Çiğdem Toker

Yargıya saygılı bir TÜİK aranıyor

Peki TÜİK'in bu hesaplamada hayati yer tutan bazı maddelerin bilgilerini taammüden kararttığını, daha kötüsü, yargı kararına uymadığını unutacak mıyız?


Çiğdem Toker


Yargıya saygılı bir TÜİK aranıyor

Peki TÜİK'in bu hesaplamada hayati yer tutan bazı maddelerin bilgilerini taammüden kararttığını, daha kötüsü, yargı kararına uymadığını unutacak mıyız?


Yeni Anayasa konusunda, TÜİK'in bilgi karartmasından, yargı kararına uymamasından zerre rahatsızlık duymayan bir iktidar partisinin ardına düşülür mü?

Türkiye'de hiçbir sorun enflasyondan daha ağır, daha yaygın ve daha etkili değil. Ülke sorunlarına dair birçok saha araştırmasında -bence ilk sırada olması gereken- adalet bile ikinci sırada çıkıyor. Hâl böyleyken, muhalefetin yeni Anayasa tartışmasına mevcut statüsü gereği zorunlu, biraz da medeni açıdan birkaç temas dışında müdahil ve taraf olması, toplumun yararına ve lehine bir tutum değil. Aksine, ülkeyi bu kadar antidemokratik ve yüksek enflasyon ortamına taşımış iktidarın, yenilgiyi fırsata çevirme girişimine altın tepside bir destek sunmak anlamına geliyor.

Bin tane neden sıralanır da birini anlatalım:

Enflasyon hesabını resmi olarak TÜİK yapıyor, malum.

Peki TÜİK'in bu hesaplamada hayati yer tutan bazı maddelerin bilgilerini taammüden kararttığını, daha kötüsü, yargı kararına uymadığını unutacak mıyız?

Böyle bir yönetsel sistem içinde, yeni Anayasa konusunda, TÜİK'in bilgi karartmasından, yargı kararına uymamasından zerre rahatsızlık duymayan bir iktidar partisinin ardına düşülür mü?

* * *

Ne demek istediğimi biraz açayım.

TÜİK bundan iki yıl önce, aralıksız olarak 19 yıl boyunca yayımladığı madde sepeti ve madde fiyat listesi yayınını aniden kesti.

(2022'nin ekonomide şahane model arayışlarının dorukta olduğunu anımsatalım.)

Ani veri karartma

"Madde Fiyat Listesi", yaklaşık 400 maddenin ortalama fiyatlarını içeriyordu. Bu verileri yayımlamayı durdurmak, doğal olarak enflasyon rakamlarının sağlığı konusunda kuşkulara yol açabilirdi.

DİSK önce TÜİK'e başvurdu. TÜİK, DİSK'in bu bilgilerin açıklanması gerektiği yönündeki bilgi talebini reddetti. DİSK bunun üzerine CİMER'e gitti. CİMER ise bu bilgilerin 19 yıldır düzenli olarak açıklanan bir veri setinin başına getirilen bu tuhaf (ama elbette nedeni tahmin edilen) durum mahkemelik oldu.

Ankara 6. İdare Mahkemesi, DİSK'in açtığı davada TÜİK'in bu verileri gizlemesinin hukuka aykırı olduğu ve açıklanması gerektiğine hükmetti. (Tam bir yıl önce bu konuda yazdığım yazını linkini bırakıyorum.)

Hukuk devletlerinde idare mahkemelerinin verdiği kararların hemen uygulanması gerekirdi ama TÜİK bu karara uymadı. Uymadığı gibi kararı istinafa götürdü. İstinaf da TÜİK'in sansürcü tutumundan değil, kamuoyu bilgilenmesinden yana tutum aldı. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 12. İdari Dava Dairesi istinaf başvurularının hukuka uygun olmadığın karar verdi.

Karar kesinleşmişti. Ancak TÜİK, yargı kararına uymamaya kararlıydı. Çok ender başvurulan bir yol olan "kanun yararına bozma" isteminde bulundu. Bu talep Danıştay Başsavcılığı'na yapıldı.

Danıştay Başsavcılığı TÜİK'in bu başvurusunu reddetti. Hukuka aykırı olduğunu bildirdi.

Bütün hukuk yolları tükendi ama... 

Nasıl?

Üç aşamada da TÜİK'in yaptığı veri karartmasının hukuka aykırı olduğu tescilleniyor ama ne oluyor?

TÜİK'in ta ilk aşamada, yani geçen sene ilk idare mahkemesi kararına uyarak açıklaması gereken madde fiyat listesi, üç kere hukuka aykırılık kararına rağmen hâlâ açıklanmıyor.

TÜİK yargı kararlarına uymamak için onca manevrada haksız çıkmasına rağmen hâlâ bu listeleri açıklamıyor. Oysa en kötü ihtimalle, Danıştay Başsavcılılığı'nın geçen mart ayındaki ret kararından sonra uymalıydı.

Yani birkaç gün önce açıkladığı nisan ayı enflasyonunda, iki yıldır gizlediği listeyi de kamuoyuna duyurmalıydı, yapmadı.

Hatırlatalım: TÜİK, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile ilişkili bir kurum.

Yargı kararına uymayan bir TÜİK'in ne kadar güvenilir ve saydam olduğu tabii ki çok su götürür.

İki yıldır açıklanmayan veriler konusunda, mahkeme kararlarına uyulmamasını, karartmanın sürmesini birilerinin izah etmesi gerekiyor.

Akla gelen ilk isim ise doğal olarak TÜİK'in yasal olarak ilişkili olduğu Bakan. Yani Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek.

Güven nedir?

Bakan Şimşek, programın olumlu sonuçlarının yurt dışında görüldüğü mesajını veriyor. Kredi derecelendirme kuruluşlarının programa güvendiğini söylüyor. Buna kanıt olarak da dış finansman imkanlarının artışını gösteriyor.

Bu noktada güven nedir diye sorabiliriz.

Açık ki TÜİK'in veri gizlemesi, daha fenası mahkeme kararlarına uymaması, "program"a güvenen uluslararası kurumların hiçbirinin derdi değil. Niye olsun ki? Enflasyon, onunla yoksullaşan biz "içerideki" vatandaşların derdi.

Sonuç olarak, biz vatandaşların güncel ve acil ihtiyacı yeni Anayasa değil; verileri karartmayan, mahkeme kararlarına saygılı bir TÜİK'tir.

Bir TÜİK aranıyor.

https://t24.com.tr/yazarlar/cigdem-toker/yargiya-saygili-bir-tuik-araniyor,44721