Hala vakit varken sarıl eşine, hayatı güzel yaşa.
Yeniden aşık ol güçlü bir bağla ve duygularını yeniden yaşat. Tutkulu ve derinlikli bir biçimde. Bağlılık, şefkat ve sadakatle. Çıkarsız ve muhakeme etmeden...
Yapabilirsen bir kadının ilk aşkı, aşık olduğu şahsa aşkının ilk hissi gibi...
Mutlu ol, mutlu et! Paylaş, yardım et gücünün yettiğince.
Aşkın da bir yaşam süresi ve sonu olduğunu bilerek ve kabullenerek yaşa. Saygıyı kaybetmeden...
Araştırmalara göre; aşık olmak için 1.5 saniyenin yettiği, aşkın 6 ay kadar sürede unutulacağı gerçeğini de kabullen ve hatta depresyona girmemek için:
-Neden birlikte olmadığınız gerçekliği ile yüzleşin
-Odak noktanız kendiniz olsun
-Onunla iletişim kurmayın, tamamen uzaklaşın
-Ona ulaşan tüm yolları kapatın.
-Kendinize başka meşgaleler bulun
-Yeni insanlarla tanışın
-Affedin
-Kendinizi kandırmayı bırakın ki,
Gönlünüz yaralanmasın...
Bilinir ki her yara kabuk bağlar, sonra geçer. Artık kanamaz. Yürekteki yara öyle değildir, ufacık şeyde bile yeniden kanamaya başlar." Gönül Yarası" işte budur.
Aşk acısı, aşktan dolayı çekilen üzüntüdür.
Gönül yarası; yaşamdaki büyük bir değişimin, kaybın ardından gelendir. Razı olmadığımız bir değişim ve bir daha eskisi gibi olamamak demektir...
Doğumdan itibaren bildiğin benliğin, kendi yaşam amacını gerçekleştirmek için etrafındakilerle kurduğu ilişki ile şekillenir varlık ilişkimiz. Bu ilişkinin büyütülmesi ve genişletilmesi ile mutlu olur, huzur bulur insan. Ama zamanla kayıplar başlar ve bu değişim birçok sıkıntıyı da beraberinde getirir. Özellikle de yaş aldıkça insan...
Diyarbakırlı Celal Güzelses'in o güzel sesinden dinlediğimiz, bebeklikten yaş aldığı süreye kadar ki insan hayatının safhalarının anlatıldığı "YAŞ DESTANINDA" olduğu şekliyle...
Bir güzel ki on yaşına girince
Gonca güldür henüz açılır
Onbirinde gonca diye koklarlar
Onikide elma deyip saklarlar
Onüçünde cevri cefa çekerler
Ondördünde hamre şekere benzer .
Onbeşinde güzelliğin çağıdır
Onaltıda gören aklın dağıtır
Onyedide göğsü cennet bağıdır
Uzanır kameti selviye benzer.
Onsekizde hem artırır zarını
Ondokuzda terk eylemiş arını
Yirmisinde gözetir şikarını
Zincirinden kopmuş aslana benzer.
Yirmibeşte bıyıkları burulur
Otuzunda akan sular durulur
Otuzbeşte hep günahlar sorulur
Yalana karışmış irfana benzer.
Kırk yaşında gazel dökülür bağlar
Kırkbeşinde günahlarına ağlar
Ellisinde insanlara bel bağlar
Dağ başına çökmüş dumana benzer .
Ellibeşte sızı iner dizine
Altmışında duman çöker gözüne
Altmışbeşte hiç bakılmaz yüzüne
Ahireti görmüş Süphana benzer.
Altmışbeşten sonra beller bükülür
Bütün damarlardan kanlar çekilir
Gel gel diye toprak çağırır
Geldi geçti şimdi yalana benzer.
Beni ağlatma ki sen de gülesin
Leyli leyli ha leylim
Hem murada hem maksuda eresin
Yavru yavru yavru ha yavrum.
İşte bu türkünün son satırlarındaki gibi bir süreç başlar. Buna "silinme süreci" diyorlar. Tamamen senin varoluşuna bağlı olarak...
Hayatın boyunca ne kadar başarılı olursan ol, bir süre sonra sıradan bir insana dönüşürsün gücünü kaybettiğinde. Eski konumunun ve onun verdiği üstünlük duygularından arın. İç huzurunu kaybetmemeye çalış, tartışmadan uzak dur aile bireyleriyle. Egonu yok say.
Zamana arkadaşların ve iş çevrenden görüştüklerin azalır. Hatta eski iş yerinde artık seni tanıyan kalmaz. Üzülme, bu yaşanılan hayatın doğal sürecidir.
Ailen seninle eskisi kadar ilgili değildir. Çünkü onların da kendi hayat mücadeleleri sana zaman ayırmaya engeldir, eşinle yalnızsındır artık. Çocuk ve torunların varsa arada bir uğrarlarsa, mutlu ol!
Her gün birer birer eksilirsin. Artık birçok tanıdığın hayatta değildir. Hayatın tek gerçeği "Terk-i Dünya" tüm çıplaklığıyla karşındadır.
Hayatı güzel yaşa. mutlu ol, mutlu et. Paylaş, yardım et gücünün yettiğince...
HAYAT SENDEN ALMADAN SEN HAYATTAN ALARAK.