"Türkiye bugün kuraklığı, bir gelecek senaryosu olarak değil günlük hayatın gerçeği olarak yaşamaktadır. Kuraklık artık sadece çevresel bir sorun değil; tarımı, gıdayı, göçü ve kent yoksulluğunu belirleyen yapısal bir krizdir.... TOKİ Silivri'yi antidemokratik yargılamaların yeni adresi yapacak. 'Ev yok, kira uçmuş, olsun; dünyanın en büyük duruşma salonunu inşa ediyoruz' diyorsunuz"

2026 yılı bütçe kanun teklifinin TBMM Genel Kurulu’ndaki görüşmeleri sürüyor. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile bağlı kurumların bütçesine ilişkin dünkü görüşmeler; kuraklık başta olmak üzere Türkiye’nin çevre ile bağlantılı sorunlarının büyüklüğünü ve iktidarın sorunların ağırlığını önemsemeyen yaklaşımını verilerle ortaya koydu.
CHP Grubu adına söz alan İstanbul Milletvekili Evrim Rızvanoğlu, bütçenin iklim krizini ciddiye almadığını söyleyerek, şu tespitleri paylaştı:
-Dünya Meteoroloji Örgütü, 2025 yılının kayıtlara geçen en sıcak yıllardan biri olduğunu açıkladı. Ancak asıl vahim olan, Türkiye’deki sıcaklık artışının dünya ortalamasının üzerinde oluşu. Bu, yalnızca bir veri değil: Bunlar kuruyan göllerdir, yanan ormanlardır, sel altında kalan mahallelerdir; borçlanan çiftçidir, göç etmek zorunda kalan gençtir.
Çevre denetimi fiilen kalktı
Bütçede geçen yıl sürdürülebilir çevre ve iklim değişikliği programına ayrılan kaynağın 19,4 milyar lira olduğunu ve bütçenin yüzde 28 arttırılmasına karşın, iklim programının yüzde 2,6 azaldığına dikkat çeken Rızvanoğlu, “Yani iktidar bize şunu söylüyor: Krizler olduktan sonra müdahale edeceğiz, bedelini de daha yüksek bir maliyetle bu halka ödeteceğiz” diye konuştu.
İktidarın doğayı sınırsızca tüketecek bir rant alanı olarak gördüğünü, sadece Artvin’de toprakların yüzde 71'inin maden ruhsatlı olduğunu vurgulayan Rızvanoğlu’nun değerlendirmesi şöyle:
“Süper izin düzenlemeleriyle çevresel denetim fiilen ortadan kaldırıldı, bilim insanlarının uyarıları, kamu yararı, halkın itirazları sistematik bir biçimde devre dışı bırakıldı. Bilim insanlarının "yüksek risk" dediği, kurumların olumsuz görüş verdiği Kanal İstanbul gibi yatırımlar da ısrarla onaylanmaya devam ediliyor. Geleceğimiz şirket çıkarları uğruna ipotek altına alınıyor ama yine yetmiyor; sularımız hızla kirleniyor, denizlere atık boşaltımını kolaylaştıran yönetmelikler hızla devreye sokuluyor, nehirler can çekişiyor. Bakın, Gerede Çayı, Ergene Nehri zehir saçıyor ama bu da yetmiyor; Avrupa'nın kendi toprağında istemediği atıklar Türkiye'ye gönderiliyor.”
İşaretler büyük: En büyük kuraklık
CHP Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aydın, ağır bir iklim krizi yaşanmasına karşın, Türkiye’de hiçbir acil eylem planı bulunmadığın dikkat çekerek İran örneğini verdi. İran’da iklim krizinin ağır yaşanması nedeniyle Tahran’da yer değişikliği düşünüldüğünü bildiren Aydın; Beyşehir, Sapanca gölleri ile Trakya’daki barajların “kupkuru” olduğunu söyledi. Aydın’ın değerlendirmesi şöyle:
“İşaretler büyük, 2025 yılında iki büyük felaketi yaşadık arkadaşlar, son otuz yılın en büyük zirai don felaketi ve en büyük kuraklık birbirini izliyor. Meyve, sebze, yiyecek fiyatları tavan yaptı, geçen sene kaç kişi kiraz yedi, merak ediyorum. 2024 yılı son elli üç yılın en sıcak yılı olarak kayıtlara geçti. Sıcaklık arttıkça iklim değişikliğinin tek sigortası olan ormanlarımızı da maalesef kaybetmeye başladık. (…) Rant uğruna, ülkemizin her yerinde asırlık zeytinlikleri yok ediyoruz, TOKİ'yle imara açıyoruz ama bakıyorsunuz Dubai'de çöle zeytin dikiyorlar, biz ise zeytinlikleri yok ediyoruz ve ormanları yok ediyoruz. “
Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Kurnaz’ın, TBMM’de kurulan Zırai Don Komisyonu’nda bilgi verdiğini anımsatan Aydın, şu bilgileri aktardı:
“Hâlâ daha uyuyoruz”
“Değerli Hocamız Profesör Doktor Levent Kurnaz, zirai donların ülkemizde yaşanacağını söyleyerek şöyle demişti: 'Bu facia bir şey değil, dahası gelecek.' Ülkemizin bulunduğu kuşak itibarıyla çölleştiğini belirterek -şu illerin vekillerine buradan sesleniyorum- Mersin, Adana, Urfa, Antalya kuşağının Kahire ve Basra gibi çölleşeceğini ifade etti Sayın Hocamız ve buradan 2070'e doğru geldiğimizde, bu illerde çölleşme başlayacak arkadaşlar. Biz hâlâ daha burada uyuyoruz, kafamızı kuma gömmüşüz, bakıyoruz.”
İklim Değişikliği Başkan Yardımcısı Orhan Solak’ında aynı Komisyon’daki saptamalarından söz eden Aydın, Sayın Solak, TAGEM'in verilerine göre de ülkemizde 2080 yılının senaryolarını söylüyor, diyor ki "Sıcaklık artışı sebebiyle; buğday, mısır, çeltik, pamuk gibi temel ürünlerde yüzde 5 ila yüzde 20 oranında düşüş olacak. Benim seçim bölgem olan Trakya'ya geldiğinde ise maalesef bu oranlar daha da artıyor; buğdayda yüzde 76, ayçiçeğinde ise yüzde 66'lara gelen bir düşüş olacağını söylüyor. Biz ne yaptık? Hiç. Evet, tespitler harika, eylemler fecaat. Madenler uğruna ağaçlar talan ediliyor, mevcut yangınlar söndürülemiyor” diye konuştu.
TOKİ Silivri’de mahkeme salonu yapacak
CHP İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek, 25 milyon insanın yaşadığı şehirlerde belediye başkanlarının tutuklu olduğunu söyleyerek, “Vatandaş TOKİ'den sosyal konutları beklerken TOKİ Silivri'de mahkeme salonu inşa edecek” dedi.
Zeybek, TBMM Genel Kurulu’ndaki Bakanlık görüşmelerinde yaptığı konuşmadan tutanaklara yansıyan bazı bölümler şöyle:
“TOKİ, Silivri'yi antidemokratik yargılamaların yeni adresi yapacak. 'Ev yok, kira uçmuş, olsun; dünyanın en büyük duruşma salonunu inşa ediyoruz' diyorsunuz. Peki, TOKİ ne yapabilir? Bütçede olmayan ama toplumun en acil ihtiyacı olan kiralık sosyal konutlar yapabilir. Türkiye'de barınma krizi, artık yalnızca konut üretimi meselesi değildir, konuta erişim ve kiraya ulaşabilme meselesidir ancak bütçede gelire endeksli kira modeli yoktur.”
Şehirlerin ciddi kuraklık tehlikesiyle baş başa olduğunu ifade eden Zeybek, kuraklığın bütçede görünmeyip sahada yaşanan bir kriz olduğunun altını çizerek şöyle konuştu:
Sazlıdere’nin içme suyu sıfırlandı
“Türkiye bugün kuraklığı, bir gelecek senaryosu olarak değil günlük hayatın gerçeği olarak yaşamaktadır. Kuraklık artık sadece çevresel bir sorun değil; tarımı, gıdayı, göçü ve kent yoksulluğunu belirleyen yapısal bir krizdir. Melen Barajı'ndan İstanbul'a hâlâ tek bir damla su gelmemektedir. Ne zaman bitireceksiniz? Sazlıdere Barajı'nın içme suyu niteliği sıfırlanmış, buna rağmen borcunu İstanbullulara ödetmeye devam ediyorsunuz. Bu hem teknik hem de siyasi bir sorumluluktur. Cumhurbaşkanı kararıyla Sazlıdere Barajı'nın içme suyu kullanım oranı sıfırlanmış, baraj havzası ranta açılmıştır. Son on yılda barajdan, buradan, ranta açılan bu alandan yüksek fayda sağlayan arazi sahipleri kimlerdir? “
Hatay’da yaşamın tanımı: 21 m2 konteyner kutu
Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur da Hatay için çalışmalar yapılmasına karşın eksiklilerin çok olduğunu dile getirdi “Bugün hâlâ Hatay'da yaşamın tanımı 21 metrekarelik konteyner kutudur” dedi. Konteynerlerde mahremiyet, ses ve ısı yalıtımı bulunmadığına dikkat çeken Güzelmansur şöyle konuştu:
“Yaklaşık 180 bin insanımız yaşamını, 280 bin hekim sağlık hizmetini, 135 eczacımız, 3 binden fazla esnafımız, mali müşavirimiz, avukatımız faaliyetlerini; STK'ler yönetimlerini bu 21 metrekare kutularda gerçekleştiriyor. (…) yazın sıcaktan kavruluyorsunuz, kışın soğuktan donarsınız; yağmur yağar tavanınız akar, rüzgâr eser çatınız uçar. Hataylıların üç yıldır medeni dünyadan uzak bir şekilde yaşamasının tek nedeni var, o da iktidarın konuştuğunu yerine getirmemesidir.”
https://t24.com.tr/yazarlar/cigdem-toker/iklim-krizi-butcesinde-alarm-toki-silivri-de-mahkeme-salonu-yapacak,52867

