Murat Muratoğlu


Budur hak ettiğimiz ekonomi!

Ülkeyi dev bir mahalle olarak hayal edin. Bu mahalledeki fırıncı, manav, berber, fabrikatör… Herkesin bir yıl içinde ürettiği ve sattığı her şeyin toplam parasal değeri, o mahallenin hasılasıdır.


Bugün açıklanacak büyüme rakamları, aslında ekonominin karnesi... Tıpkı okullarda sınıfta kalmanın neredeyse imkansız hale getirilmesi gibi, ekonomide de kötü veri açıklamanın rafa kaldırıldığı bir dönemden geçiyoruz.

Verileri açıklayan kurum ise malum; Türkiye İstatistik Kurumu… Yani kimilerinin “gerçeği eğip bükmekle”, kimilerinin “yalancılıkla” ve hatta çok daha ağır ithamlarla hedef aldığı hem enflasyonu ölçen, hem işsizliği hesaplayan hem de büyüme oranını tasarlayan kurum...

Yahu “kralını eğlendirmeye çalışan soytarı” diyen bile çıktı. Hak etmiş olabilir mi bu kadar ağır suçlamaları?

***

Peki, bu “büyüme” denen sihirli kelime aslında ne anlama geliyor? Gelin, havalı terimleri bir kenara bırakıp bakkal hesabı yapalım.

Ülkeyi dev bir mahalle olarak hayal edin. Bu mahalledeki fırıncı, manav, berber, fabrikatör… Herkesin bir yıl içinde ürettiği ve sattığı her şeyin toplam parasal değeri, o mahallenin hasılasıdır.

Eğer fırıncı geçen seneden daha çok ekmek satmışsa, manav daha çok domates, fabrikatör daha çok vida üretmişse, mahallenin toplam geliri artar. İşte buna “büyüme” deriz.

***

Kâğıt üzerinde her şey harika valla… Mahallenin toplam geliri artmış, yani “büyümüşüz”…

Zira hikâyenin en can alıcı kısmı tam da burada başlıyor. Fırıncı rekor kırıp eskisinin iki katı ekmek satarken, fırında çalışan çırağın maaşına zam yapmadıysa, hatta artan un fiyatları yüzünden kendi ekmeğini bile daha pahalıya almaya başladıysa ne olacak?

İşte bizim yaşadığımız tam da bu... Pasta büyüyor, evet. Ama o pastadan kimin, ne kadar büyük bir dilim aldığı meselesi, bütün dengeyi altüst ediyor.

Bugün açıklanan o “yüzde bilmem kaçlık” büyüme, işte bu yüzden can alıcı bir soruyu beraberinde getiriyor. Bu, kimin büyümesi? Malikanelerin mi, yoksa fakirhanelerin mi?

***

Asıl sorun, açıklanan verilerin doğruluğundan ya da yanlışlığından öte, bu rakamların halkta bir karşılığının olmamasında yatıyor.

Ülke büyürken araba almak bir hayale, ev sahibi olmak ise ancak piyango vurursa gerçekleşebilecek bir fanteziye dönüştüyse, o büyüme rakamını ne yapalım?

Ekonomi dediğimiz şey nihayetinde insan içindir… İnsanların hayat kalitesini artırmıyorsa, kırmızı etin tadını unutturuyorsa, mevsiminde kiraz bile yedirmiyorsa, açıklanan rakamlar sadece birer istatistik yığınından ibarettir… Fazlası değil!

***

Belki de bugün kendimize sormamız gereken asıl soru şudur; “Bu rakam benim hayatımda neyi değiştirdi? Geçen yıla göre daha mı iyi durumdayım?” Cevabı zaten bildiğimize göre, soruyu “Aslında kim büyüdü?” diye değiştirmemizin vakti gelmedi mi?

Ellerindeki medya gücüyle ekonomide hiçbir sorun yokmuş gibi göstermeye çalışanların tuzu kuru… Söyledikleri yalanlar karşılığında alıyorlar paralarını…

Bizim kendimize gelmemiz ve dönüp halimize bir bakmamız gerekiyor. Dürüst olalım, ülkece daha iyisini hak ettik mi?

https://www.nefes.com.tr/yazarlar/murat-muratoglu/budur-hak-ettigimiz-ekonomi-58817