Dünya tarihinde her zaman süper güçler olmuştur. Süper güçler, etki alanlarının çapı kadar geniş bir alan içindeki devletlerin bir kısmını tam anlamıyla uydu haline getirmişler ve kendi yörüngelerinde dönmelerini sağlamışlardır.
Osmanlı'nın güçlü dönemlerinde de böyleydi. Avrupa'da kralların atanması, bazen Osmanlı sultanı tarafından yapılırdı!
Bugün Trump’a yakın olmak küresel liderlik gibi gösteriliyor ya benzer tuzaklar, yakın tarihte de Fransa ve Norveç’e uygulanmıştı... Biz bugün sadece Norveç’te yaşananları hatırlatalım.
***
İkinci Dünya Savaşı'nın başlayacağı yıllarda Almanya, Avrupa'da büyük bir etki alanı kurmuştu. İsveç, Norveç, Avusturya gibi ülkelerde Alman nazizmi temel ideoloji haline gelmişti. İtalya zaten faşist olmuştu.
İtalya faşist idi; Almanya'nın müttefiki idi ama yine de kararlarını kendi başına veriyordu. Mussolini'yi İtalya'nın başına Hitler getirmemişti!
Fakat Norveç'te böyle olmadı. 1887 doğumlu binbaşı Vidkun Abraham Lauritz Kuisling, 1918'de Finlandiya'da Norveç'in askerî ataşesi olarak görev yaptı. Milletler Cemiyeti tarafından Nansen ile birlikte 1921 kıtlığında Rusya'nın iaşesiyle görevlendirildi. 1931-1933 arası savaş bakanlığında bulundu, bu arada faşist partisini kurdu. Almanların Norveç'i istilâ etmesinden sonra, önce silâhsızlanma komiseri, 1942 Şubatı'nda da başbakan oldu.
Avrupa'daki Yahudilerin Filistin'e göç etmesi için uygulanan planda rol aldı ve Alman rejimi ile işbirliği yaparak ülkesini tam bir müstemleke valisi gibi yönetti. Hitler ne istediyse yaptı.
Norveç'in kurtuluşuna kadar Kuisling adı, işbirlikçiliğin simgesi hâline geldi.
Almanya'nın yenilgisi kesinleştiği ve Norveç'te Alman işgali sona erdiği zaman, 1945 yılında vatana ihanet suçundan idam edildi.
Nevzat Erkeskin'in hatırlattığı gibi siyasal bilimlerde, ülkesini yabancılarla işbirliği yaparak yöneten siyaset adamlarına Kuisling denilmektedir. Kuisling, ülkesine ve devletine ihanet eden devlet görevlilerinin tümüne birden yakıştırılan bir kavramdır.
Uğur Mumcu, bir tarihte Kuisling kavramı üzerinde durmuştu. Uğur Mumcu Vakfı, yazarın makalelerinden bir kısmını bir araya getirip "Quisling Cephesi" adı altında kitap olarak yayınladı! (Orijinali Q ile yazılıyor.)
***
Soğuk Savaş sırasında, Sovyet ve Amerikan uydusu ülkeler vardı. Türkiye'yi o tarihte yönetenler Amerikan uydusu olmayı seçti. NATO'ya giriş için gereken diplomatik girişimleri İsmet Paşa başlattı. Celal Bayar ve Adnan Menderes tamamladı. Rusya’ya yanaşan Menderes ve iki bakanı 1960 darbesinden sonra idam edildi! Celal Bayar yaş haddinden dolayı idamdan kurtuldu. İsmet Paşa ise bir daha başbakan oldu!
1970 sonrası devlet adamları, Sovyet-Amerikan dengesi uğruna milletin en atak 5 bin gencini birbirine kırdırdı! Bu dönemin hesabı kimseden sorulmadı!
Hesap sorulmamasından cüret alan sonraki iktidarlar, yörüngeden çıkar gibi olan Türkiye'yi yeniden Batı uydusu haline getirdi. Sonunda uyduluk, ABD baskısıyla AB'nin "köpek kapısı"na bağlanmak olarak ortaya çıktı! Köpek kapısının karikatürünü bile çizdiler! Uydu olmanın adına da devlet politikası dediler!
Bu çerçevede, meşruiyetinin kaynağını "Brüksel'in şefaati"nde ve ABD'nin 2003'teki Irak'a müdahalesine peşinen evet demiş olmakta arayan bir siyasi parti, CFR memorandumunu parti programı haline getirdi ve tek başına iktidar oldu.
***
Türkiye askeri olarak değil ama ekonomik ve kültürel olarak tam bir işgal altındadır. (Bugün de Türkiye’yi işgale dönük askeri tatbikatlar yapılmaktadır.) Kazanan, Türkler değil yabancı bankalar veya sermaye gruplarıdır. Ülkenin bütün stratejik kuruluşları yabancılara satılmıştır. Yer yer bazı bölgelerde yabancı koloniler de kurulmuş durumdadır. Ülke halkının dilinden, dininden ve milliyetinden koparılması için tarihte eşi benzeri görülmemiş operasyonlar uygulanmakta, bu iş için kullanılan medya, aynı zamanda ABD ve AB'ye teslimiyet sürecinin de propagandasını yapmaktadır.
Bugün Türkiye'de sayısız Kuisling vardır! Tablo budur!
(13 Aralık 2006 tarihli Yeniçağ’dan)
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/kuisling-cephesi-veya-isbirlikcilik-917790h.htm