Bu yılın Ocak-Eylül döneminde Otomotiv Distribütörleri Derneği verilerine göre 524 bin 797 binek otomobil ithal ettik. TÜİK verilerine göre ise bu araçları ithal etmek için 15 milyar 773 milyon dolar para ödedik. Böylece ithal ettiğimiz her bir otomobile 30 bin dolar ödeme yapmış olduk.
Bir kıyaslama yapmak için 2017 yılının tamamı ile bu yılın ilk dokuz aylık verilerini karşılaştıracağım: 2017 yılında 505 bin 968 otomobil ithalatına 8 milyar 795 milyon dolar ödeme yapmışız. Bu yılın ocak-eylül döneminde ise 524 bin 797 otomobil ithalatına 15 milyar 773 milyon dolar ödeme yapmışız.
İthal ettiğimiz araba sayısı sadece %3,7 artarken ithalat faturası %79,3 artış gösteriyor. Bu demektir ki, ithal ettiğimiz araba başına ödediğimiz fiyat muazzam artmıştır.
Basit hesapla gidersek 2025 yılında her bir otomobili 30 bin 054 dolara ithal ederken bu fiyat 2017 yılında 17 bin 383 dolarmış.
ABD enflasyonunu baz alırsak 2017 yılı fiyatının 2025 yılında kabaca 23 bin dolara çıkması beklenirdi. Oysa 30 bin dolara yükselen bir araç başı fiyatı oluşmuş. Bu fiyat artışı yurtdışı kaynaklı mı yoksa bizim ithal ettiğimiz otomobillerde lükse kaçmamızdan mı oluşmuş? İşte asıl mesele burası. (Gelir dağılımındaki bozulmanın etkisi)
Şimdi son döneme gelelim: Yani Mehmet Şimşek’in yürüttüğü dezenflasyon programı sürecine…
Haziran 2023 (yıllıklandırılmış veridir)
İthal edilen otomobil sayısı: 475 bin 111 adet
İthalat faturası: 12 milyar 304 milyon dolar
İthal edilen 1 otomobilin değeri: 25.898 $
Eylül 2025 (yıllıklandırılmış veridir)
İthal edilen otomobil sayısı: 735 bin 718 adet
İthalat faturası: 20 milyar 940 milyon dolar
İthal edilen 1 otomobilin değeri: 28.461 $
Bu ne demek?
İthal edilen otomobil sayısı 475 binden 736 bine yükselmiş (%54,9 artış).
Otomobil ithalatına ödediğimiz fatura ise 12,3 milyar dolardan 20,9 milyar dolara çıkmış (%70,2 artış)
Ve ithal ettiğimiz her bir otomobilin ithalat fiyatı da 25,9 bin dolardan 28,5 bin dolara yüzde 10 artış göstermiş.
Mehmet Şimşek’in dezenflasyon sürecinde hem daha çok hem de daha pahalı otomobil ithal etmeye başlamışız.
Oysa Mehmet Şimşek dezenflasyon programı sürdürdüğünü iddia ederek tüketimi kısmaya çalışıyordu. Hatta bu uğurda dar gelirli olan asgari ücretlinin maaşlarını beklenen enflasyon diyerek sadece yüzde 30 artırmıştı.
Sayın Şimşek acaba özellikle ithal tüketimi kısmak isterken kimi kıstığını ve neyi amaçladığını biliyor mu?
Zenginler hem daha fazla hem de daha lüks otomobil ithal ederken fakirler gıdaya bile ulaşamaz oldular. Bu yöntemle mi enflasyon düşecek?
GIDA BAHANESİ
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek ısrarla enflasyon hedefinden sapmanın nedenini gıda fiyatlarına bağlıyor.
Güya don ve kuraklık nedeniyle gıda fiyatlarındaki artış programı saptırmış. İlk bakışta bu bahane doğru sanırsınız. Şu anda yıllık bazda TÜFE %32,87 ve gıda ise %34,87 artmış.
Lakin bu yıla baktığınızda, yani yılbaşından bu tarafa genel fiyat artışları %28,63 iken gıda fiyatlarındaki artış %26,68’le daha geride kalmış.
Gelin yine de yıllık verilerden gidelim.
Burada gıda fiyat artışı %34,87 yerine 32,0 olsaydı genel enflasyon 0,7 puan daha düşük olacaktı. Bu demektir ki, gıda fiyatı genel enflasyonu 32,87 yerine 32,15 gibi bir seviyede tutacaktı.
Kısaca anlatmaya çalıştığımız mesele şu: Dezenflasyon programında yıla başlarken enflasyon %21,0 olacak demişsiniz. Sonra bu tutmaz %24,0 olur demişsiniz. Sonra bu da tutmaz %29 üst bandı %30,’a çekmişsiniz.
Gıda fiyatları enflasyonun altında olsa bile bu yüzde 30,0’luk üst bant yine tutmayacaktı. Sadece 32,87’nin küsuratı gidecekti, o kadar. Bütün suçu neden bu küsurat hesaba yüklüyoruz? Başarısızlığa bahane mi aranıyor?
KUR VE PETROL ÇIKSAYDI NE OLACAKTI?
Haziran 2023’de Brent petrol fiyatı 75 dolardı. Şimdilerde ise bu fiyat 63 dolar seviyelerinde seyrediyor. Yani ortada ciddi bir düşüş var.
Enflasyonu etkileyen ikinci etken ise kurlar.
Haziran 2023 sonrasından Ekim 2025’e geçen sürede 1 dolar+1 euro’dan oluşan ortalama kur 27,81’den 45,17’ye yükseldi. Kısaca 2 yılı aşkın sürede kur artışı sadece ve sadece %62,39.
Oysa aynı dönemde TL bazında fiyat artışı %133,34… Hatta aynı dönemde gıda fiyat artışı bile %126,63’de kalıyor.
Kur artışının 2 katından fazla TL fiyat artışı yaşanıyor.
Kur artmamış, petrol yükselmemiş ama TL enflasyonu patlamış… Neden acaba? Hatta aynı dönemde İstanbul’da TL bazında fiyatların %166,9 gibi muazzam bir yükseliş yaşadığını da ekleyelim. Nerede ise kur artışının üç katı… (Not: Son 2 yılda İstanbul’da gıda fiyatları da %150,7 artışla genel fiyat artışının gerisinde kalmış.)
GÖRMEK İÇİN DAHA NE LAZIM
Enflasyonla mücadelede çıkmaz sokaktayız. Sorunu sadece faizi artırarak ve dar gelirlinin ücretini düşürerek çözemeyiz.
Zenginler sefalarına devam ederken bütün faturayı fakire kesmek ile neyi amaçlıyor olabiliriz? Zengine dokunmayan program fakirin sofrasını kurutuyor.
Gelir dağılımı 2014 sonrası bozulmaya başlıyor ama ikinci bozulma evresi 2018 sonrasında yaşanıyor. Ve asıl büyük yıkım “Nass Ekonomi Modeli” ile 2021 sonrasında gerçekleşiyor.
Gelir dağılımını düzeltici bir program uygulanmadan enflasyonla mücadele edilemeyeceğini ne zaman göreceğiz? Pahalılık bir yan etki değil ana etken olmuş durumda. Hatta enflasyondan daha ağır sorun fiyatların dolar bazında vahşi bir yükseliş yaşayarak ülkeyi pahalı hale getirmiş olmasıdır.
Zenginin fiyatını fakir ödüyor. Lüks mekanlar tıklım tıklım dolup taşarken mahalle arasında küçük esnaf kepenk kapatıyor. Pahalılar sefa sürerken ucuzlar iflas ediyor. Bu denge asla ve asla sürmez.
Mehmet Şimşek Türkiye’yi ödemeler krizinde kurtardı ama ödeyememe krizine sokmak üzere… Benden uyarması. Yoksa kötü adam rolü onun üstüne kalacak.

https://www.karar.com/yazarlar/ibrahim-kahveci/mehmet-simsek-bunlari-biliyor-mu-1605827

