Çiğdem Toker


Tüy kadar uçucu ve renkli

Pandemi döneminde açılan seçme sınavlarıyla katıldığım ve üç yıldır üyesi olmaktan mutluluk duyduğum Magma Performans Korosu ile verdiğimiz konser.


İki yıllık bir çalışmanın ardından bir konserde yer alabilmeyi doğaldır ki istiyorduk. Nihayet şef Ayberk Konca beklediğimiz duyuruyu yaptı: Verimli her alanın çoraklaştığı böyle bir dönemde, özverili çabalarla dördüncü yılına giren 4. Pera Uluslararası Korolar Festivali'nde yer alacaktık...

Hayatın bir tüy kadar uçucu, bir tüy gibi zarif, rengarenk yaşanabildiği bir anlar toplamıydı. Heyecan doruktaydı. Neşe, merak, dayanışma ve sahneye özenle yerleştirilen büyük boy siyah beyaz fotoğrafından hepimize kocaman gülüşüyle bakan yol arkadaşımız Cansu Çilingir'i depremde kaybedişimizin kederi iç içeydi.

Farklı seslerin var ettiği bir ses ırmağının içinde dalgalanmaktan söz ediyorum. Çok sesli bir koro ile sahne almaktan, şarkıların her birinin kendi tarihinden sırtlayıp getirdiği anlam yüklerine, her yaştan korodaşlarla kendimizi katmaktan, hüzünden neşeye sayısız duyguyu eş anlı yaşayıp yaşatmaktan da tabii.

* * *

Bugün yazı yazdığım günlerden biri değilken karşınıza çıkmam da (bir kamu ihalesi yahut ekonomiye dair bir başka mühim gelişmeden değil) tahmin ettiğiniz gibi bu özel durumdan kaynaklanıyor.

Daha berrak söylemek gerekirse özel durum şu: Pandemi döneminde açılan seçme sınavlarıyla katıldığım ve üç yıldır üyesi olmaktan mutluluk duyduğum Magma Performans Korosu ile verdiğimiz konser.

Boğaziçi Caz Koro Ailesi'ni bilenlerin yakından tanıdığı müzik insanı Masis Aram Gözbek'in kurucu sanat yönetmeni olduğu Magma Performans'ta Gözbek ile birlikte çok genç bir yetenek olan diğer şef Ayberk Oğul Konca bizleri yetiştiriyor. "Bizler" dediğimiz her yaş ve her meslek grubundan onlarca kadın, erkek… Düzenli provalarda bir araya gelip nota, ses, solfej, müzik teorisi çalışıyoruz. Ve tabii ki birbirinden eşsiz şarkılar. Abba'dan Beatles'tan, Bon Jovi'den, Aerosmith'den…

İki yıllık bir çalışmanın ardından bir konserde yer alabilmeyi doğaldır ki istiyorduk. Nihayet şef Ayberk Konca beklediğimiz duyuruyu yaptı: Verimli her alanın çoraklaştığı böyle bir dönemde, özverili çabalarla dördüncü yılına giren 4. Pera Uluslararası Korolar Festivali'nde yer alacaktık.

22 Haziran'daki kapanış akşamında söyleyeceğimiz parçalar ise şunlardı: Yesterday, Dancing Queen, Livin' On A Prayer, Dream On ve Twist and Shout.

Genel Sanat Direktörlüğünü Kübra Şenyaylar'ın (geçen döneme kadar Şenyaylar da bizlerin eğitmeniydi) üstlendiği Festival, 18 Haziran'dan itibaren dört gün boyunca önemli toplulukların konserlerine evsahipliği yaptı. Kapanış günü olan 22 Haziran Perşembe akşamı da Magma Performans olarak biz sahne aldık.

İlk bakışta kişisel bir mesele gibi görünüyor belki. Doğrusu içinde yer aldığım bu çalışmayı paylaşmak konusunda ben de tereddüt duydum ama akın akın gelen izleyicilerin yer bulamadığı için konserleri merdivenlere oturarak izlediği, yer yer kendisini koroların bir parçası gibi hissettiği Caddebostan Kültür Merkezi salonundan çıktığımda artık farklı düşünüyordum.

Kişisel vahalar

Seçim sürecinin, çoğumuzun ruhunda, içinde irili ufaklı hasarlar bıraktığı günlerin ardından, kitaplarımla ilgili önceden planlanmış söyleşiler için yurtdışına gittim. O duraklardan biri olan Cambridge'de günlük hayatın dinginliğini, toplumsal ilişkilerin "normalliğini" görünce yazdığım yazıda, kişisel vahaların öneminden söz etmiştim. Konser akşamı salonda hissettiğimiz güzel enerji, bu meselenin altını bir kez daha çizdi. Yanı sıra, umudu ve güzel olan anları, durumları çoğaltmamız gereğini de. Çünkü çok sesli bir koroda şarkı söylemenin çok sayıdaki sihirli yanlarından biri de gündelik hayatı ağırlaştıran her titreşim ve gerilimin dışarıda kalması... Bu ise yaşadığımız hayat üzerine insanı tekrar ve tekrar düşünmeye sevk ediyor.

Sözün özü: Kişisel gibi görünen öyküler genellikle toplumsaldır. Müzik ile çoğalmak ise bilenler bilir; bambaşka bir eşiktir. İyi pazarlar.