Kanal İstanbul yapılsa da yapılmasa da Nakkaş-Başakşehir otoyolu yapılacak gibi projelendirilmiş olabilir. Bu projenin AKP iktidarı için önemi, finansman profilinden de kaynaklanıyor
Net olmak iyidir. Söz konusu olan, ekolojik kırıma yol açacak, 16 milyon nüfuslu bir metropolün her bakımdan kaderini değiştirecek, fay hatları üzerinde bulunan, tsunami riski içeren bir rant projesiyse, çok daha iyi.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un, bir gün önce “Gündemimizde yok” dediği Kanal İstanbul konusunda Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu “Kesinlikle yapacağız. Vazgeçmiş değiliz” dedi. Kurum’un sözü kendisine anımsatıldığında da (ki aslında keskin çelişkiydi) güncel olarak şu anda gündemde olmadığını belirtti.
Uraloğlu’nun mevkidaşını mahcup etmeyip gözetmesinde şaşacak bir durum yok. Zaten “Gündemimizde yok” ifadesi, muğlak, biraz da kaygan bir ifadedir. Söyleyen siyasetçi, bürokrat teknokratsa, “Gündemimizde yok”, manevra alanı tanır, ihtiyaç duyulan zamanı kazandırır. Kamuoyu tepkileri ya da başka nedenle gündemde olmayan bir konu, iki saat sonra gündeme gelebilir çünkü.
Kurum neden çekindi, Uraloğlu neden bunca açık ve net konuşabildi, işin bu kısmı iktidar partisinin iç dengeleriyle ilgili olsa gerek.
Bizi vatandaş olarak ilgilendiren, iç/dış sermayeyi daha da palazlandıracak, kamu yararı içermeyen bir mega proje olan Kanal İstanbul kararlılığının sürdüğünü yeniden duymak oldu. Dolayısıyla Uraloğlu’nun açıklamaları; cezaevindeki İBB Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun, hücresinden isabetli bir çıkış yaptığının anlaşılmasına yaradı.
Nakkaş Başakşehir Otoyolu
Dahası, bu vesileyle gündeme gelen CHP Genel Başkanı Özel’in hep bahsettiği fotoğrafın da Rönesans grubunun üstlendiği Başakşehir Nakkaş otoyol projesine dair bir görüntü olduğu resmen açıklandı. Bu proje, yıllar önce iktidar mensuplarınca “Kanal İstanbul temeli atılıyor” diye duyurulmuş, gerçek olmadığı anlaşılınca da “bağlantısı” diye düzeltilmişti.
Nakkaş-Başakşehir, aslında Kuzey Marmara Otoyolu’nun bir kesimi olarak tanımlanmıştı. Bu kesimdeki en önemli yapının şimdi çevresine on binlerce konut yapılan, Sazlıdere Köprüsü olduğunu da bizzat Uraloğlu söylemişti. Bakan Uraloğlu, iki yıl önce AA’ya yansıyan habere göre sözleri şöyle:
"Sazlıdere köprüsü, ülkemizin en önemli yatırımlarından biri olan Kanal İstanbul kapsamında yapılan ilk köprü olma özelliğine de sahiptir. Köprü 4 gidiş, 4 geliş, toplam 8 şeritli ve 46 metre tabliye genişliğinde olacak şekilde tasarlanmıştır. 440 metre orta açıklık ve 210 metre yan açıklıklı olan köprümüz, 196 metre yüksekliğinde iki adet elmas geometrisinde pilona sahiptir. 136 adet eğik askı halatı ve bunların ankre olacağı 272 adet ankraj bulunmaktadır.”
Küresel finansman Nakkaş-Başakşehir’de
Kanal İstanbul yapılsa da yapılmasa da Nakkaş-Başakşehir otoyolu yapılacak gibi projelendirilmiş olabilir. Ancak bu otoyol ile İstanbul Havalimanı’na yeni bir ulaşım koridoru açılması, Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi ile Atatürk Olimpiyat Stadı’na ulaşımı kolaylaştırması hedefleniyor.
Bu projenin AKP iktidarı için önemi, finansman profilinden de kaynaklanıyor. Nakkaş-Başakşehir otoyolu yapımında, yenilikçi teknolojiler içereceği için Samsung şirketi aktif olarak yer alıyor.
Öte yandan proje finansmanında EBRD, Deutsche Bank gibi küresel finansman kuruluşları da katılımcı.
Ne ihtiyacı, neyin ihtiyacı?
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Uraloğlu, Kanal İstanbul’un ne zaman yapılacağı konusunun istişare edildiğini, nihayetinde 15-20 milyar dolaklık bir projenin doğru finansman olanaklarıyla yapılması gerektiğini de ifade etti.
“Şu an için referandum ihtiyacı hissetmiyoruz” diyen Bakan Uraloğlu, ÇED raporu kapsamındaki vatandaş görüşlerinin dinlendiğini ve projeye “derç edildiğini” söyledi. Bir kere bahsedilen ÇED raporunun üzerinden 6 yıl geçti. Bu, çok uzun bir süre.
Öte yandan iktidarın Kanal İstanbul için yapacağı referanduma ihtiyaç duymaması anlaşılır. Bu, ihtiyaç duymanın ötesinde, “hayır” sonucuna en küçük bir tahammülün, pay aralığının bulunmayışla ilgili bir durum. Yoksa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın referanduma ne kadar yakın bir politik figür olduğu hepimizin malumu. Eğer sistemli bir manipülasyon yapılmaz ise Kanal İstanbul ile ilgili olası bir referandumun onca bağlı medyaya rağmen evet çıkma olasılığı son derece düşük. En az dört yıl sürecek bir hafriyattan, Sazlıdere Barajı’nın devre dışı kalma olasılığı nedeniyle su ihtiyacının artacak olmasından, Marmara Denizi ile Karadeniz sularının birbirine karışmasından, Marmara Denizi’nin bir ölü deniz haline gelme riskinden, zaten on binlerce dekar eksilmiş İstanbul ormanlarının daha da azalacağı bir projeden bahsediyoruz.
Kanal İstanbul’un tartışıldığı ilk zamanlarda İstanbul Boğazı’ndaki gemi trafiğinin bir kısmını alacak olması nedeniyle seyrüsefer emniyeti sağlayacağı söyleniyordu. Şimdilerde buna dair bir açıklama duymuyoruz.
Gerçekten de15-20 milyar dolarlık bir finansman sağlanarak ve bir şehri patlatmalarla kazılarla, kirlilikle, tuzlulukla, depremsellik riskiyle tahrip ederek açılacak yapay bir su yoluna Türkiye’nin neden ihtiyacı olduğunu kamuoyuna açıklar mısınız lütfen? Kimin ihtiyacı, neden, nasıl bir ihtiyacımız var Kanal İstanbul’a?
https://t24.com.tr/yazarlar/cigdem-toker/kanal-istanbul-nasil-bir-ihtiyac,49718