Ahmet Taşgetiren


“Trump cizye topladı, yeniden bey’at aldı”

Taha Abdurrahman “İman paradigması” ifadesini kullanıyor. Onu da “Allah ile yapılan misak” ile irtibatlandırıyor. Ona göre “Misak iradesi”nde bir problem oluştu. Zaten “Zillet en büyük tahribatı irade üzerinde yapar.” Bir anlamda “irade çözülmesi”ne işaret etmiş oluyor.


Hani Trump, Suudi Arabistan’ı ve Körfez ülkelerini kapsayan bir ziyaret yapmış ve dönerken “4 trilyon dolarlık yatırım vadiyle dönüyorum” demişti ya… İşte onu Fas’lı bir İslâm bilgini “Trump cizye toplayarak ve yeniden bey’at alarak döndü” diye tanımladı.

Cizye bir İslâm hukuku terimi. “Müslüman yöneticinin Müslüman olmayanlara sağladığı koruma ücreti, Müslüman olmayanların askerlik hizmetinden muaf tutulması, Müslüman bir devlette belirli bir toplumsal özerkliğe sahip Müslüman olmayan bir inancı uygulama izni ve Müslüman olmayanların Müslüman devlete ve onun yasalarına bağlılığının maddi kanıtı olarak” anlatılıyor. “Baş vergisi” olarak tanımlayanlar da var.

Biat” olarak da ifade edilen “Bey’at” ise İslâm toplumlarında “birisinin liderliğini onaylama” anlamına geliyor.

Fas’lı bir İslâm bilgini Taha Abdurrahman. “Çağın Gazalisi” tanımlaması da yapılıyor onun için. Çağdaş bir filozof. Türkçe’ye çevrilmiş birçok eseri var.

Cuma akşamı, Başkanlığını Diyanet İşleri eski Başkanı Mehmet Görmez’in yaptığı İslâm Düşünce Enstitüsünün davetiyle Sepetçiler Kasrı’nda “Zulme karşı ümmetin iradesi” başlıklı bir sohbetine katıldım Taha Abdurrahman’ın… Başlıktan da anlaşılacağı gibi “Ümmetin hali” üzerine de düşünen bir insan o. “Trump cizye toplamaya geldi” sözünü de ümmetin yaşadığı “zillet”in göstergesi çerçevesinde orada söyledi. Yani “eskiden cizye alırdı Müslüman dilerler, cizye vermeye başladı başlarını korumak için…” dercesine…

Evet “zillet” olarak tanımladı “ümmetin hali”ni, “izzet”i neden kaybettiği, zilletten nasıl kurtulacağı, izzete yeniden nasıl kavuşacağı üzerine kendi değerlendirmelerini paylaştı. “İslâm dünyasında insanı uykusuz bırakacak hadiseler yaşanıyor, cizye ödemek en büyük zillettir” dedi. Konferans sonunda Mehmet Görmez’in ilk cümlesi de “Kalbimizi yakan bir konuşma dinledik” oldu.

Neden hep mazlum?” sorusu benim de sorum oldu hep. 33 yıl yayın yönetmenliğini yaptığım Altınoluk dergisinin 1986 nisanında çıkan ikinci sayısının kapağında bağrına David yıldızı saplanmış Mescid-i Aksa’nın üzerinde, elleri kolları bağlanmış Filistin’li çocuğun yanında vardır bu “Neden hep mazlum?” cümlesi… 1986’dan 2025’e, 39 yıl mı, hep “Kudüs acısı”nı konuşmuyor muyuz?

Ben uzunca yıllar Anadolu yollarında “Ümmet nasıl ayağa kalkar?” başlıklı konferanslarda da buluştum insanlarımızla… “Ümmet” deyin, “Millet” deyin fark etmez, aynı dünyanın parçasıyız.

Şimdi Fas’tan, yani Mağrip’ten bir dertli yürek çıkıyor ve diyelim Türkiye’li kardeşlerinin önüne “Derdini” sunuyor. Mehmet Akif ya da Muhammed İkbal de 100 yıl evvel en yakıcı – sarsıcı – silkeleyici ifadelerle benzeri dertleri dile getirdiler. “Neden zillete düşüldü, izzete yeniden nasıl ulaşılabilir?

Taha Abdurrahman “İman paradigması” ifadesini kullanıyor. Onu da “Allah ile yapılan misak” ile irtibatlandırıyor. Ona göre “Misak iradesi”nde bir problem oluştu. Zaten “Zillet en büyük tahribatı irade üzerinde yapar.” Bir anlamda “irade çözülmesi”ne işaret etmiş oluyor.

Acaba yeniden izzete kavuşmak için “sahabe” kıvamına mı gelmeliyiz? Böyle değerlendirmeler olduğunu ifade ediyor Taha Abdurrahman. Ama ona göre “Akıl başka akıl, irade başka irade Sahabeden…” “Değişimi anlamalıyız, modern dünyanın getirdiklerini anlamalıyız” diyor.

İnsanı bir misak varlığı olarak görmek” cümlesi ona ait. “İslâm bir misak dinidir. İslâm şeriatı misaktır.”

Benim vaktiyle yazdığım “Sonsuz Biat”, Yaradan ile ruhlar âleminde gerçekleşen bu misaklaşmayı anlatıyordu. Kur’an’da vardı bu. Yine Kur’an’da “Emaneti insanın yüklenmesi”ne işaret ediliyordu. Taha Abdurrahman bir yandan “Misak”ta, bir yandan “Emanet bilinci”nde gerçekleşen aşınmaya işaret ediyor, bunların yeniden kazanılmasını gerekli görüyor.

Kişiliklerde “Radikal dönüşüm gerekli” diyor Taha Abdurrahman ümmetin tamamı için. “Kimsenin tekeli yok” bu konuda ona göre. “Zilletin sorumluluğu da herkese ait.”

Zillet farkındalığı gerekli, başkasına arız olan zillet kendisinde de var bütün ümmet çapında…”

Gayeyi, yani zilletten çıkışı talep haline getirmek gerekiyor. Zilletten çıkış, bir istikbali kıble gibi, yani kıbleye yöneliş iradesi haline gelmeli. Kişi bu iradeye bir anlamda Rabbini tanık kılmalı.”

Emanet misakına sadakatle dönüşüm bilinci kuşanmalı.”

Murabata yani sınırda nöbet bekleme duyarlılığı”nı kuşanmalı. Bir tür nöbet bilinci… “Kesb değil, nöbet… Murabata misakı…”

Azim, Emanet, murabata” üçlemesi.

Devrimsel paradigma” ifadesi de ona ait.

Tecdid- iman” gibi görüyor bütün bunları… Yani bir “İman yenilenmesi.”

Taha Abdurrahman kavram üretmesi ile tanınan bir alim. Burada paylaştığım kavramların da içinin nasıl doldurulduğunu görmek gerekiyor. Kitaplarında bunları işlemiş. Sohbetteki müzakere ortamında da üzerinde konuşuldu bu kavramların.

Fas’tan geldi Türkiye’ye, “ümmetin zilletten kurtulup izzete ulaşma dâvâsını” paylaştı. Bizdeki ilim camiasına da, özellikle İlahiyat camiasına da örnek olsun dileyelim

https://www.karar.com/yazarlar/ahmet-tasgetiren/trump-cizye-topladi-yeniden-beyat-aldi-1604086