İbrahim Kahveci

Tarih: 26.05.2025 10:20

Erdoğan açıkladı: Soyumuz neden kuruyormuş…

Facebook Twitter Linked-in

Önce Bilal Erdoğan’ın açıklaması düştü önüme…Haber şu şekildeydi:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan, düşen doğum oranlarına tepki göstererek “Yeni bir demografik el bombası şu anda ortada. Eğer buna hazırlık yapamazsak, karşılayamazsak, anlayamazsak, ülke olarak gerçekten kaybedeceğiz, zayıflayacağız, geriye gideceğiz. Gelecek sizin geleceğiniz, sizin yaşayacağınız gelecek. ‘Efendim, ekonomi kötü, geçim sıkıntısı var. Ondan çocuk yapılmıyor’ deniliyor. Araştırmalar gösteriyor ki, gelir düzeyi arttıkça çocuk sayısı azalıyor. Eğer öyle olsaydı varlıklı insanlar daha çok çocuk yapardı, yapmıyorlar” dedi.

Valla adam haklı.

Dünya’ya bakıyorsunuz böyle. Türkiye’ye bakıyorsunuz aynen yine böyle.

Kapatalım defteri, bitsin bu işkence.

Ama olmuyor.

İnsanın aklına deli sorular geliyor tabii.

Mesela 2018 yılında Türkiye doğurganlık hızı 2,00 olarak AB’de ilk sırada yer alıyordu. Fransa 1,88, Romanya ve İsveç 1,76, İrlanda 1,75, Danimarka 1,73 gibi ülkeler bizden daha kötü doğum oranına sahipti.

2023 yılı karşılaştırmasında Türkiye 1,48’e düşerken Bulgaristan 1,81, Fransa 1,66, Macaristan 1,55, Romanya 1,54, Slovenya 1,51, Danimarka ve İrlanda 1,50, Slovakya 1,49 oranları ile artık Türkiye’nin üzerinde yer alıyorlar.

Acaba 2018’den sonra biz bu ülkelerden daha iyi bir ekonomik seviyeye mi ulaştık? Şahlandık da haberimiz mi olmadı.

Bakınız, artık Belçika, Hırvatistan, Çekya, İsveç, Portekiz ile benzer seviyelere geldik. Bu ülkelerde de doğurganlık hızı 1,45-1,49 arasında değişiyor.

O zaman ikinci düz mantık ilişkisine geçelim: Bartın ve Eskişehir 1,12; Zonguldak ve Ankara 1,15; İzmir 1,17; Karabük ve İstanbul 1,20; Kırklareli 1,21; Çanakkale, Amasya ve Edirne 1,22 doğurganlık hızına sahip. Bakın Avrupa’nın en düşük doğurganlık hızına sahip ülkesi 1,23 ila Malta geliyor. Malta’yı 1,26 ila İspanya ve 1,29 ila İtalya izliyor. Yani Bartın İtalya’dan daha mı zengin? Sanırsınız Paris ötesi bir Bartın’ımız var.

Elbette tek parametre ile doğum oranları açıklanamaz. Elbette genel refah seviyesi ile doğum oranları arasında bir ilişki var. Mesela Türkiye’de de genel doğum oranları uzun yıllardır bir düşüş içerisinde.

Ammaaa

2014 sonrası bir başka şey…

Biz 2014-2015 sonrasını anlamak için önceki döneme bakalım:

Grafik ve tablodan görüyorsunuz. 2001 krizinin ardından 2003 yılından 2014 yılına kadar doğan bebek sayısında ciddi bir artış var. 1 milyon 199 binden 1 milyon 351 bine yükseliyor.

Aynı dönemde doğum oranında da kısmi bir artış oluyor ve doğum oranı 2,09’dan 2,19’a kadar yükseliyor. Dikkat ederseniz arada 2008-09 küresel kriz etkileri yaşanıyor ama genel yükseliş trendi bozulmuyor.

Ekonomi ve beklentiler bozulduğunda bu bozulma gebelik süresi dikkate alındığında gecikmeli şekilde doğum sayı ve oranlarına yansıyor. Keza ekonomi iyileştiğinde de olumlu hava doğum oranı ve sayılarına yansıyor.

Bilal Erdoğan’ın mantığı ile gidersek 2001-2015 döneminde refah artışı değil, tersine ülke kötü yönetilmiş diyeceğiz.

Dikkat ederseniz doğum sayısında artış oluyor ama oranında o derece artış olmuyor. İşte bu genel trendi veriyor.

Lakin 2014-15 sonrasını ne ile açıklayacağız?

Ekonomimiz uçtu, millet refahtan çıldırdı ve bebek yapmıyor mu diyeceğiz?

Hatırlayın, 1 yıl sonrası daha iyi olacak diyenlerin oranı %42’lerdeydi. Bu oran 2015 sonrasında hızla düşüşe geçerek %21’lere indi. 1 yıl sonrası daha kötü olacak diyenlerin oranı da %9’larda %27’lere yükseldi. Tam da 2015 sonrası dönem…

Ama bunların ötesinde bir başka gerçek var. BARINMA…

2014 sonrası Türkiye’de ev sahipliği oranı hızla düşerken, kiracılık oranı hızla arttı. 2013 yılında %21,30 olan kiracılık oranı 2024 yılında artık %28,03’e yükselmişti.

Eskilerin ev sahipliği nedeniyle bizler yeni haneleri hesaplamıştık. 6 milyon 388 bin yeni hanenin 3 milyon 212 bini kirada demektir. Yani yeni kurulan hanelerin %50,3’ü kiracı

Ev sahibi olunamadan çocuk yapmak gerçekten çok zor. Hatta şahsen ekonomik beklentilerden ziyade çocuk sayısının kiracılık oranından çok etkilendiğini düşünüyorum.

Kiracılık oranındaki artış ile doğum oranındaki düşüş çok ama çok paralel gidiyor.

Peki, Cuma günü konuşan Erdoğan doğurganlık sorunu hakkında ne dedi?

Erdoğan şöyle diyor: “Türkiye’nin doğurganlık hızı tarihimizde ilk kez 1,48’e gerilemiş durumda. Bu, bir felaket. Bu rakam, kritik eşik olan 2,1’in çok altında bir seviyedir. Ülkemizde doğum hızının düşmesinin sebebi asla ekonomide yaşanan dönemsel sorunlar değildir. Tam aksine kişi başına düşen gelirin şu anki seviyenin beşte biri olduğu dönemlerde ülkemizin doğurganlık hızı yaklaşık iki kat daha fazlaydı. Yıllar içerisinde refah seviyesi yükseldikçe birçok sebepten ötürü doğurganlık hızımız düşmeye başladı.”

Gerçekten 2001-2015 döneminde makul bir aralık içerisinde seyreden doğurganlık sorunu kültürel ve refah etkisi ise neden 2015 sonrası şelale gibi düştü?

Erdoğan’ın bahsettiği kültürel uyanış 2015’den sonra mı başladı? Büyük refah artışına 2015 sonrasında mı ulaştık?

Dikkat ederseniz genel düşüşten bahsetmiyorum… Mesela eskiden Türkiye’de aile başına 4-5 çocuk normaldi; doğum oranı 4-5’lerdeydi. Genel trend zaten düşüyor ama asıl mesele 2015 sonrası yaşanan ŞOK düşüş.

Hatırlarsanız kişi başına gelirin gıda alım gücünü ölçmüştük: 2021 yılındaki 9.752$ gelir ile 2024 yılındaki 15.473$ gelirden daha fazla gıda alabiliyorduk.

Kişi başına gelir hem de dolar bazında hem de sadece 3 yılda 9.752$’dan 15.473$’a yükseliyor ama gıda alım gücümüz azalıyor… Bu zenginlik mi oluyor?

Bir de gelir dağılımındaki bozulmayı hesaba katın. Fakirin daha da fakirleştiği bir dönem yaşıyoruz. Türkiye’de fiyatlar Avrupa, gelirler Bangladeş… Sizce böyle bir adaletsizlikte nüfus artabilir mi?

Soyumuz kuruyor ama maalesef gerçek nedeni bir türlü kabullenmiyoruz. İnkar ederek elimize ne geçecek bilemiyorum.

Madem doğurganlık sorunu ekonomik değil, o zaman neden doğum desteğine başladık? Tedavi ekonomik ise, sorun da ekonomiktir.

Sayın Devlet Bahçeli’nin soyumuzun kuruması hakkında daha ciddiyetle yaklaşmasını mı beklesek? Ne de olsa Türkiye’mizin temel sorunlarına kendileri eğiliyor.

Bir umut işte.

Not: Cumhurbaşkanı Erdoğan doğum hızının düşmesinin sebebi asla ekonomide yaşanan dönemsel sorunlar değildir diyor ya… HAKLI…Doğum hızının düşmesi dönemsel ekonomik sorunlardan değil, YAPISAL EKONOMİK SORUNLARDAN kaynaklanıyor. Barınma imkanının yok olması, umutsuzluğun tavana vurması, gelir dağılımının bozulması, eğitim sisteminin çökmesi ile liyakatsiz kadroların işgali altında ehliyetli insanların dışlanması gibi…

Yani dönemsel değil, YAPISAL YIKIM yaşıyoruz. Tam da o yüzden soyumuz kuruyor.

Umursayanlar için vahim ötesi bir durum.

 

screenshot-at-may-25-22-56-17.jpg

screenshot-at-may-25-22-53-15.jpg

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —
G-DT9JLG88B3