Fakir YILMAZ

Bir elin nesi, 2 elin güçlü lobi sesi?!.

AK Parti Genel Merkezinde ki karşısında duran boş koltuğa anlam vermeyen ve sorduğunda cevapta alamayan CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in başında olduğu muhalefetin 31 Mart başarısının altındaki sırra gelelim.


Fakir YILMAZ


Bir elin nesi, 2 elin güçlü lobi sesi?!.

AK Parti Genel Merkezinde ki karşısında duran boş koltuğa anlam vermeyen ve sorduğunda cevapta alamayan CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in başında olduğu muhalefetin 31 Mart başarısının altındaki sırra gelelim.


1 Mayıs'ta Unkapan'ın da bulunan su kemer ile bent olan ve 'süpürün' diyen polisleri aşıp, Taksim'e çıkamayıp, sığındığı Saraçhane'de ki İBB'den sonra Ankara'ya dönüp, Erdoğan'ın olduğu Söğütözün'de ki AK Parti Genel Merkezine giden CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in başında bulunduğu muhalefetin 31 Mart'ta yapılan seçimlerde başarıyla çıkmasının altında sizce ne vardı?

Siz bunu düşünürken ben bu yazımı yazmadan önce uyandığımda ilk gördüğüm bir fotoğraf üzerine CHP ağırlıklı seçmenin olduğu Damal'da bağımsız seçilen Damal'ın genç Belediye Başkanı Kemal Çamlıyurt ile yaptığım yazışma ve sesli görüşmemden bahsedeceğim.

Çünkü birçok siyasilerin yanında stk başkanları hatta toplumun kendince kendisine önder, aydın olarak belirlediği kimliklerin kendi özel gazeteleri olarak düşündükleri sanalda yaptıkları paylaşımlara çokta önem vermediklerini ya da sadece kendisini, başında olduğu kurumun makam gücünü ortaya koymaya çalışırlarken bilmeden nasıl yalnız, lobisiz olduklarını ortaya koymalarına karşı rahatsızlığımı bugünkü yazıma dökeceğimi Damalın Belediye Başkanına söylemiştim.

Evet, siz Taksim'e çıkamayıp, karşısındaki boş koltuğa anlam verilemeyen AK Parti Genel Merkezine giden CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in başında olduğu muhalefetin 31 Mart'ta k, başarısının altında ki başarısının nedenini düşünürken ben, Ardahan'ın Alevi kültürüyle yoğrulan, ülkenin 922 ilçesi arasında en yoksul ilçelerinden biri olan Damal'ın Bağımsız Belediye Başkanı Kemal Çamlıyurt ile yaptığım yazışmamdan ve sesli mesajımda anlatmak istediklerimin ne olduğunu anlatmaya çalışmaya devam edeyim.

Başkan'ın ilk İstanbul ziyaretinde kendisine ait sanal sayfa da paylaştığı fotoğraflarına baktığımda diğer yeni ve eski belediye başkanlarının bu tür paylaşımlarını ve benim gerek son kurultayı hala tartışılan, davalık olan, benim dönemimde 'borcu var, batmış' denen ama benden sonra hala borçlu ve batak olduğu söylenen ARDAFED Başkanlığı yaptığımda gerekse şu an Ardahan Gazeteciler Cemiyeti ve Ardahan İş Adamları ve Sanayiciler Derneği Başkanı yada sade bir gazeteci olarak yaptığım ziyaretleri hatırladım.

Ve kendisine WhatsApptan yazı ve sesimle 'Başkanım senden ve diğer siyasilerimizden, ileri gelenlerimizden bir ricam olacak. Ki o rica şahsi değil, toplumsal bir rica olduğunu bilmeni isterim. Çünkü benim gördüğüm bu fotoğraflar memleketim Ardahan gibi yalnız, tek ve adeta çok cılız olması ne size, nede sizin ziyaret ettikleriniz üzerinde bir etki bırakmadığı gibi ulaşmaya çalıştığınız hedefi, 12'yi vurmuyor.

Bu nedenle senden ve diğer siyasilerimizden ricam o ki Ardahan içinde ve diğer kentlerde yapacağınız ziyaretlere stk'larınızı, iş insanlarını, aydınları, ileri gelenleri de katın, boş işler desenize sizi oralara taşıyan güçlü bir lobinizin olduğunu hissettirin...' diyordum.

Oda 'Evet abi sana da uğrayacaktım ama acil işim çıktı, yoğunluğumda sana uğrayamadım şimdi döndüm. Bir daha ki sefere.. Ama bende dediğin gibi yaptım ama kalabalık resimleri sanalda paylaşmadım' diyor, Ardahanlıların, Damallıların çok olduğu Esenyurt'ta sadece Damallılarla DEM'li CHP Esenyurt Belediye Başkanına yaptığı ziyaretten sadece bir resim atıyordu bana.. Halbuki oda diğerleri gibi birçok ziyareti tek yapmıştı.

'Olsun Esenyurt'ta ki fotoğrafta güzel..' diyerek devam ediyordum. 'Başkanım tek başınıza yaptığınız ziyaretler ardından sanallarınızda yaptığınız paylaşımlar sizin olduğu kadar Ardahan'ı da yalnız gösteriyor. Tek başına değil, bu ziyaretleri yapmadan önce stk'larınızla, tanıdıklarınızla iletişime geçin, o ziyaretlere giderken güçlü Bir lobi ve o lobinin önderi olarak görünün, gücümüzü bizlerle birlikte el ele vererek varlığınızı, varlığımızı his ettirin' diyordum.

Ve bir zamanlar evdeki öküzü satıp eline aldığı sazla geldiği İstanbul'da gittiği ve 'Abi ben iyi türkü söylerim' dediği Romalılar tarafından yaptırılan Bozdoğan Kemeri ya da başka adı ile Valens Su kemeri yani Unkapanı'na kalkanlarıyla sur olan ve 'yaklaşanı süpürün' talimatını alan polisi geçemeyip, Taksim'e çıkamayan, Ankara Söğütözü'nde ki AK Parti Genel Merkezinde ki karşısında duran boş koltuğa anlam vermeyen ve sorduğunda cevapta alamayan CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in başında olduğu muhalefetin 31 Mart başarısının altındaki sırra gelelim.

Gelelim, gelmesine de önce şu, 'Bir elin nesi iki elin sesi..' sırrını anlatan hikayeye.. Gerçi çok anlamlı anlamına bakınca aklı olan bu söze ve anlamına hikâye demesi bile saygısızlık...

Çünkü, "Bir elin nesi var, iki elin sesi var" atasözü, bireyin tek başına yaptığı işin önemini küçümsemez, ancak birlikte çalışmanın gücünü vurgular. İş birliği ve dayanışma, genellikle tek başına elde edilemeyecek sonuçların elde edilmesini sağlar.

Bu atasözü, insanlara, güçlerini birleştirmenin ve birlikte hareket etmenin, daha büyük ve daha etkili sonuçlar elde etmelerine yardımcı olabileceğini hatırlatır.

Ekip çalışması ve iş birliğinin, bireylerin potansiyellerini daha iyi kullanmalarına ve ortak hedeflere ulaşmalarına olanak sağladığını belirtir.

Dolayısıyla, "Bir elin nesi var, iki elin sesi var" atasözü, iş birliğinin ve birlikte çalışmanın önemini vurgulayarak, tek başına yapılan işlerin değerini artırır.'  diyor bir elin nesi iki elin sesi..

Yani seçimlerde DEM başta olmak üzere tüm muhalefetin desteğini alıp, birinci parti olan CHP'nin Genel Başkanı Özgür Özel'in çağrı yaptığı Saraçhane'de DEM dahil tüm partileri, örgütleri orada bırakıp, Saraçhane ki İBB'ye kaçmadan önce arkasına aldığı o kalabalığın olduğu bir esnada koşa koşa gittiği Ankara'da ki Erdoğan'ı basın ve medyanın önünde telefonla arayıp, 'Ben değil, biz buradayız, kaldırt şu polis engelini, ben ve temsilen bir grup Taksim'e çıkacağız yoksa gerekirse he beraber burada kalacağız, Ankara'ya da gelmeyeceğim' deseydi iki elin sesini duyacaktık.

Tabi bu arada önümüzde ki günlerde yapılacak olan kongrede başkanlığını bırakacağını söylediği Ardahan Kent Konsey Başkanlığını başarıyla yapan, bu yetmedi Türkiye Kent Konseyleri Dönem Başkanlığında yapan Ardahan Kent Konsey Başkanı Burak Taştan'ın Ankara Büyükşehir ve 'Er geç ardaha2damilletvekili olacağım' diyen Ardahan, Damallı Mutlu Kerimoğlu'nu da Belediye Meclis üyesi olduğu Ankara Etimesgut'ta ki ziyaretlerine farklı bir şey var mıydı?..

Peki iki değil, 7 başkanın, 2 vekilin, onca stk'nın, birçok aydın, ileri geleninin olduğu Ardahan'ın siyasileri neyi tercih ediyorlar. Hepsi biz demeden bir ben dedikçe ve her biri diğer bir taraftan ziyaretler yaparak iş yaptıklarını sanarlarken eli boş dönerler Ardahan'a..

Ha bu arada Damal Belediye Başkanı gibi ülkedeki siyasi konjektörün etkisini de unutmadan Göle'de 40 yılda sonra Göle'de tarih yazan CHP'li Göle Belediye Başkan Gökhan Budak'ın ziyaret ettiği Esenyurt'ta ki Posof, Hanak, Damal, Çıldır, Köprülü, Hoçvanlı Ardahanlılarla değil, sadece Gölelilerle fotoğrafa bakınca 'Burası acaba Saddam'ın mı, Kaddafi'nin mi yoksa bir Arap Şeyhinin sarayımı diye düşünmedim değil.

Çünkü günlük maliyeti 10 milyon 166 bin lira olduğu söylenen sarayda oturmakla eleştirilen Erdoğan'ı, 31 Mart'ta sonra alınan AK Partili Belediye Başkanlarının makamlarını eleştiren CHP'lilerin birinin hem de DEM'den gelen ve Ardahan Göleli hemşerimin 5 yıl oturduğu İstanbul Esenyurt Belediye Başkanının makamı olduğunu anlıyor, 'Tencere Dibin Kara Seninki Benden Kara..' sözünü de hatırlıyordum...

Bu arada bu yazdıklarımı ve anlatmak istediklerimi 'kıskanmış, çağrılmamış, ondan' diye her zamanki ön yargılarıyla değerlendireceklerin olacağını bildiğimden dolayı kendimle ilgili küçük bir açıklamada yapmak isterim.

Çünkü ben gerek stk başkanı, gerekse gazeteci yada bir fert olarak anlattıklarımın, anlatmaya çalıştıklarımın ziyaret altında gittikleri o makam ve kişileri  onlardan önce ziyaret ettiğimin bilinmesi unutulmamasını belirtirken bende tek gidip, özel görüşmeyi bildiğimi hatta 'Gazetelerime abone olun' diyebileceğimi akıl etmelerini beklerim..

Ama özeliyle, tüzeliyle toplum önünde biri olarak bunu hiç düşünmediğimi ve 'Güçlü Bir Ardahan Lobisi' için hiç ayrım düşünmeden hemen her Ardahanlıyı davet ederek yaptığımı bunun da en son örneği hem de Almanya Cumhurbaşkanının İstanbul'da olduğu sırada randevu talebime kısa sürede cevap aldığım ve Damal, Göle, Posof, Çıldır, Hanak, Hoçvanlı demeden aradığım ve 'sizde gelin bu önemli ziyarete güçlü bir Ardahan lobisi olarak birlikte gidelim' dediğim ve her zamanki gibi bir çok Ardahanlıyla İstanbul Valisine ardından Şişli Belediyesine, hemşerim Özgür Ozan Doğru'ya yaptığım ziyaretin fotoğrafları şahittir..