Yıldıray Oğur


Dağın başında vakur bir veda töreni…

PKK’lıların kullandığı bir mağara değildi ama yol boyu tabelasını gördüğümüz bu mağaranın tarihi bir önemi vardı. Üstelik sadece Süleymaniye’deki Kürtler için değil, hepimiz için. Casene Mağarası ya da Matbaa Mağarası 1922’de İngilizlere karşı krallığını ilan edip isyan başlayan Şeyh Mahmud Berzenci’nin sığınağı


Önce çok kısa bir özet:
Dağın başında vakur, sinematografik, çok iyi organize edilmiş bir silahlara veda töreni izledik.
Şimdi ayrıntılar…
Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde Talabani’nin kontrolündeki Süleymaniye’ye bağlı, bir safiye yeri olan Dukan Gölü’nden yukarıya doğru kıvrılan yolda ilerleyen onlarca siyah minibüsten oluşan konvoyda DEM Partililer, KDP ve KYB yöneticileri, Türkiye’de Ahaber’den Birgün’e Yeni Şafak’tan Halk TV bütün medyadan üst düzey yöneticiler, Mazlumder, İHH, Vatan Partisi’nin de aralarında olduğu STK’lardan isimler vardı.

Nihayet artık telefonların bile çekmediği bir kanyonda durduk.
İşte 50 yıl sonra PKK burada silah bırakacaktı.
İlk göze çarpan dağ başında ulaşılması zor bir kanyonda bu tören için yapılan çok iyi organizasyondu.
Girerken herkes arandı. En çok aranan alana girişi yasak olan telefon, fotoğraf makinesi ve kameralardı.
Çünkü bu törenin sürece zarar vermemesi için azami bir özen vardı.
Bütün çekimler Talabani’ye ait Channel 8 tarafından yapıldı.
Gazeteciler olarak sadece kağıt ve kalemle tören alanına alındık.
Közde kahve, su, kurabiye, şekerleme ikramlarının olduğu bir ikram diskinden sonra törenin yapılacağı platforma vardık.

Tuvaletler de dahil gördüğümüz hemen her şey bu tören için inşa edilmişti.
Üzerine rüzgara karşı tüylü mikrofonlarının konduğu bir masa ve dört sandalyenin olduğu sahnenin arkasına portatif bi duvar konmuştu
Hemen ilerisinde ise başka bir platformun üzerine yerleştirilmiş olimpiyat meşaleleri için yapılanlara benzeyen dev beyaz bir kase dikkat çekti.
Onu görünce silahların orada yakılacağı anlaşıldı
Törenin dibinde yapıldığı dağın içine doğru, tırabzanları olan bir taş merdivenden yukarıdaki mağaraya çıkılıyordu.

PKK’lıların kullandığı bir mağara değildi ama yol boyu tabelasını gördüğümüz bu mağaranın tarihi bir önemi vardı. Üstelik sadece Süleymaniye’deki Kürtler için değil, hepimiz için.
Casene Mağarası ya da Matbaa Mağarası 1922’de İngilizlere karşı krallığını ilan edip isyan başlayan Şeyh Mahmud Berzenci’nin sığınağı ve cihad çağrılarını yaptığı gazetesini bastığı matbaasının mekanıydı.
Peki, Berzenci’nin İngilizlere karşı isyanında müttefiki kimdi?
Tabii ki Ankara Hükümeti ve Mustafa Kemal’in Lozan’da, İngilizlerle Musuş kavgası verilirken Kürt isyanı çıkarmak için Süleymaniye’ye gizli bir görevle gönderdiği Teşkilatı Mahsusa subayı Özdemir Bey.
Şeyh Mahmud Berzenci’nin yeşil bir zemin üzerine kırmızı bir hilal yerleştirilmiş bayrağı ve cihad çağrısı yapan Bangi Hak (Hak’ın Sesi) adlı gazetesi vardı.

Gazetesini işte bu mağarada çıkarıp, isyanını buradan yönetti.
Ama sonra Özdemir Bey görevden alındı, Lozan imzalandı. Berzenci, dağlara çekilip 30’lara kadar İngilizlerle savaştı.
İşte tören için bu mağaranın önü seçilmişti
İzleyiciler PKK’lıların o dağdaki merdivenlerden inmesini beklemeye başladılar.
40 dereceyi bulan sıcak havaya karşı dev klimaların etrafında dört tarafı açık çadırın altına yaklaşık 300 kişilik davetli için deri sandalyeler yerleştirilmişti.
Bu usta işi organizasyonun dikkatle bakınca bir işbirliğiyle hazırlandığı açıktı
Talabani’nin peşmergeleri güvenliği sağladı, sivil görevliler organizasyonun önemli bir parçasıydılar. Ama törenin bütün ayrıntıları MİT, DEM Parti tarafından hazırlanmıştı.
Siyah şapkalı MİT mensupları organizasyonun planlandığı gibi ve planlanan çizgiler içinde gitmesi için dikkatle çalıştılar.

Herkesin en hassas olduğu konu törenden Türkiye’yi rahatsız edecek bir görüntü çıkmamasıydı.
O yüzdem ilk anons çekim yapılmaması, slogan atılmaması uyarısı oldu.
Sonra sahnedeki duvarda Öcalan’ın son Lacoste tshirtli fotoğrafı belirdi.
Ve birazdan dağdaki merdivenlerden PKK’lılar inmeye başladı.
KCK yöneticisi Bese Hozat’ın öncülüğünde 15 kadın ve 15 erkek militan tek sıra halinde hafif ve ağır silahlarıyla inip sahnedeki yerlerini aldılar.
Ve Bese Hozat, metni dağıtılan açıklamasını okudu.
Silah bırakan grup kendine “Barış ve Demokratik Toplum Grubu” dedi.
Hozat “sizlerin huzurunda silahlarımızı özgür irademizle imha ediyoruz” dedi ve ekledi:
“Önder Abdullah Öcalan’ın “Silahın değil, siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyorum ve sizi de bu ilkeyi hayata geçirmeye çağırıyorum” ifadesine yürekten katılıyor ve bu tarihi ilkenin gereğini yerine getiriyor olmaktan büyük gurur ve onur duyuyoruz.”
Sonra açıklamamın Kürtçesi okundu.
Onun sonunda Bese Hozat, tekrar söz aldı ve biraz tedirgin ve tutuk bir şekilde “ Hukuki ve anayasal düzenlemeler gereklidir” dedi.

Bu tutukluk ve tedirginlik sanki sürece zarar vermekten duyduğu bir endişeyle, bu cümleyi söyleyerek topun hükümette olduğunun altını çizme gayretinin bir sonucuydu.
Konuşmalar çok güçlü olmayan alkışlar ve birkaç sloganla bitti.
Sonra sinematografik kısım başladı.
Bese Hozat ve 30 PKK’lı silahlarını ve palaskalarıyla sırayla çıkararak hazırlanan dev kaseye koydular.
Bu arada hafif ve ağır tüm silahların envanter bilgilerini bir militan, Irak istihbaratı, Kürdistan istihbaratı, İHD, TİHV, ÖHD başkanlarından oluşan heyete yazılı olarak sundu.
Ve Bese Hozat, eline meşaleyi aldı, silahları tutuşturdu.

Sonra da sessizce merdivenlerden tırmanarak yukarıdaki mağaraya geri döndüler.
Bu kısımda ağlayanlar oldu. Çocukları PKK’da olan anneler, aralarında Leyla Zana’nın da olduğu bazı siyasetçiler gözyaşlarını tutamadılar.
Ne kimse militanların yanına gitti, ne kimse onlarla tokalaştı. Slogan yasağına genelde uyuldu.
Tören vakur bir biçimde tamamlandı.
50 yılda yaşanan tüm acılara saygılı bir tören izledik.
Bu iki saatlik törende Türkiye’de yaşayan kimseyi rahatsız edecek tek bir saniye bile yaşanmadı.
Ve törenin sonunda dağın başında bir olimpiyat ateşi gibi yanan ateş Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı tek bir kişinin bile aleyhine değildi.
Kimse kaybetmedi, kimse yenilmedi. Herkes kazandı. Devamı gelirse de kazanmaya devam edecek.

https://www.karar.com/yazarlar/yildiray-ogur/dagin-basinda-vakur-bir-veda-toreni-1604522