Başta Suud olmak üzere Körfez Savunma Bakanları, İsrail’in Katar’daki Hamas temsilcilerine saldırısını kınadılar. Önemli tarafı, bunun “Katar’ın egemenliğine saldırı” olduğunu belirterek “birlikte karşı koyacaklarını” söylemeleridir.
İsrail’in bundan sonra Körfez ülkeleri üzerine böyle bir saldırı yapacağını sanmıyorum.
Dikkat çeken nokta, Arapların, Gazze faciası karşısında böyle bir tavır koymaktan sakınmaları, sıradan kınamalarla olayı geçiştirmeleridir.
Suudi Veliaht Prens Bin Selman, ABD Dışişleri Bakanı Blinken’a, “halkım Filistin meselesiyle ilgileniyor ama ben şahsen ilgilenmiyorum” diyebilmiştir! (The Atlantic, September 25, 2024)
Sadece Suud değil, hepsi böyle.
PETROL OTOKRASİLERİ
Orta Doğu’nun petrol otokrasileri kitle hareketlerinden, kitleleri aktive eden konulardan, hukukun üstünlüğü, seçim, açık toplum gibi fikirlerden korkuyorlar.
Nâsır’ın kitleleri coşturan seküler Pan-Arabizm ideolojisinin de İslamcı İhvan-ı Müslimin’in de baş düşmanı Suudilerdi ve Körfez şeyhleriydi.
“Aşağıdan” genel her hareket, “yukarıdan” hükmeden bu rejimleri tedirgin ediyor.
Hem despotça baskılarla hem nimetler dağıtarak ayakta kalıyorlar. İktidar, onların gözünde usûl ve süreleri anayasayla belirlenmiş bir “kamu görevi” değil, ne pahasına olursa olsun elde tutulması gerekli bir “müktesep” nimettir. Tunuslu Prof. Munsif Merzuki şöyle anlatır:
“Arap yönetici elitine göre iktidar, kazanılan ve kazananın kendisine ve ailesine ait olan bir şeydir. İktidar aynı zamanda nüfuz ve para demektir… Zenginleşmek için siyasi sistemin bir parçalı haline gelmek gerektiği kanaati yaygın. Bu şekilde yozlaşma, rüşvet ve yolsuzluk, bütün toplum için tepeden tırnağa bir hayat tarzına, bir geçim kaynağına dönüşüyor…” (Arap Dünyasının Krizleri, çev. Zahide Tuba Kor, Küre Yay. s. 41-41)
Tabii bütün bunları petrolün trilyon dolarlarıyla finanse ediyorlar…
YENİ SINIF: TEKNOKRASİ
Bu tablo değişiyor ama hukuk ve demokrasi yönünde değil, “despotik modernleşme” yönünde.
Eğitim çok gelişti. Trilyon dolarlık ekonomiyi ve yatırımları yönetmek, alt yapıyı kurmak, diplomasi yapmak için Batı üniversitelerinde yüksek lisans yapmış ekonomistler, mühendisler, maliyeciler, petrokimya uzmanları yetişti.
Otokrasinin elemanları artık eski usul kapı kulları değil, yüksek gelire sahip bu “teknokrasi”dir. İdeolojileri de artık Selefilik değil, kendilerine has ülke milliyetçiliğidir.
Bu yönelişin şampiyonu, Suudi Veliahd Prens Muhammet bin Selman’dır.
Prof. Gökhan Çetinsaya şöyle yazıyor:
“Prens Muhammed bin Selman’ın yeni milliyetçilik anlayışı ve ulusal anlatısı Kuran’ı ezberleyen, İslam’ı dünyaya yayan ve Müslümanların davalarını destekleyen Suudi’den ziyade kendisini ülkesini kalkındırmaya adayan ve Suudi ülkesinin yüceliğini her ortamda belirten yeni Suudi vatandaşını ortaya çıkarmaktadır.”
Suud’da ve bütün Körfez’de böyle…
Hatırlayın, Cumhurbaşkanı Erdoğan, 13 Ekim 2019’da Araplara “topunuz bir Türkiye etmezsiniz” dediğinde nasıl tepki göstermişler, Burc-el Arab’a Rum bayrağını yansımışlar, Osmanlı’ya “hırsız” demişler ve Türk ürünlerine ambargo koymuşlardı. Sonrası malum…
DESPOTİK MODERNLEŞME
Körfez’de trilyonlarca petrol dolarını, 2017’den beri “Vizyon 2030” gibi, “NEOM Beldesi” gibi, yapay zeka gibi projelere yatıran, Batı’nın büyük şirket ve üniversitelerinde büyük hisseler satın alan despot ama modern yöntemlerle işleyen bir güç gelişiyor.
Ülkelerinde enflasyon yok, paraları değerli, Merkez Bankaları güvenli.
Kadın sesini haram sayıp kadın spikere izin vermeyen Vahabi rejimi, Prens’in girişimiyle kadınların kamu hayatına katılmasını teşvik ediyor… Arkeoloji araştırmalarını destekliyor. İslami literatürdeki “Cahiliye dönemi” artık arkeoloji konusu.
Despotik modernleşme “Aydın Despotlar” adıyla Batı tarihinde de vardı.
Hukuku ve insani değerleri hiç önemsemezler. Onların “modern” kavramında, hukuk ve insan hakları yoktur. Göz kırpmadan Cemal Kaşıkçı’yı vahşice öldürtürler mesela.
İsrail’le sorunları yok. İsrail faşizminin katlettiği 65 bin Müslüman Arab’ın acısını, bir İspanyol, Harvard’da gösteri yapan bir Amerikalı öğrenci kadar duymazlar. Kendi megalomanilerine de uygun düşen büyük projeleriyle meşguller.
Halkları da petro-dolarların ardından Gazze’yi seyrediyor.
https://www.karar.com/yazarlar/taha-akyol/arap-rejimleri-1605245