Ahmet Taşgetiren


Bugün öğüt günü olsun

“Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan ve adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Âdil olun; bu takvâya daha yakındır. Allah'tan sakının. Çünkü Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” (Maide suresi, 8)


Bugün kalplerimize yönelelim istedim. “Kalbine danış” denilmiştir ne de olsa… Oradaki ölçülerden şaşma… Kalbini karartmamışsan tabii ki…

Kalbi öğütlere açmak da kalbin kalp olarak kalmışlığı ile ilgili…

Biz kalplere yönelelim, kim bilir öyle öğütler var ki her kalpte nüfuz edecek bir yol bulur kendine.

Kur’an’da Kur’an, “İnsanlara, Rablerinden bir öğüt, kalplerdeki hastalıklara şifa, inananlara rehber ve rahmet” olarak niteleniyor. (Yunus, 57)

Neresinden baksanız Kur’an’la kesiştiğiniz her nokta içinize bir güzellik taşıyacak demektir.

Yusuf Has Hacip Kutadgu Bilig’de “Zulüm yanar ateştir, yaklaşanı yakar” der. Belli ki Hûd Suresindeki “Zalimlerin yanında olmayın; sonra ateş sizi de yakar.” (113) âyetinden ilham almıştır.

Kalbinizi Kur’an’a açarsanız şu ayeti de bulursunuz orada:

Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan ve adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Âdil olun; bu takvâya daha yakındır. Allah'tan sakının. Çünkü Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” (Maide suresi, 8)

Allah zalimleri sevmez” (Şûra, 40)

Zulüm uyarısı” Kur’an’ın ana mesajlarından biridir dense yanlış olmaz.

Allah zatına rahmeti yazmıştır.” (En’am suresi, 12)

Rahmet çağrısı” yine Kur’an’ın ana mesajları arasındadır. İslam’ın Peygamberi “Rahmet peygamberi”dir, Müslüman her işine “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla” başlar…

İslâm kültürü, öğütlerle doludur. Bunların bir kısmını ben “Altın Öğütler” isimli kitabımda derledim. Kur’an’dan, Peygamberimizden, Sahabeden, Allah dostlarından, devlet adamlarından derlenmiş öğütlerle hacimli bir eser Altın Öğütler

Hasan Basri’den Ömer bin Abdülaziz’e öğütler var orada mesela, çok sarsıcıdır. Hasan Basri hem alimdir hem gönül erbabıdır… İlk mutasavvıflardan sayılır. Ömer bin Abdulaziz de yönetim kalitesi itibariyle Hazreti Ömer’e işaretle “İkinci Ömer” diye nitelenen, Emeviler döneminin “müstesna” evet “gerçekten müstesna” yöneticilerinden biridir.

Bir tasavvuf büyüğünün, bir devlet yöneticisine uyarıcı mektuplaar yazmasını da ibretliktir o dönemde… Şöyle hitap eder mektubunda:

Ey mü'minlerin emiri! Şunu bilmiş ol ki, saltanat bir gün senin de elinden gidecek; ahiret günü Allah'ın huzuruna tek başına çıkacaksın. Bugün sana yakın olandan orada yardım göremeyeceksin. O halde, sen bu en büyük korkuyu hatırla. Orası için şimdiden hazırlıklı ol.

“Unutma ki senin, içinde ikamet ettiğin şu dünyandan ayrı bir dünyan daha vardır. Orada uzun bir hayat süreceksin. O gün dost ve akrabaların seni terk edecek, haşir ve neşrin yalnızlık içinde geçecektir.

“Ey Halife! Kişinin kardeşinden, ebeveyninden dost ve evladından kaçacağı bir gün gelmeden evvel sålih ameller işleyerek azığını tamamla. Kabirlerde olanların dışarı çıkarılacağı, kalplerde gizlenenlerin ortaya konacağı bir günü hatırla.

“O gün sırlar zâhir olur. Küçük büyük demeden her şeyi sayıp zapt eden amel defterlerin açılır. O halde ecel gelip süre bitmeden, defterler dürülüp çalışmaya imkân kalmadan bugün fırsatı ganimet bil. Taat yoluna koyul.

“Ey Emir! İnsanlar arasında cahiller gibi hükmetmekten sakın. Zalimler gibi onlara zulmetme. Güçlü ve kibir sahibi olanları güçsüzlere musallat etme. Zira, bu tür kimseler müminler arasındaki hak ve hukuka hiç riayet etmezler. Bu konuda, Rasûl-i Ekrem (s.a.) Efendimizin şöyle buyurdukları rivayet edilmiştir: "Zalimi dost bilip ona yardım eden sırtını İslâm'a çevirmiş demektir."

Ey Halife! O halde sen yalnız Allah Teâlâ'dan kork. Kendi vebalini düşünerek başka veballer alma. Günahlarınla birlikte başka günahlar taşıma. Nimetlerin içinde yüzerek senin felaketini hazırlayan, ihsanına rağmen sana kötülük düşünen kişilere dikkat et. Sakın onlara aldanma!”

İslâm kültüründe, devlet adamlarına yönelik öğütler içinde halifeliği sırasında Hazreti Ali’nin Mısır’a vali olarak gönderdiği Malik bin Haris el Eşter’e yazdığı ve “Emirname-i Ali” diye bilinen metin gerçekten “klasik” değerdedir. Oradan şunları paylaşmak istedim sizlerle:

Kendini Allah’ın şeriatına muhalefete, zulüm ve haksızlığa yöneltme. Sonra Allah’ın intikamına uğrarsan, sen nefsini müdafaaya takat getiremezsin. Ayrıca Cenab-ı Allah’ın afv u merhametinden de müstağni değilsin.

Sakın hiç bir affından dolayı pişman olma. Cefa verince de mesrur olma. Kaçırma imkânını bulduğun müddetçe hiç bir tehlikeye atılma. Bir de sakın “Ben kudret sahibiyim, emrederim, itaat ederler!” deme. Çünkü bu, kalbe fesat, dine zaaf verir. İnsanı mağrur eder, gurur da helake götürür.

Hâiz olduğun makam sende azamet ve tekebbür hasıl ederse, üzerindeki Allah’ın kudretini düşün. Kendiliğinden kâdir olamayacağın şeylerde O’nun kudretini hatırla ki, bu düşünce senin yükseklerde uçan bakışını yere indirir, şiddetini giderir. Seni bırakıp giden aklını başına getirir.

Sakın Allah ile azamet yarışına kalkışma. Sakın Kibriyâ ve Cebberût’unda Allah’a benzemeye özenme. Çünkü Fâtır-ı Zücelâl her cebbarı zelil, her mütekebbiri hakîr eder.

Nefsîn hakkında, sana yakınlığı olanlar hakkında, yönettiklerin içindeki kendilerine meyil beslediklerin hakkında, Allah’a ve Allah’ın kullarına karşı adaletten kat’iyyen ayrılma. Şayet böyle yapmazsan zulmetmiş olursun. Halbuki Allah’ın kullarına zulmedenin, ibâdullah tarafından davacısı Allah’tır. Allah da bir kimsenin hasmı oldu mu, o kimsenin tutunabileceği bütün hüccetler bâtıldır, kudretullah karşısında tesiri yoktur. Kul, zulmüne tevbe edinceye kadar husumet-i ilâhîye devam eder. Zulüm üzere bulunmak kadar Allah’ın nimetini gideren, gazabını çabuklaştıran hiç bir şey yoktur.

Zira Cenab-ı Allah, zulüm altında inleyenlerin iniltilerini işitmekte, zalimleri görmektedir.”

https://www.karar.com/yazarlar/ahmet-tasgetiren/bugun-ogut-gunu-olsun-1604157