Işıner Güngör

İran-İsrail Gerilimi

İran’dan ateşlenen füze ve İHA’lar İsrail ve bölgedeki ABD güçleriyle ortak bir şekilde çoğunluğu sınırların dışında imha edilmiştir.


Işıner Güngör


İran-İsrail Gerilimi

İran’dan ateşlenen füze ve İHA’lar İsrail ve bölgedeki ABD güçleriyle ortak bir şekilde çoğunluğu sınırların dışında imha edilmiştir.


Soğuk Savaş’tan sonra dünyadaki güç dengesi parçalı bir boyuta bürünmüştür. Birçok ülkenin politikalarının temelinde barış ve kalkınma bulunmaktadır. Her ne kadar istikrar ve huzuru önceleyen ülkeler olsa da çatışmaları körükleyen, emellerini gerçekleştirmeyi hedefleyen ülkeler de mevcuttur. Örneğin geçtiğimiz yıl 7 Ekim’den sonra İsrail tarafından Filistin’e yapılan insanlık dışı saldırılar ile dünya barışı büyük bir yara almıştır. Bu barış dışı durum her ne kadar Ortadoğu’da yaşansa da sonuçları bakımından küresel niteliğe sahiptir. 

İsrail, Filistin’e saldırılarının neticesinde dünya genelinde hiç beklemediği bir tepkiyle karşılaşmıştır. Ülkelerde karşıt mitingler düzenlenmiş ve kendisi ile bağlantılı ticari ürünlere boykot uygulanmıştır. Mitingler sadece diğer ülkelerle sınırlı kalmamış, İsrail sınırları içerisinde Başbakan Binyamin Netanyahu’nun savaş politikasını eleştiren bir kitleyi de meydana getirmiştir. Tepki sadece halklar düzeyine indirgenmemiş, diğer ülkeler de İsrail’i hukuki açıdan köşeye sıkıştırmaya çalışmıştır. Örneğin Güney Afrika tarafından Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail aleyhine açtığı dava bunlardan biridir. 

İsrail saldırılara başladığı günden bu yana sınırları dışında operasyonlar gerçekleştirerek Filistin rejimindeki kilit kişileri etkisiz hale getirmeye çalışmıştır. Resmi olarak ilan edilmese de diğer ülkelerdeki operasyonel faaliyetlerine son olarak Suriye’de bulunan İran konsolosluk binasına yapılan saldırı ile devam etmiştir. 

İsrail’in İran konsolosluğuna gerçekleştirdiği saldırı ile İran’a bölgede pasif kalması yönünde uyarı mesajı verilmiştir. İran kışkırtılarak tepkisinin boyutunun ne olacağı da gözlenmiştir. İran cevap niteliğindeki hamlesini yüzlerce insansız hava aracı ve füze ile 13 Nisan gecesi başlatmıştır. Beklenen hücum sonrasında ABD ve İngiltere İsrail’e destek ilan etmiştir. Bu sebeple, İsrail müttefiklerinin desteğini de test etme fırsatı bulmuştur. 

İran’dan ateşlenen füze ve İHA’lar İsrail ve bölgedeki ABD güçleriyle ortak bir şekilde çoğunluğu sınırların dışında imha edilmiştir. İranlılar İsrail’e yaptıkları operasyonu sevinçle kutlamış. İsrail hükûmeti de İran’dan gelen füze hücumunu önlemeyi başarı olarak lanse etmiştir. Sonuç itibarıyla İsrail’deki mevcut hükûmet ülke içerisindeki muhaliflerin desteğini elde etmek ve Filistin’deki durumu bir süreliğine soğutmayı hedefleyen kartı masaya sürmüştür. Yaşanan kısa süreli çatışma iki ülkeye de kazan-kazan niteliğinde bir fırsat sunarak iç politikadaki desteği tazelemiştir. 

Bilinen bir gerçek ki ekonomi piyasaları ülkeler arası çatışmalara karşı hassastır. Çatışma ve gerilimler sermayenin yer değişmesinde bir araç görevindedir. İran’ın İsrail saldırısı ile kripto paralar değer kaybetmiş, petrol fiyatlarında yükselişler yaşanmıştır. İki devlet arasındaki gerilim ciddi bir çatışma ortamına evrilseydi, ham petrolün varil fiyatının yaklaşık 89 dolar seviyelerinden 150 dolar düzeylerine yükselmesi riskini barındırıyordu. Petrol fiyatlarındaki yükselme ihtimali dünyanın bir sorunu haline gelen küresel enflasyonun artışını da tetikleyebilirdi. 

Bu arada gözden kaçırılmaması gereken diğer bir husus ise Ortadoğu’da iki ülke arasında ortaya çıkan gerilim, bölgede Türkiye’nin stratejik rolünün ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göstermiştir. Ankara istikrar için devreye girerek telefon diplomasisi ile İran, ABD ve İngiltere Dışişleri Bakanlıkları arasında görüşmeler gerçekleştirmiştir. İran’ın cevap mahiyetli saldırısı öncesinde ABD makamları tarafından İran ve İsrail arasındaki çatışmaya giden süreçte Türkiye’den aracılık konusunda destek istenmiştir. Tüm bu gelişmeler neticesinde Ortadoğu’da bir denklem kurulacaksa, bu denklemin Türkiye ile kurulacağı net olarak görülmektedir. Türkiye’nin çabası ve rızası olmadan bölgede atılacak adımlar çözüm bağlamında nihai aşamadan uzak olacağı düşünülebilir.