Arslan Bulut


“Türk-Kürt-Arap ittifakı”nın meşruiyeti var mı?

Erdoğan, “Türk-Kürt-Arap kardeşliği” söylemini bu defa devletin kuruluş felsefesini değiştirecek bir aşamaya taşıdı ve Alparslan’ın, Fatih’in ordularında ve Çanakkale’de Türklerin, Kürtlerin ve Arapların yan yana savaştığı iddiasını yeniledikten sonra “Türk-Kürt-Arap ittifakı” dedi.


Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, meşruiyet tartışmalarının gölgesinde ve CHP grubunun katılmadığı Meclis’in açılışında egemenliğin kaynağının millet iradesi olduğunu söyledi ve vesayet odaklarıyla mücadele ederek bugünlere geldiklerini anlattı.

Yalnız, Erdoğan’ın kastettiği millet iradesi, üçlü millet anlayışına dayanıyor!

Erdoğan, “Türk-Kürt-Arap kardeşliği” söylemini bu defa devletin kuruluş felsefesini değiştirecek bir aşamaya taşıdı ve Alparslan’ın, Fatih’in ordularında ve Çanakkale’de Türklerin, Kürtlerin ve Arapların yan yana savaştığı iddiasını yeniledikten sonra “Türk-Kürt-Arap ittifakı” dedi.

Tabii bunun için mevcut Anayasa’nın ortadan kaldırılıp yerine yeni bir Anayasa yapılması gerektiği için, “Yeni Anayasa” yapmak hedefini tekrarladı.

Erdoğan daha önce de “Milletin çeşitliliğine dayanan yeni bir Anayasa” hedefinden sık sık söz etmişti.

Madem Erdoğan “tekrarda fayda vardır” diye, görüşlerini her fırsatta tekrarlıyor. Bize de kendi tespitlerimizi hatırlatmak düşüyor...

***

Gerçi Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, “Yeni Anayasa”da ilk 3 maddenin değişmeyeceğini ve yüzde 50+1 şartının korunacağını açıklamıştı ama “Türk-Kürt-Arap İttifakı” oluşturabilmek için mevcut devleti yıkıp yenisini kurmak gerekir. Bu da ilk dört maddeyi değiştirmeden mümkün değildir.

Uçum, gerçek düşüncelerini 30 Aralık 2015 tarihli yazısında açıklamış ve şöyle demişti:

"1924''le birlikte Kuruluş Felsefesi''ne geçildi ve bu Kuruluş Felsefesi -- dışlayıcı ve baskıcı -- ulus yaklaşımı üzerine kuruldu. Bu felsefeden ise tek etnik ve lengüistik (dilsel) kimlik esaslı Türk Milleti ideolojisine dayanan devlet pratikleri çıktı.

Kuruluş Felsefesi, 2002'den itibaren Türkiye Toplumu tarafından tasfiye sürecine sokuldu. Yani, dışlayıcı ve baskıcı Türk Milletinden kapsayıcı ve özgürleştirici Türkiye Milletine geçiş sürecinde Kürt sorununun kalıcı çözümünün gerçekleşeceği bir siyasal realite söz konusudur. Gerçekten de Türkiye Toplumu, özellikle AK Parti hükümetleriyle birlikte bir Türkiye Milleti inşa süreci yürütüyor."

***

PKK terör örgütünün başı Abdullah Öcalan da “Atatürk ilk Meclis döneminde Türk Milleti dememişti" yaklaşımını, "ortak vatan" politikasının temeli yapmıştı.. Demokratik Toplum Partisi'nin Genel Başkan Yardımcısı Emine Ayna da "Türkiye kavramı olmalı, Türk Milleti değil. Türkiye Ulusu olmalı, Türk Ulusu değil. Türkiyelilik kavramı olmalı, Türk değil. Bunlar değiştiği zaman çözümün yolu açılır" demişti...

Ali Kırca'nın Siyaset Meydanı programında, Korkut Özal, ağabeyi Turgut Özal'ın Cumhurbaşkanı iken kendisine Türkiye'nin adının "Anadolu Cumhuriyeti" olarak değiştirilmesinden söz ettiğini açıklamıştı!

Fakat Amerikan Kongresi'nin 1896 tarihli gizli kararına göre Anadolu Cumhuriyeti ile tasarlanan, Hristiyan-Yahudi karışımı bir federasyon idi. Orada Kürt'e de Arap’a da yer yoktu!

***

Ayşenur Bahçekapılı, AKP Grup Başkanvekili iken 2009 yılında, Taraf Gazetesi'nden Neşe Düzel'e, açılımın başarısının Anayasa'daki “Türklük” tanımının kaldırılmasına bağlı olduğunu söylemişti.

Bahçekapılı, “Vatandaşlık tanımı da değiştirilecek. Herkes kendi etnik kökenini ifade edebilecek ve üst kimlik olarak 'Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım' diyecek.” diye konuşmuş ve Neşe Düzel’in “Yani Vatandaşlıktaki 'Türklük' tanımı kalkacak öyle mi?” sorusuna da “Tabii. Yoksa demokratikleşmeyi yapamazsınız” diye cevap vermişti.

***

Bir de Öcalan’ın “1921 Anayasası’na dönelim” çağrısı, AKP sözcülerinin temel yaklaşımı haline gelmişti.

Adalet Bakanı iken Abdülhamit Gül, “1921 Anayasası, Türkiye'de yaşayan herkesin her düşüncenin, her inancın, her anlayışın yansıdığı bir toplumsal sözleşme metnidir. 100 yıl sonra aynı ruhla bunun yine gerçekleşeceğine, inancımız tamdır.” demişti.

***

Bütün bu çelişkili tutunlar, Türk Milleti’nde tereddüt meydana getirmek içindir. Yoksa iki milletli üç milletli bir devlet olmaz. Olursa, kısa zamanda dağılır. Ulus devletler çağında, imparatorluk kuruyormuş gibi davranırsanız, elinizdeki devleti de kaybedersiniz.

Numan Kurtuluş da “kadim kardeşliğimizi tahkim etmek”ten söz etti. Oysa fiili durumda, birinci muhatap Kürtler değil, PKK’dır. Ayrıca Araplarla ittifak da imkânsızdır. Türkiye’deki Suriyelileri devlete ortak mı edeceksiniz?

Türk Milleti’ni böyle bir iradesi yoktur. Bu tartışmaları yapan, yaptıran AKP iktidarı, halk desteğini büyük oranda kaybetmiştir, MHP desteği de artık yeterli değildir.

AKP iktidarı, millet iradesinin tecellisi olan muhalefeti tasfiye etmeye çalışarak, devletin temellerini tartıştırarak kendi meşruiyetinin sorgulanmasına sebep olmuştur. Amerikan politikalarına teslim olmaları ve meşruiyeti orada aramaları da sorgulamayı hızlandırmıştır.

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/turk-kurt-arap-ittifakinin-mesruiyeti-var-mi-958888h.htm