Fehmi Koru


Devlet aklı Kıbrıs’a da uzanırsa…

MHP ve lideri Devlet Bahçeli’nin keskin ifadelerle eleştirilerine hedef seçtiği AK Parti ile yakınlaşmasını ve en ağır sıfatlarla andığı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı sahiplenmesini ‘devlet aklı’ dışında ne ile açıklayabiliriz?


‘Devlet aklı’ diye bir kavram var mı?

Bu soruyu yapay zekaya sordum ve siyaset bilimi derslerinden vakıf olduğum bilgilerin en genişiyle bir kez daha karşılaştım.

Kavram, ilk olarak 1500’lü yıllarda, iki İtalyan -Niccolò Machiavelli ve Giovanni Botero- tarafından kullanılmış; sonraları dünyanın dört bir yanında yaygın kullanıma girmiş…

Fransızcası ‘raison d’État’ olan bu kavram, bizde ‘hikmet-i hükümet’ ve ‘nizam-ı alem’ kalıpları, son zamanlarda da ‘beka’ sözcüğüyle ifadesini bulmuş.

Yapay zekaya bakarsanız “Devletin çıkarı her türlü mülahazanın üstündedir” anlamına geliyor ‘devlet aklı’ ve devletin çıkarı söz konusu olduğunda ahlak, din ve hukuk ikinci planda kalıyor…

Teşekkür ettim ChatGPT’ye…

Konu, Kıbrıs’ta iktidarın beklemediği anlaşılan bir sonuca yol açan seçimin ardından kaygı duyanları yatıştırmak amacıyla yapıldığı anlaşılan Külliye’den bir danışmanın açıklaması üzerine ilgi alanıma girdi.

Söylenen özetle şu: “KKTC'de değişen bir şey olmayacak; Türkiye'nin devlet aklı gerekli neşteri vurur, gerekeni yapar.”

Uzun zamandır ülkemizde ne oluyorsa, olan-biten, arkasında bir ‘devlet aklı’ olduğunu düşündürecek biçimde gerçekleşiyor zaten…

Zamanı biraz öne saralım.

MHP ve lideri Devlet Bahçeli’nin keskin ifadelerle eleştirilerine hedef seçtiği AK Parti ile yakınlaşmasını ve en ağır sıfatlarla andığı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı sahiplenmesini ‘devlet aklı’ dışında ne ile açıklayabiliriz?

Cumhuriyet’ten önce oluşmuş Millet Meclisi’nin merkezinde bulunduğu parlamenter sistemi tek adamın şahsına bağlı ‘cumhurbaşkanı hükümet sistemi’ ile değiştirmek de öyle…

‘Devlet aklı’ öyle gerektirdiği için yapıldı o köklü değişiklik de…

Söz konusu ‘devlet aklı’ -yani ‘hikmet-i hükümet’, ‘nizam-ı âlem’ veya ‘beka’- olduğu için de, sistem değişikliği niyetinden vazgeçmiş görünen AK Parti, o yönde tavır almakta tereddüt etmemişti.

‘Beka’ kavramıyla da ifade edilen ‘devlet aklı’ ülkeyi yaklaşık 100 yıldır sahip olduğu bir yapıdan bir çırpıda uzaklaştırabilmişti.

‘Devlet aklı’ öyle gerektirdiği için gidilen anayasa değişikliği halk oylamasının (2017) halktan da kıl payı destek alması bile ‘beka’ sözcüğünün sıkça kullanıldığı bir ortamda gerçekleşmişti.

“Atı alan Üsküdar’ı geçti” deyimi eşliğinde…

‘Terörsüz Türkiye’ kalıbıyla ifade edilen sürpriz gelişmeyi de ancak ‘devlet aklı’ kavramıyla gerçek anlamına kavuşturabiliriz.

Ülke için kökleşmiş bir sorunu ortadan kaldırmak amacıyla daha önce (2009-2015) açılmış sürece şiddetle karşı çıkmış olan MHP lideri Devlet Bahçeli, girişiminin AK Parti kadroları tarafından ilk elde şaşkınlıkla karşılanmasına bakılırsa, ortağına bile haber vermeden aynı süreci daha da çetin şartlarda sahipleniverdi.

Böylesine bir keskin dönüşü ‘devlet aklı’ kavramı dışında nasıl anlayabiliriz?

İktidara uzak-yakın holdinglere günümüzde yargı aracılığıyla müdahalede akıl bulamayanlar ‘devlet aklı’ konusunda bilgisiz olmalı.

Artık durup düşünebiliriz…

‘Devlet aklı’ ile fazlasıyla içli dışlı olunan bir ortamdayız. Ancak ‘devlet aklı’ ile gidilen sistem değişikliğinden ‘Terörsüz Türkiye’ye kadar uzanan her yeni süreç, var olan dengeler üzerinde pek de olumlu bir etki oluşturmadı.

Tersine, ‘devlet aklı’ kavramının rahatlıkla kullanılabileceği her yeni gelişme ile devlet-vatandaş ilişkilerini zayıflatacak bir yeni durumla karşılaşıldı.

Ne demek istediğimin anlaşılması için şu soruya cevap arayabilirsiniz: ‘Devlet aklı’ kavramının ‘beka’ olarak sıklıkla kullanılmaya başlandığı ve o sayede köklü değişikliklerin gerçekleştirilebildiği 2017 yılından bugüne ülke daha güvenli ve vatandaşlar daha iyi bir durumda mı?

Atılan adımlar vatandaşa refah getirebildi mi?

Ekonomi ne durumda?

Ülkenin dışarıdan görüntüsü eskisinden daha olumlu sayılabilir mi?

Yurtdışına kapağı atmak için başvurdukları vize verme konusunda pintice davranan ülkelerin temsilciliklerinden hayal kırıklığıyla dönen binlerce insan manzarası iç açıcı mı?

İmralı, Kandil ve SDG bölgesi arasında yaşatılanlar ülkedeki dirlik ve birlikteliği güçlendirdi mi yoksa zayıflattı mı?

Kısacası, ‘devlet aklı’ devrede olduğunda kendimizi rahat mı hissetmeliyiz, yoksa gelişmelere bakıp “Eyvah” mı demeliyiz?

Kıbrıs’ta yapılan seçim sonucunda oluşan yeni yönetimin, belli ki, ‘devlet aklı’ ile bir ilgisi yok. Beklenti gerçekleşmedi ve Kıbrıs halkı farklı bir tercihte bulundu.

Şimdi oraya da el uzatılmak ve ‘devlet aklı’ gerekçesiyle 82. ilimiz olarak Türkiye’ye bağlanmak isteniyor Kıbrıs…

Külliye’den görüş açıklayan danışman da, bu isteği, ‘devlet aklı’ ile açıklama gayretinde.

Ben ise “Eyvah” demekle yetiniyorum.

https://www.karar.com/yazarlar/fehmi-koru/devlet-akli-kibrisa-da-uzanirsa-1605622