Yıldıray Oğur


Rojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar…

Ve İmamoğlu ve Özel gibi liderlerin tersine çabaları, medyada birkaç gazetecinin dalgaya karşı konuşması bu ideolojik ağır taşı yerinden oynatmaya yetmiyor. Hapisteki İmamoğlu’nu Kürtçe öğrenme niyeti yüzünden bir çırpıda harcamak, üzerini çizmek gibi ani refleksler ortaya çıkabiliyor.


İmamoğlu, kendisi gibi Silivri’de tutuklu olan Fatih Altaylı’ya konuştu. Konuşmanın en çok tartışılan bölümü Kürtçe ile ilgili söyledikleriydi:

 

“Dünyada en fazla Kürt nüfusunun yaşadığı şehrin belediye başkanıyım. Onlarla her yerde birlikte olduk. Tarihten gelen endişeler, kaygılar var, bunları görüyor ve yaşıyorum. Güzel dilleri ve Kürtçe’nin ürettiği kültür hazinesinin hor görüldüğünü de yaşadık, gördük. Artık başka bir dönemi başlatmalıyız. Bir gün İstanbul’daki bir pazar ziyaretinde bana sevgi dolu duygularını Kürtçe dile getiren annemin sözlerini anlayamadan gözlerim nemli dinledim. “Neden Türkçe bilmiyor?” dedim ama sonra düşündüm sonra “Sen neden biraz Kürtçe öğrenip aynı vatanı paylaştığın şu anneye birkaç cümle kurmayı düşünmedin?” diye sorguladım. “Aynı şehri, vatanı paylaştığım komşularımın dilini azıcık bile olsa bilmem gerekir” diyerek Kürtçe öğrenmeye gayret gösteriyorum.”

 

Hapisteki bir siyasetçi Kürt vatandaşların gönlünü kazanmak için basit bir jest yapmıştı, iktidarın çözüm süreciyle yaptığı hamleye karşı siyaseten müttefik olan Kürtleri kaybetmemek için mesajı yerine ulaştıracak bir cevap vermişti.

 

Çünkü Kürtlerin en büyük talebi ve özlemi aslında saygı görmek, kabul edilmek. O yüzden birkaç kelime Kürtçe konuşmak gönülleri kazanan bir jest.

 

Ama İmamoğlu’nun Kürtçe öğrenmeye gayret ettiğini söylemesine muhalif kesimlerden çığ gibi tepkiler geliyor.

 

Birkaç kelime Kürtçe öğrenme niyetinden bölünmeye, federasyona varanlar, İmamoğlu’nun bu pragmatizmiyle ikinci Erdoğan olduğunu söyleyenler, Kürtler bile çocuklarına Kürtçe öğretmiyor diye akıl verenler, cahilce Kurmanci mi Sorani mi diye sorarak aynı ülkeyi paylaştıkları insanların dilinden bile habersiz olduklarını gösterenler…

 

Kürtçe öğrenme jestiyle tetiklenen hassasiyetler ortaya çıktı.

 

Bu tepkileri verenlerin çoğu 10 yıldır Kürtlerin iktidar karşısında sessizce onların adaylarını ve ittifaklarını desteklemesi karşısında ise böyle tetiklenmemişti.

 

“Büyük Şeytan” olan “İslamcı, Atatürk karşıtı, dinci iktidara” karşı pragmatik ittifaklara açık ama bu uğurda kendisinden taviz vermeye kapalı kalabalık bir kitle var muhalif kesimde.

 

Bu pozisyonun Türkiye ortalamasının ve tabii iktidarın epey gerisinde…

 

Karşılarında daha 2009’da TRT Kürdi diye kanal kurmuş, 2014’de Şivan Perver’le Barzani ile konser yapmış bir iktidar var.

 

AK Parti iktidarı ve onun sürüklediği muhafazakar kesim, daha sonra Kürt meselesinde ne kadar güvenlikçi politikaların etkisine girse de, bölücülük, teröristlik suçlamaları ne kadar siyaseten kullanılsa da bu hiçbir zaman Kürtlerin anadiliyle, tarihiyle kavgaya tutuşmaya, “Şeyh Said, Seyid Rıza haindir”lere, “Kürtlerin tarihi yok ki” diye sessizlik şakalar yapmaya ve tabii Kürtçe’den tetiklenmeye varmadı.

 

Ama laik-Kemalist ideolojik müktesebatta bütün tarih hala 100 yıl önceki reflesklerle hatırlanıyor, inkar ve ırkçılık bir kol uzakta hazır kıta bekliyor, Trabzonlu CHP’li bir siyasetçinin Kürtçe öğrenmek istemesiyle de bu fabrika ayarları tetikleniyor.

 

Ve iktidara karşı öfke iktidarın işine yarayacak çözüm sürecine karşı muhalefetle birleşince de bu refleksler popülerleşiyor, Batı’daki asayiş meselelerini “ Hırt” dedikleri Kürtlere yıkan, Kürtlerin derdi ne ki diye dert yarıştıran, Mansur Yavaş’ın meşhur Kürt çocuklarına pamuk şekeri veren ama Türk çocuklarını döven polis ajitasyonlarındaki gibi lümpen bir ulusalcılık yayılıyor, karşılık buluyor, bu boşluğu gören soldan, sağdan siyasetçiler de bu duyguyu dillendirmeye başlıyorlar.

 

Ve İmamoğlu ve Özel gibi liderlerin tersine çabaları, medyada birkaç gazetecinin dalgaya karşı konuşması bu ideolojik ağır taşı yerinden oynatmaya yetmiyor.

 

Hapisteki İmamoğlu’nu Kürtçe öğrenme niyeti yüzünden bir çırpıda harcamak, üzerini çizmek gibi ani refleksler ortaya çıkabiliyor.

 

Bu konuda karşımızda o kadar sert bir kaya var ki kanser hastalığının son evresinde olan ve bütün sağlık serencamını sosyal medyadan paylaşan Evre Clark’ın Türklükle ilgili eleştiriler yaptığı eski tweetleri bulunup, son zamanlarını geçiren genç bir kadın sahtekar ilan edildi, ciddi ciddi medyalar bunun haberini yaptılar.

 

Bir anda kanserin son evresinde genç bir kadını bile şeytanlaştırabilen, ona karşı ahlaki sorumluluğu ortadan kaldıran bir ideolojik bağnazlık var karşımızda.

 

Ve bu bağnazlık iktidara tepkiyle büyüyor, azalmıyor.

En kötüsü de iktidara karşı bu ulusalcı bağnazlıkla yanyana duran, ittifak yapanlar, yani onlara bir nevi Yetmez Ama Evet diyen demokratlar bu kötülüğü fena halde küçümsüyor, görmezden geliyor, kavgada yumruk sayılmaz diyor.

İktidara karşı ittifakı bozmamak için onların Kürtçe’ye bile tetiklenen bağnazlıklarını sineye çekiyor, onla kavga etmek istemiyor, önemsizleştiriyor, geçici sanıyor.

İmamoğlu ve Özel’in bu dalgaya karşı durabileceğini zannediyor, bütün yükü de onların üzerine bırakıyorlar.

 

İktidara olan büyük öfke ve verilen kavga yüzünden yanyana bu iktidara karşı durdukları bu sert ulusalcı, ırkçı kesimlere karşı yeni bir cephe açmalarını engelliyor, onlara karşı “ sizi anlıyorum ama” düzeyinde bir karşı çıkıştan fazlasını yapamıyorlar.

 

Çünkü çok daha büyük bir kavgada ve mücadelede müttefikler.

 

Tabii ki siyaset yetmez ama evetlerle, stratejik ittifaklarla yapılır.

 

Maksimalizm, her zaman siyaseti öldüren, yalnızlaştıran bir uyuşturucudur. Hele de Türkiye gibi nereye tutsan elinde kalan bir ülkede, gönül rahatlığıyla Evet diyebilmek, yanyana yürümek kolay değildir. Fazla seçici olmaya genelde hakkımız yok.

 

Tecrübeyle sabit bu.

 

Biz de askeri vesayete karşı AK Parti iktidarına Yetmez Ama Evet diyerek destek verdiğimiz için hala eleştiriliyoruz. Askeri vesayet gibi bir güce karşı, doğru bir siyasete, maksimalizm yapmadan destek vermekte bir yanlış yoktu.

 

Ama bunu yaparken riskleri, yapısal sorunları görmezden gelmek, ideolojik sorunları küçümsemek gibi eleştirilerin bir kısmı haklı olabilir. Kavgada yumruk sayılmaz psikolojisine girmek kolaydır.

 

Ama Yetmez Ama Evetçiler, o ittifaka 2007’de girmedi, 90’lardan beri demokrasi, özgürlük talepleri ve resmi ideoloji karşıtlığıyla kurulmuş organikve fikri bir ittifaktı bu.

 

Demorkatları kendilerini dalgalara bırakmamışlar, etrafa uyum sağlamamışlar, aktif biçimde dönüştürücü bir etki yapmışlardı, tartışmışlardı, muhafazakar kitleleri etkilemişlerdi ve dönüştürmüşlerdi.

 

Zaten YAE diyenlerin pek çoğu çeşitli olaylarda iktidarla yollarını yine kavga vererek bu yüzden ayırdı.

 

Ama mevcut iktidara karşı CHP ve muhalefete destek veren yeni Yetmez Ama Evetçilerde aynı gayret görülmüyor.

 

Onlar iktidara olan öfkeyle, kendilerinden tavizler veriyor, kitleye uyuyor, içeride mücadele vermiyor dönüştürücü bir rol oynayamıyorlar.

 

Erken Cumhuriyet dönemi bağnazlıklarına karşı uyarıcı olmaktansa Atatürk’ü daha iyi anlamaya başlıyor, “korkunç” İslamcılara karşı ulusalcılara hak veriyor, milliyetçilerle ve Atatürkçülerle ortaklaşmak için fazlaca esniyorlar. Bu şekilde de bu kitlelerin değişimine hiçbir katkı yapmıyorlar.

 

Bu işi de İmamoğlu ve Özel’in üzerine yıkıyorlar.

 

Sonuç da böyle oluyor: Kürtçe’den bile tetiklenenler, kanserin son evresindeki genç bir kadını linç edenler...

 

Bunun sadece ahlaki ve entelektüel sonuçları yok. Siyasi sonuçları da var

 

2024’de ana motivasyonu Erdoğan’dan kurtulmak olan bir seçime giderken, adayı yeterince Türk, Atatürkçü, laik ve milliyetçi bulmadıkları için gidip Sinan Ogan’a oy vererek seçimin ilk turda kaybedilmesine neden olanlar olmuştu.

 

Eğer kitlenin dönüşümü için çaba sarfedilmezse, muhalif medyalarda by reflesklere karşı entelektüel kavga verilmezse aynı ideolojik refleks 2028’deki seçimde de ortaya çıkabilir ve sonucu yine belirleyebilir.

 

Şimdiden bunun hazırlıklarına başlayanlar olduğunu herhalde herkes görüyordur.

 

Eski bir Yetmez ama Evetçi’den yeni Yetmez ama Evetçilere bir tavsiye…

https://www.karar.com/yazarlar/yildiray-ogur/rojbas-imamoglu-gecmis-olsun-evre-ve-yeni-yaecilere-dostane-1604861