"Paradigma değişimi” çağrısını şu sıralar daha çok Öcalan yapıyor.
Öcalan en son kendisini ziyarete giden Pervin Buldan’a “Kardeşlik hukuku üzerinde bir yeni sözleşmeye ihtiyaç var. Yaptığımız şeyler büyük bir paradigma değişikliğini ifade ediyor. Türk - Kürt ilişkisinin mahiyeti bambaşkadır, bozulan şey kardeş ilişkisidir” diyerek kendisine göre “paradigma değişimi”nin odaklanmasını beklediği alanı işaretlemiş.
“Paradigma değişimi” Vikipedia’da “herhangi bir alanda yerleşik tüm kurallar ve uygulamaların, içinde bulunulan çağa uygun kavrayış, bakış açıları ve anlayışlarla kökten bir değişime uğraması durumu” diye tanımlanıyor. Ardından da “Yaşanılan bu kökten değişim sonrası, yeni bir anlayış ve kavrayış biçimi olan farklı bir paradigma doğar” şeklinde anlatılıyor.
“Türk – Kürt kardeşliği alanı…” Evet, Türkiye için çok hayati bir alan. “Kardeşlik” nitelemesi de evet, bir paradigma… Ama o alanda on yılları bulan ve can alan bir “gerilim” yaşanmışsa, daha ötede konu, yüz yılların “hassas” alanı ise ve gelinen noktada birilerimiz “Terörsüz Türkiye” diyor, diğerlerimiz de “Yahu şu silâhları bırakalım, bir konuşalım” diyorsa, “paradigma”nın konuşulacağı noktadayız demektir.
Sürecin “gong vuruşu”nu yapan Devlet Bahçeli de “Meclis’te 100 kişilik bir komisyon kurulması”nı, hatta alt komisyonlar oluşturulmasını önermişse, Meclis gibi bir ana kurumda oluşturulacak böylesine hacimli bir yapı da herhalde “Paradigma” niteliğindeki her şeyi konuşmalı diye düşünülür.
Lozan konuşuluyor, anayasalar konuşuluyor, millet konuşuluyor, etnisite, din, devlet, üniter yapı, ülke bütünlüğü, federasyon, merkezi yönetim, yerel yönetimler, dinin kapsayıcılığı, “dine göre öteki - beriki”, laiklik, mezhep farklılaşması, demokrasi, insan hakları, hukuk devleti, uluslararası taahhütler…
Bütün bunların uluslararası ilişkilere yansıması, ekonomiye etkisi….
“Söylediğiniz her sözün aleyhinize delil olarak kullanılabileceği” külli bir alan…
Tam da “paradigma”nın konuşulacağı alan…
Cumhurbaşkanı Erdoğan AK Parti Teşkilat Akademisi Liderlik Okulu Programı’nda konuşurken meselâ Timur’la ilgili söylediği sözleri Özbekistan’da söyleyebilir mi, ya da Şah İsmail’den bahsederken kullandığı dili mesela Alevi vatandaşların huzurunda kullanırsa ne olur?
Türk – Kürt, Alevi – Sünni ilişkilerini art arda sayıp hepsini “Kardeşlik” etrafında konumlandırmak tamam, güzel bir konumlandırma ama her şeyin dengesi var. Bütün bunları alıp sonunda sizin iktidar olduğunuz bir yapının tabanı haline getiriyorsanız, orada insanlar, açıktan itiraz etmeseler, edemeseler bile içlerinde “dur bir dakika” derler….
Şimdi neredeyse bütün süreci üzerine bina ettiğiniz “Adam” “Yeni paradigma – yeni sözleşme” diyor. Adam cezaevinde, adam edilgen konumda gözüküyor, ama her şeyin kendi üzerine kurulduğunu da biliyor.
Bahçeli o “Adam” gibi bakıyor mu konuya, ya da süreçte bizzat son söz söyleyecek olan Cumhurbaşkanı Erdoğan öyle bakıyor mu?
“Öyle bakıyor mu?” derken, “Bu memleketin çözülmesi gereken çok temel sorunları var, bu Türk – Kürt kardeşliği işi de onun bir parçası, her şey birbirini tetikliyor, sakin kafayla her şeye bakalım” noktasındalar mı?
Çok basit bir sorun meselâ:
İnsanlar “örgüt için bir hukuk düzenlemesi olacaksa, öteki tarafta, hukuka güvenin yerlerde sürünmesine yol açan yargının siyasallaştırılması, araçsallaştırılması sorunu ne olacak?” diye soruyorlar.
Şu anda belli ki süreci kotarmaya çalışan siyasi irade, “Öcalan’a, diyelim Ekrem İmamoğlu’ndan daha sıcak bakıyor!”
“Terörsüz Türkiye” bu ülke için iyi bir hedef.
Peki “Adalete güven” hedefi hangi seviyelerde olmalı bu ülkede?
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 23 yıllık iktidarının sonunda “Adalet” de birincil sorunlar arasında “Kalkınma” da…
Ekonomi politikalar, “Fakirden zengine servet transferi” tarzında okunuyor epeyce zamandan beri.
Alın size “Paradigma!”
Bu memlekette asgari ücret ne zaman istisnai ücret olur Abdi, ne zaman emekli, emeklilik günlerinin en keyifli zamanları olacağına inanır, ne zaman sabah kapı çalındığında sütçünün geldiğinden emin olursunuz, ne zaman tutukluluk istisnai bir uygulama olur, peşin bir cezalandırma olarak kullanılmaz, ne zaman siyasi hesapla hukuk birbirine karışmaz, ne zaman imtiyazlı vatandaşlar “çakarlı araçlar”la emniyet şeridinden vızır vızır geçmezler…
100 kişilik Meclis Komisyonu…
Sorunun büyüklüğünü anımsatan büyük bir yapı. O yapıdan nasıl karar çıkar, ayrı bir soru.
Ama MHP’li Feti Yıldız, ucun ucun hukuk uygulamalarını da sorguluyor. Bu iyiye alamet. Yani “Orada bir sorun olduğu”nu fark etmenin işareti. Bu hassasiyet Feti Yıldız’dan Bahçeli’ye intikal eder mi, nasıl eder, Bahçeli’nin ekranına düştükten sonra “Bu memleket meselesi” hükmüne kavuşur mu, oradan bir gün “Bu memlekete barış kadar hukuk da lâzım, hukuksuz olmaz” kanaati çıkar mı…
Birisinin görmesi lâzım “Paradigma”larda yaşadığımız sancıyı… Nesiller gidiyor… Bakın gençlerin duygu dünyasına…
https://www.karar.com/yazarlar/ahmet-tasgetiren/paradigma-degisimi-1603949