Şöyle düşünüyorum:
Bir başka siyaset zemininde bir “Temiz eller operasyonu”nda öyle yolsuzluk dosyaları açılacak ki, herkes şaşkınlıktan parmaklarını ısıracak.
Şimdilerde davalar var, tutuklamalar var, suçlamalar var, el koymalar, kayyım atamalar var, ama “Yargı her şeyli görüyor mu? Gördüklerini doğru görüyor mu?” diye sorulduğunda kalbinizi tatmin edecek bir “Tabii ki…” cevabı oluşmuyor.
“Savcı şu soruyu sorsaydı ya…” diyorsunuz meselâ. “Suç örgütü lideri diye suçlanan şu kişi niye dışarda?” diyorsunuz meselâ.
Dev holdingler bir bakıyorsunuz, şafak operasyonuna maruz kalmış.
“Kim temiz?” sorusu geliyor aklınıza…
En son Can ve Ciner Holding’e operasyon yapıldı. Onlarca şirkete el kondu, tutuklananlar oldu.
Gazeteci Timur Soykan, Can Holding’in patronu Kemal Can’ın savcılık ifadesine ulaştı.
Kemal Can, medya kuruluşlarını, Bilgi Üniversitesi’ni, Doğa Koleji’ni “Devlet büyükleri”nin tavsiyesi ile aldıklarını, hatta Türk Telekom’u bile alacakken başka gelişmeler olduğu için alamadığını söylüyor. Timur Soykan’ın haberinin bu konu ile ilgili bölümü şöyle:
“Biz normalde holding bünyesinde medya sektöründe faaliyet göstermemiştik. 2024 yılı veya daha önceki zaman diliminde KRT TV’nin 3’ü peşin 4’ü taksit olmak üzere toplamda 7 milyona alınması konusunda bir devlet büyüğümüz aracı olmuştu. Ancak biz sektörü bilmediğimizden ve o dönemki çeşitli süreçlerden kaynaklı olarak bundan vazgeçtik.”
“Sorguda, Ciner Medya Grubu’nun satın alınmasından sonra sıra Doğa Koleji’nin Can Holding tarafından alınmasına gelmişti.
“Savcılık, Kemal Can’a “Doğa Koleji’nin satın alınması sürecinde finansmanı hangi şirketler üzerinden sağladınız?” diye sordu. Ama Kemal Can yanıtında çok daha büyük skandalı ortaya koydu. Kaçakçılıkla suçlanan aileye az daha Türk Telekom gibi çok kritik bir kurum satılacakmış.
Kemal Can şöyle anlattı:
“İlk başta bizim şirket bünyesi olarak Türk Telekom’un satın alınmasına dair bir niyetle buna dair yönlendirme yapılmıştı. Türk Telekom’un satın alınması için bir finansal mühendislikle peşin bir tutar ödemeden bankalarla anlaşarak kredilendirme yöntemiyle bir satın alım sürecine dahil olmuştuk. Bizim holdingimizin eski ve köklü olması ve bu konuda vizyoner ve kurumsal bakış açımız nedeniyle bu husus yöneltildi. O dönem içerisinde Rusya-Ukrayna savaşı çıkınca bu kez Turkcell’in varlık fonu tarafından satın alınması gündeme geldi. Hem Turkcell hem Türk Telekom varlık fonuna devredilince Doğa Koleji’nin satın alınması için üst düzey yetkililer tarafından yönlendirme yapıldı. Yaklaşık 104 şubesiyle faaliyette bulunan bir eğitim kurumunu mağduriyetinin giderilmesi istendi… Devraldıktan sonra zaman içerisinde toplamda 570 milyon dolar para ödedik. Biz koleji devraldığımızda borca batık durumdaydı. Üst düzey yetkililerin yönlendirmesiyle mağduriyetin giderilmesi adına böyle bir atılımda bulunduk.”
“Savcılık, Kemal Can’a “Bilgi Üniversitesi’nin Can Holding bünyesine alınması sürecinde hangi şahıslarla finansal ortaklık ilişki kuruldu?” diye sordu.
Kemal Can şöyle yanıt verdi:
“Üst düzey devlet yetkililerinin yönlendirmesiyle Bilgi Üniversitesi’nin alınması konusunda bize yönlendirmede bulunuldu. Üniversiteyi o dönem bir kısmı yine taksitli olmak üzere toplamda 90 milyon dolara satın almıştı. Üniversitenin ABD’nin elinden alınarak yerli statüsüne kazandırılması konusunda bir tasarruf söz konusu oldu. Biz de buna binaen üniversiteyi satın aldık.”
Farklı tv kanallarında iki kritik ismin açıklamalarına şahit oldum. Birisi eski TMSF Başkanlarından Abdullah Güzeldülger, diğeri eski MASAK Başkanlarından Ramazan Başak…
Ramazan Başak, Doğa Kolejini satın alan Ömer Saçaklığoğlu’nun kendisine “Ben eğitim işinden falan anlamam. 10 yıl streyle sende, dendi, aldım.” Dediğini nakletti bir yayında. Kim demiş olabilir acaba?
Ramazan Başak, bu tür devirler için “bir türlü emanetçilik sistemi” uygulandığını, kendisinin buna “kontrollü teslimat” tamımlaması yaptığını da söyledi o yayında ve “Kimler telkin etmiş olabilir?” sorusunu koydu ortaya.
TMSF eski başkanlarından Abdullah Güzeldülger de bir başka yayında kurum bünyesinde binden fazla şirketin toplandığını, şirket sayısı itibariyle TMSF’nin Türkiye’nin en büyük kurumu olduğunu, mali varlık itibariyle de üçüncü sırada sayılabileceğini belirtti, şirketlerin rasyonel yönetilmemesi sebebiyle değerlerinin düştüğünü de ifade eden Güzeldülger, şirketlere el koymanın, Türkiye’de yatırım yapacaklar açısından endişeye yol açtığını söyledi.
Ortada ilginç iddialar var. Belli ki hem Ramazan Başak’ın hem Abdullah Güzeldülger’in bildikleri tv kanallarından söylediklerinden çok daha fazla.
Ve belli ki Can Holding sahibi Kemal Can’ın “Devlet büyükleri” diye tanımladığı isimlerle n’a iliişkisi önemli. Savcı, Kemal Can’a “Kim bu devlet büyükleri?” diye sormuyor. Bu iddia Kemal Can için “can simidi” mi, savcı için “risk” mi, bir ihtimal.
Henüz ”Devlet büyükleri” diye nitelenecek çevrelerden de bir açıklama gelmedi.
Henüz Meclis’te de “Gelin şu devlet büyüklerini bulalım” gibi bir hamleye rastlanmadı.
Eski MASAK Başkanı Ramazan Başak’ın “kontrollü teslimat” diye nitelediği işlerin kapsamı da ortaya konmuş değil.
Onun için “Bir başka siyaset zeminin temiz eller operasyonu olursa…” diyorum. Kısmet, bakalım.
https://www.karar.com/yazarlar/ahmet-tasgetiren/kim-bu-devlet-buyukleri-1605434