Yavuz Gezer


Bazıları Bilmese de...

Klişeleşmiş bu söylem günümüzün mottosu olacak nitelikte. Neden mi? Biz Türk-Kürt söyleminde mağduriyetini haykıran tarafın aslında mağdur ettiklerinin üzerinden siyaset yürüttüğünün şahidiyiz.


"Bana demeyin Oğuz, Osmanlı, Kayı. Türk'üm! Bu isim her unvandan üstün olmaktadır."

"Baba bir hırsız yakaladım!

Bırak gel oğlum.

Ben bırakıyorum ama, o beni bırakmıyor..."

Klişeleşmiş bu söylem günümüzün mottosu olacak nitelikte. Neden mi? Biz Türk-Kürt söyleminde mağduriyetini haykıran tarafın aslında mağdur ettiklerinin üzerinden siyaset yürüttüğünün şahidiyiz.

Bebek katilinin, "mütedeyyin ve ülkesine bağlı vatandaşlarımızın" haklarını savunmadığını bilmemize-bilmelerine rağmen, bebek katilinin etrafında birlik oluşturulması ve onun görüşleri doğrultusunda hareket edilmesi gerektiğini söyleyen "ulu" liderin bilmesi gereken Türk kavramını bir alıntıyla siz okurlarıma aktarmak istiyorum.  Ama, daha önce belirtmek istediğim başka bir husus var. O da ülkenin bağımsızlığı ve bekası için gözünü kırpmadan hayatını feda edebilecek Em. Kur. Alb. Orkun Özeller'i tehdit eden "sözde" vatanseverin Orkun Özeller gibi yüz binlerin olduğunu bilmesi gerektiğidir...

BU BÖYLE BİLİNE!

20 Şubat 1938'de Fatih- Mutaflarda doğan ve babası Zaferşen Tanrıkorur tarafından kendi isminin Kazan Türkçesindeki tam karşılığı olan "galip, muzaffer" anlamına gelen ismini verdiği on parmağında on marifet olan oğlu yüksek mimar ve müzik üstadı, hattat.

Batılı anlamda ilk ud metodu ile Türk musikisi üzerine sayısız makalenin yazarı, beş dil bilen (İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Latince ve az Arapça) Çinuçen Tanrıkorur'un bestelediği eserlerin sayısı beş yüz civarındadır.

TRT Ankara Radyosu Türk Sanat Müziği Şube Müdürlüğü görevini dokuz yıl ifa ettikten sonra Konya Selçuk Üniversitesi Eğitim fakültesine bağlı Müzik Eğitim Bölümünü kurdu.

28 Haziran 2000 tarihinde vefat eden Çinuçen Tanrıkorur'un "Saz-ü Söz Arasında" adlı eserinin iki yüz dördüncü sayfasında yazılanları alıntılayarak anlatmak istiyorum.

“…Çağımızın en büyük Türkologlarından Roma Üniversitesi Türkoloji Bölümü Başkanı Ord. Prof. Anna Masala, bizi Roma’daki evinde 79 yaşındaki babası ile tanıştırdığı gün Katolik öğrencilerine Yunus Emre ilahileri söyleten bu hocanın gönlündeki Türk sevgisinin kaynağını keşfetme talihine mazhar olmuştuk.

Tanışma merasiminden sonra karşımdaki yaşlı zatın oturmasını beklemek üzere ellerim bağlı dururken, ‘Oturunuz’ hitabını duydum. ‘Siz buyurun efendim’ diye cevap vermiştim. ‘Lütfen oturunuz’, ‘Hayır önce siz buyurunuz’ cümleleri aramızda bir süre mekik dokuduktan sonra, ‘Büyüyünüz olarak size emrediyorum oturunuz!’ direktifini duyunca, “El emr’ü fevkal’edep” deyip oturmak zorunda kaldım.

Prof. Dr. Anna Masala’nın babası, beni niçin böyle zor kullanarak oturtmak istediğini şöyle açıklıyordu:

“Bak evladım, ‘Allahü tealâ âlemi, kendi aksini görüp hoşnut olsun diye yarattı’ derler ya…

Ha, yarattığı bu âlemde onun ‘İşte insan budur’ diye övünebileceği bir tek ırk vardır, o da Türk ırkıdır. Bir Türk’ün bulunduğu yerde, işte bunun için o oturmadan kimse oturamaz, anladın mı? Kızımı küçüklüğünden beri dünyanın en büyük Türkologu olacak şekilde yetiştirmeğe çalışmam da bundandır.”

Utanç, sevinç, gurur karışımı bir duygu içimi kaplamış, yüzüm kıpkırmızı, tüylerim diken diken olmuştu. Türk’ü bana Türk hocalarım dahi böyle anlatmamışlardı. (O da Türk’e mahsus tevazudan olsa gerek) Karşımdaki zat ise, İtalyan ordusunda Türklere karşı savaşmış bir Katolik emekli subaydı…”

Türk-Kürt etnisitesi üzerinden siyaset yürütenler utanmışlar mıdır?

YAZARLAR