır.
Türkiye, kültürel miras açısından her ne kadar zengin olsa da yukarıda saydığım maddelerin çoğu eyleme dönüşmediği için turizmde başarılı değildir. 3. Dünya ülkesi sayılan Mısır’ın bile gerisinde kalmıştır. Hitit, Asur, Urartu, Selçuklu vb. medeniyetlere ev sahipliği yaptığımız, Haçlı Seferleri’nin yolu üzerinde olduğumuz halde bugün Türkiye turizmi, kültür turizmi açısından istediğimiz seviyede değildir. Gerek devlet gerekse toplum açısından bu konuda oldukça yetersiz kaldığımızı üzülerek itiraf ediyorum. Türkiye olarak Mısır stratejisini feyz alıp bu konuda daha iyi ve girişimci adımlar atabiliriz.
Sonuç olarak harika ve bir o kadar da yoğun geçen bu tur programında emeği geçen tur rehberimiz sayın Tolga Günaydın’a ve bu hizmet grubuna mensup olan dostumuz Nasr Bey’e teşekkürü borç bilirim.
Murat TÜZEL
CHP İstanbul Turizm Komisyon Başkanı
Şişli Kent Konseyi Turizm Komisyon Başkanı
Dünya Seyahat Gazetecileri ve Yazarları Federasyonu Üyesi

