Gün geçmiyor ki Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’ten “her şey yolunda, program işliyor” açıklaması duymayalım.
Son açıklaması dün geldi: “Hürmüz Boğazının kapanması durumunda senaryolar üzerinden ekonomimize yönelik yapılan spekülasyonlara lütfen itibar etmeyiniz. Programımızla ekonomimizin şoklara karşı direncini önemli ölçüde artırdık. Enflasyonla mücadelede kararlıyız, dezenflasyonun devamı için gerekli tüm adımları atmaya devam edeceğiz.”
Mehmet Şimşek 20 Haziran günü de şu paylaşımı yapmıştı: “İstanbul›daki kamu hastanelerinin güçlendirilmesi ve deprem bölgesindeki eğitim yatırımları için İslam Kalkınma Bankası ile 740 milyon dolar tutarında finansman anlaşması imzaladık.”
Önce şu kamu hastanelerinin güçlendirilmesi işine bir soru soralım: Yıllardır kamu hastaneleri neden güçlendirilmedi? Sizlerin kamu kaynaklarını kullanma önceliğiniz bu mantıkla mı işliyor?
Yazık.
***
Şimdi konuya girmeden bir açıklama daha yapalım: Ülkemizde uygulanan baskıları yazdığımızda “bakın siz konuşabiliyorsunuz ya” diyorlar. İyi de kardeşim konuşmak, eleştirmek, uyarmak padişahlık-krallık düzenlerinde de var. Konuşabilmek, eleştirmek, uyarmak bir özgürlük mü?
Ya da yaşayabiliyorsak, ölmediysek ekonomi iyi mi olmuş oluyor? Mantık bu mu?
İş olsa çalışırım deyip iş bulamayan ve umudunu kaybeden gizli işsizlerin sayısı 2022 yılında 2 milyon 796 binden 2025 yılında 5 milyon 181 bin kişiye yükselmiş. Açık işsiz sayısı değişmiyor diye ekonomi iyi mi diyeceğiz?
Veya geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 18-19’lardan yüzde 32’lere çıkmış ise ekonomi iyi mi diyeceğiz? Ekonominin iyi olup olmadığını karnı aç insanlara mı soracağız yoksa kestane balı, manda yoğurdu yiyenlere mi soracağız?
***
Şimdi gelelim bugüne…
Her şey yolunda, program işliyor hikayesine.
Bakınız enflasyonu düşürmek çok zor bir şey değildir. Mesele enflasyonu düşürürken maliyetini de düşük tutmak ve bu maliyeti topluma eşit dağıtmaktır.
Mehmet Şimşek hakkını yemeyelim maliyeti dağıtmak istedi ama yasaları geçmedi. Saray’dan engellendi. Ama meydana çıkıp “beni engelliyorlar” demedi, diyemedi. Ve bütün faturayı dar gelirliye kesmek durumunda kaldı.
Gelelim ikinci konuya: Faiz nominal bir kavramdır, aslolan reel faizdir. Mesela enflasyon yüzde 90 iken kredi faizleri yüzde 100 olursa burada sadece ve sadece yüzde 5,26’lık bir reel faiz vardır. Veya enflasyon yüzde 35,4 iken kredi faizleri yüzde 62,1 ise burada yüzde 19,7 gibi muazzam bir reel faiz var demektir.
Faize asla ve asla nominal gözle bakmayın.
Gelelim bize.
2018-2019 yıllarında kemer sıkma politikası uyguladık ve 2 milyon 250 bin mavi yakalı işinden atıldı.
2018 Eylül ayında ticari kredi faizleri yüzde 34,88’e çıkmıştı. O tarihte mevcut enflasyon yüzde 24,52 iken 12 ay sonrası beklenen enflasyon yüzde 14,46 seviyesindeydi. Böylece mevcut enflasyon göre yüzde 8,32 olan reel faiz beklenen enflasyona göre yüzde 17,84 seviyesindeydi.
Bu oranlar bir zirveydi ve 2 milyondan fazla kişinin işten atılmasına neden olmuştu.
Ya şimdi?
Mayıs 2025
Gerçekleşen enflasyon %35,41 iken ticari kredi faizi %62,13; böylece reel faiz %19,74 ediyor.
Ya beklenen enflasyona göre durum nedir? Mayıs ayında 12 ay sonrası enflasyon beklentisi %25,06. Yani beklenen enflasyona göre %62,13’lük kredi faizi %29,64 reel faize karşılık geliyor.
Bakınız şu an Haziran ayındayız. Beklenen 12 ay sonraki enflasyon %24,56’ya düşüyor. Lakin ticari kredi faizi %64,42… Böylece reel faiz tam olarak %32,0 ediyor.
Mayıs ayında İTO 1995 geçinme endeksi bile yüzde 44,48 fiyat artışına işaret ediyor. Bu orana rağmen reel faiz %12,22…
Tekrar edelim:
Reel faizler;
-Beklenen enflasyona göre %32,0
-Gerçekleşen enflasyona göre %19,74
-İTO’ya göre %12,22
Burada sorulacak tek bir konu var: Reel faizler neden bu kadar rekor seviyede? Bu rekora rağmen neden faiz indirimi yapılmadı? Bu fahiş reel faizlere hangi reel sektör dayanabilir?
https://www.karar.com/yazarlar/ibrahim-kahveci/her-sey-yolunda-ise-bu-fahis-faiz-nedir-1604324