Taha Akyol


Trump’ın kararmış vicdanı

Daha önce, 30 Temmuz’da, Fransa ve Suud öncülüğünde hazırlanan “New York Deklarasyonu” BM Genel Kurulunda 146 devlet tarafından onaylanmıştı. Buna göre Hamas silah bırakacak, İsrail Gazze’den çıkacaktı. İki temel ilke vardı:


TRUMP, sağlanan kalıcı ateşkesi “İsrail ve dünya için büyük bir zafer” olarak niteledi. Elbette Gazze’deki katliamın durması kutlanacak bir olaydır. Ama İsrail Parlamentosunda Trump defalarca “Bir daha asla!” diyerek konuştu.

Bu, Nazilerin yaptığı soykırım için Yahudilerin sloganıdır. Holokost, “bir daha asla” meydana gelmeyecek. Doğru, haklı…

Fakat Trump bunu, sanki Hamas Yahudi soykırımı yapıyormuş da kendisi durdurmuş gibi söylüyor.

İsrail militarizminin katlettiği 65 bin Gazzeli kurbanın, Trump’ın kararmış vicdanında yeri yok!

Netanyahu, Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından “savaş suçu” faili olarak tutuklama kararı verilmiş bir insan kasabıdır. Trump bu adamı barış güvercini gibi göklere çıkardı, Knesset’te dakikalarca alkışlattı. Hakkında ağır yolsuzluk soruşturmaları bulunan Netanyahu içi af kanunu çıkarılmasını bile istedi!

Trump’ın “barış töreni”nde bile ortaya koyduğu bu küstah ve megaloman davranışlar, bundan sonraki gelişmelerde onun nasıl davranacağına dair endişe verici işaretlerdir.

TRUMP PLANI

Daha önce, 30 Temmuz’da, Fransa ve Suud öncülüğünde hazırlanan “New York Deklarasyonu” BM Genel Kurulunda 146 devlet tarafından onaylanmıştı. Buna göre Hamas silah bırakacak, İsrail Gazze’den çıkacaktı. İki temel ilke vardı:

Bir, “Hamas silahlarını teslim edecek, tek devlet, tek hükümet, tek hukuk, tek silah.”

Yani Batı Şeria ve Gazze’yi içine alan, Hamassız bir Filistin devleti…

İki, “İsrail devleti Gazze’den tamamen çekilecek.”

Ben köşemde, Hamas’ın silah bırakmasına dayalı bu Deklarasyonu olumlu bulmuştum. Fakat Türkiye o zaman “silah bırakma; ancak bağımsız, egemen ve bütünlüğü haiz bir Filistin devletinin 1967 sınırları temelinde mümkündür” diyerek şerh koymuştu. Şerh koyan tek devlettik.

Sonra, Trump, Hamas’ı ikna etmedeki “harika” rolü sebebiyle Erdoğan’ı defalarca kutladı.

Bence, Türkiye dahil “8 İslam ülkesi”nin, tabii Fransa ve İspanya’nın, hatta İngiltere’nin de desteğiyle, Deklarasyon’u esas alarak Trump’la müzakere edilmesi daha iyi olurdu.

Sonunda, Deklarasyon’un çok gerisinde bir metin olan Trump Planı, “8 İslam ülkesi”nin desteğiyle kabul edildi.

O noktaya geldikten sonra Trump Planı’na destek vermekten başka seçenek yoktu…

İMZALAR ATILDI AMA…

New York Deklarasyonu’nda “1967 sınırları” vurgusu yapılıyordu. Bunun anlamı, İsrail’in kanunsuz yerleşimcilerle fiilen işgal ettiği Arap topraklarından çekilmesidir…

New York Deklarasyonu’nda, öngörülen Filistin Devleti’nin sınırları “1967 sınırları temelinde, Kudüs dahil” diyerek tarif edilmiş, “Kudüs” vurgusu yapılmıştı.

Dün Şarm el-Şeyh’te büyük tantanayla Türkiye, ABD, Mısır ve Katar liderlerinin imza attığı “Barış için niyet belgesi”nde ise “1967 sınırları” yoktur! Aksine Trump, Suriye’ye ait Golan tepelerindeki işgali bile onayladı. “1967 sınırları” referansına yer vermeyerek, Yahudi yerleşimcilerin gasp ettiği Arap topraklarındaki fiili işgali de onayladı.

Belge’de “iki devletli çözüm” kavramı da yoktur, “Kudüs” kelimesi de yoktur!
Trump zaten Kudüs’ü “İsrail’in başkenti” olarak resmen tanımıştı! (6 Aralık 2017)

Çok yetersiz olan Belge’nin bile dürüst uygulanmasında Netanyahu’ya mı, şeriki Trump’a mı güvenilebilir?

Trump, Knesset’deki konuşmasında İsrail faşizmine destek verirken, anlaşmaya İsrail’in de uyması gerektiği yolunda tek uyarı cümlesini ağzına almadı.

İsrail’in, tabii Trump’tan icazet alarak, provokatif eylemlerle anlaşmayı eğip bükmesi ve zaten bir takvime bağlanmamış olan “Gazze’den çekilmeyi” sürüncemede bırakması ciddi bir tehlikedir.

Yine de, sorun bu noktaya geldikten sonra Şarm el-Şeyh’te imzalanan anlaşma önemlidir; soykırımı durdurmanın başka alternatif yoktu.

PEŞİ BIRAKILMAMALI

Netanyahu’nun diğer liderlerle birlikte “Gazze zirvesi”ne katılması, insan kasabının siyaseten aklanması gibi olurdu. Trump da bunu istiyordu. Fakat Erdoğan’ın ve diğer liderlerin sert itirazlar oldu, katılamadı.

Zirveye birçok Avrupa liderinin katılmış olması da anlaşma için bir siyasi kefalet gibi görülmelidir.

Anlaşma Müslümanlar için, Filistinliler için, insanlık için zafer değildir. İç politika hesaplarıyla bunu zafer gibi göstermek soykırım faciasının üstünü örter.

Anlaşmanın kazasız belasız uygulanması ve Belge’de çok uzak bir geleceğe havale edilen Filistin Devleti’ne doğru adımlar atılabilmesi için Führer Natanyu’nun peşi bırakılmamalıdır. UCM yargılaması, çeşitli ülkelerin tutuklama kararları, Filistin Devleti’ni tanımaları ve uluslararası siyasetin bu kanlı haydudu tecrit etmesi, özenle sürdürülmelidir.

https://www.karar.com/yazarlar/taha-akyol/trumpin-kararmis-vicdani-1605524