Filiz Has


Yapay Zekâ ile Ölesiye Rekabet

Yapay zekâ teknolojisine rağmen, eğer duygular ve onları yönetme gücü bu teknolojiye eşlik etmezse yazarlık, ressamlık, bestekârlık gibi duygusal yetenek gerektiren meslekler yine de kaybolmayacaktır kanımca. Artık İnternet’in olmazsa olmaz bir parçası olan içerikler, her biri farklı insanlar tarafından yazıldığında arama motoru tarafından daha etkili bir içerik olarak algılanıyor.


Gelecekten bahsederken en çok da tamamen yok olacak meslekler üzerinde düşünmek gerekiyor. Bugün adı bilge meslekler arasında anılan doktorluk, avukatlık gibi meslekler de dâhil olmak üzere, gerek üretimde gerekse akademik ve askeri alanlarda yapay zekâ sanırım hayatı daha fazla yönetir olacak. Peki, insanlığın elinde buna dur diyecek hiçbir gücü yok mu? Benim asıl merak ettiğim ve üzerinde uzunca düşündüğüm en önemli konu da bu aslında. Eğer yapay zekâyı yaratan insanlık tüm yetkilerini bir gün ona gönüllü olarak devretse bile yapay zekânın bile bir yerde tıkanıp kaldığı ve insan aklına ihtiyaç duyduğu şeyler de olacak mı?

Aslında ben bu konuda hiç umutsuz sayılmam... İnsan her ne kadar gelişmiş bir teknoloji ürünü olan yapay zekâ ile baş edecek kadar yeterli görünmese de duyguları yine de insanlığın en büyük silahı olacaktır. 

Düşünsenize örneğin yazı yazma gücü… Benim yazdığım bu makalenin kendisini, hatta çok daha detaylı akademik makaleleri kısa zamanda ve en kapsamlı biçimde bir yapay zekâ robotu yazabiliyor şu anda… Ameliyatlara yıllardır giren robot cerrahlardan bahsetmiyorum bile… Yakın zamanda yapay zekâ bir avukat ilk duruşmasına çıkacak ve dünyadaki hukuk kavramı yepyeni bir ivme kazanmış olacak. Avukatlık her ne kadar kurallara, kanunlara bağlı bir meslek olsa da içinde biraz empati ve duygular da yok mu acaba? Yani azılı katili savunan bir yapay zekâ avukat, onu cansiparane biçimde tüm hukuk kurallarına ve gerçek bir adalete uygun olarak mı yoksa duygusal bir anlayışla mı savunacak? Bu açıdan bakıldığında insani duyguların işin içine girmemiş olması acaba daha mı iyi olur diye düşünmeden de edemiyorum. Hukuk işleyişini değiştirmeye yetkisi olmayan, satın alınamayan, talimat almadan mesleğini icra eden adaletçilerin olması, tüm insanlık için daha umut verici görünüyor. 

Yapay zekâ teknolojisine rağmen, eğer duygular ve onları yönetme gücü bu teknolojiye eşlik etmezse yazarlık, ressamlık, bestekârlık gibi duygusal yetenek gerektiren meslekler yine de kaybolmayacaktır kanımca. Artık İnternet’in olmazsa olmaz bir parçası olan içerikler, her biri farklı insanlar tarafından yazıldığında arama motoru tarafından daha etkili bir içerik olarak algılanıyor. Buna göre, teknolojinin erişemeyeceği alan yine de insanların düşünceleriyle ortaya çıkardığı duygular ve bu duygularla anlattığı içerikler olacaktır. İnsana dair duygu, maneviyat gibi değerlerin ışığında tasarlanmış yazılı, sözel ve görsel eserler, uzunca süre bu yarışı yine de önde tamamlayacaktır. Dünyanın en güzel bestesini yapabilecek bir yapay zekâ robotu ile dünyanın en iyi insan bestecisini kıyaslamış olsak derinlerde bir yerde yine de bize dair ve bizden bir parça taşıyan insanın bestelediği eseri daha hoş bulabiliriz belki de… 

Hollywood filmlerinde geçmişten günümüze sıklıkla gözümüze sokulan salgınlar, virüsler ve hastalıkların dünyayı değiştirdiği, robotların dünyayı ele geçirdiği ve insanlığın yavaştan yok edildiği senaryolar, son 3 yılda gördük ki hiç de sadece senaryodan ibaret değilmiş. Bu da demek oluyor ki yapay zekâ bir gün tüm dünyayı, dünyanın tüm yönetimini ele geçirebilir. Buna rağmen, ben yine de her zaman sonu mutlu biten ve filmin sonunda daima insanlığın kazanan taraf olduğu filmleri daha çok seviyorum ve akla yatkın buluyorum.

İnsanlık ve yapay zekâ arasındaki bu ölesiye savaşın, daha yüzyıllar boyunca süreceğine ve insanlığın tamamen robotlaştırılmadan tüm yetkinin yapay zekâ teknolojisinin eline geçmeyeceğini düşünüyorum. Dünyanın, insanlığın ve hatta süper zekâlı robotların bile insanlara daha uzun süre ihtiyacı olacak gibi görünüyor…